English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ A ] / A statement

A statement tradutor Turco

4,721 parallel translation
This is not the time to make a statement.
Şu an açıklama yapmak için iyi bir zaman değil.
I might need you to make a statement.
İfadene ihtiyacım olacak.
Detectives, when a citizen comes in off the street, It is nypd policy to take a statement.
Dedektifler, bir vatandaş sokaktan içeri girdiğinde ifade almak New York Polis Departmanı'nın ilkesidir.
This isn't enough of a statement?
Bu ifade için yeterli değil mi?
First thing we need to do is make a statement.
Öncelikle bir beyanatta bulunman gerek.
Every publication in the city with a circulation over 50,000 just got a statement taking credit for the bomb at the restaurant.
Şehirdeki haberlerle 50binde fazla yer bombalanan restorandan kredi sağladı.
Hey, listen, I can't give you a statement. I haven't even seen the crime scene.
Bilgi veremeyeceğim çünkü olay mahallini henüz görmedim.
Now I need you to come down here and to make a statement. Come there?
Buraya gelip ifade vermen lazım.
Just need you to make a statement about where you were when your mother died.
Burada başına bir şey gelmez. Annen öldüğünde nerede olduğunu söylesen yeter.
Owen, we'll give a statement when it's appropriate, okay?
- Owen, uygun olduğunda bir açıklama yapacağız, tamam mı?
I'll make a statement to the media later.
Basına daha sonra bir açıklama yapacağım.
It's merely a statement, not an evidence.
Bu sadece spekülasyon. Kanıt olamaz.
He has to give a statement about Michael's death.
Micheal ölümü hakkında ifade vermek zorunda.
We'll get a statement as soon as she's been treated.
İyileşir iyileşmez ifadesini alacağız.
In a statement to the press, S. C. P. D. Lieutenant Franklin Pike... reiterated his support for his department despite what appears to be a serious blunder.
Basın açıklaması olarak SCPD Teğmeni Franklin Pike ciddi bir hata olarak görülen bu olaya rağmen bölümüne verdiği desteği tekrarladı.
No, no questions where a statement will do, roll over your enemies with legal power.
Hesap yapılacak yerde sorular olmaz. Düşmanlarınızı kanun gücüyle devirin.
No. I just said I wanted to make a statement.
Sadece bir açıklama yapmak istediğimi söyledim.
So you'll make a statement.
O zaman bir açıklama yapacaksın.
Wow. That's quite a statement.
Bu ne hız böyle!
Can't be long before Liber8 makes a statement.
Çok yakında Liber8 bir açıklama yapacaktır.
Liber8 just released a statement claiming no involvement with the Fermitas attacks.
Liber8 bir açıklama yayınladı. Fermitas saldırısıyla bir ilgilerinin olmadığını iddia ediyorlar.
It's a statement saying that Ray told you that he killed Agent Van Miller.
Ray'in sana Ajan Van Miller'ı öldürdüğünü söyleyen bir ifade bu.
I'm prepared to make a statement, Detective.
İfade vermek için hazırım dedektif.
We re-dress the squad room just long enough to walk Harold through, let him dig on that'70s vibe, and then he gives us a statement.
Sadece ana merkezdekileri giydireceğiz belli bir süre, Harold içeri girdiğinde ortamdaki 70'ler havasına inanacak, sonra da bize ifadesini verecek.
But before we start, I'd like to make a statement.
Ancak başlamadan önce bir beyanda bulunmak istiyorum.
Make a statement.
Bir şeylerin anlaşılması için.
And that's a hell of a statement for a guy you've known two years.
Ve bu iki yıldır tanıdığın bir adam için fazlasıyla iddialı.
Really make a statement.
- Haberlere konu olacak bir şey.
I'll make a statement to the media later. Till then, everything stays between us.
Ben durumla ilgili, basını bilgilendirene kadar her şey bu odada kalacak.
That's quite a statement, considering her line of work.
Yaptığı işi hesaba katarsak, hesaplaşma gibi bir şey.
It's making a statement.
Bir duruş ortaya koymak.
Yeah, no, I can go see their witness, get a statement.
Tabii, şahidi görmeye gidip ifadesini alırım.
I could come to the station this afternoon and give a statement. Uh, well, yeah, actually... Why don't...
- Evet aslına bakarsanız -
To take his statement, because he had a cape on.
- Ne? - Ama siz pelerin giyiyor diye ifadesini almayı reddettiniz.
Well, according to her statement, the argument got heated, you argued about the divorce, and you told her you weren't gonna let her take a dime. That was it.
Olan biten buydu.
But Mrs. Ramos insisted. That they give a sworn statement to D.A. Investigators.
Ayrıca Bayan Ramos başsavcılık müfettişlerine yeminli ifade verme konusunda da oldukça ısrarcıydı.
Sir, the opposition leader has given a very prerogative statement.
Efendim, muhalefet liderleri imtiyaz demeçler veriyor.
I thought I was gonna make a statement.
- İfade vereceğim sanıyordum.
Did you not give a sworn statement detailing countless acts of violence, torture, and sexual abuse by the defendant? !
Sanık tarafından birçok kez şiddete, işkence ve cinsel tacize maruz kaldığınıza..... dair yeminli ifade vermediniz mi?
There's a detective outside that'll take your statement.
Dışarıda ifadenizi alacak bir dedektif var.
Publicity has drafted a rather compelling statement... and I will be doing the talk-show rounds to control the spin.
Reklam aracılığıyla oldukça çekici bir demeç verilebilir. Ve bu dönüşü kontrol etmek için talk show'lara katılacağım.
And you know that as a Fortune500 company, we have a full complement of lawyers that can back-up my truthful and helpful statement.
Ve siz de bizim Fortune500 şirketi olarak bir avukat ordumuzun olduğunu ve benim gerçekçi ifademi destekleyeceklerini biliyorsunuz.
I have a brief statement.
Kısa bir açıklama yapacağım.
Because I have a picture of us at Splash Mountain that refutes that statement.
Çünkü elimde bu söylediğini çürütecek Splash Mountain'den bir fotoğraf var.
MY GOD, I RELATED TO A SOLID HALF OF THAT STATEMENT.
Aman Tanrım, ben de aynı şeyi düşünüyorum.
If what you're saying is actually true, you could have just made a public statement.
Söylediklerin gerçekten doğruysa bir basın açıklaması yapabilirsin.
I had to sign a sworn statement about where I was the night that Sean Walker died.
Sean Walker'ın öldüğü gece nerede olduğumla ilgili yeminli ifade imzaladım.
Make a time to come down to the station and give a formal statement.
Bir ara karakola uğra. İfadeni ver.
Give iad a formal statement, and we can all avoid a very messy hearing tomorrow.
İç işlerine resmi bir ifade ver ki hepimiz yarın çok kötü şeyler duymaktan kaçınalım.
In the statement you gave the detectives, you said that you didn't see Lonnie after 10 : 00 P.M., that he went for a drive and he never came back.
Dedektife verdiğin ifadede... Lonnie'yi akşam 10'dan sonra hiç görmediğini söylemişsin. Aracıyla çıkmış ve bir daha geri dönmemiş.
We're gonna need you to come down to the precinct and make a formal statement.
Merkeze gelip resmî bir ifade vermen gerekiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]