An accomplice tradutor Turco
883 parallel translation
But in the light of these new developments, it occurred to me maybe he had an accomplice.
Fakat yeni gelişmeler ışığında, aklıma bir işbirlikçisinin olabileceği geldi.
You carried out this robbery with an accomplice.
Bu hırsızlığı bir suç ortağıyla işledin.
Did you read a story in your paper about a Negro named Pinky... who's going to be hanged in a few days as an accomplice in the express robbery?
Ulak soygununda suç ortağı olmak suçundan bir kaç gün içinde asılacak olan Pinky adında siyahi adam hakkındaki haberi gazetende okudun mu?
He simply threw the main switch in the basement, pretended to work on this one and after a few moments an accomplice threw the main switch back on.
Zemindeki ana şalteri kapatmış bunun üzerinden çalışıyormuş gibi yapmış ve birkaç dakika sonra suç ortağı zemindeki şalteri tekrar açmış.
And your sweetheart is an accomplice to the same assassins.
Ve senin senin sevgilin de katillerle iş birliği içinde.
- For being an accomplice
- Suç ortağı olmaktan dolayı.
That woman was an accomplice.
O kadın işbirlikçisi.
One of two things has happened, either the woman he bumped into was an accomplice in which case, she has the pearl, or he managed somehow to conceal it in his flight.
İki şeyden biri oldu, ya çarptığı kadın bir işbirlikçi idi, bu durumda inci o kadında bulunuyor, ya da kaçışı sırasında bir şekilde onu saklamayı başardı.
Constable, put the cuffs on her she's an accomplice in three murders possibly four.
Memur Bey, kelepçeleri tak, üç, muhtemelen dört cinayette işbirliği yaptığı için.
He appears to have an accomplice, hasn't he?
Bir yardakçısı var gibi görünüyor değil mi?
Well this man has an accomplice who brings them.
Bu adamın çekirdekleri getiren bir işbirlikçisi var.
The other is an accomplice.
Diğerinizse suç ortağı.
He's an accomplice.
O da onun suç ortağı. - Ben mi?
You know you're an accomplice now in the eye of the law?
Biliyor musun şimdi sen adaletin gözünde bir suç ortağısın.
As I explained to you yesterday, you can be arrested as an accomplice for hiding Mohei.
Sana dün de söylediğim gibi eğer Mohei'yi saklıyorsan suç ortağı olarak tutuklanacaksın.
During the war when the front passed through here, the deceased fled with an accomplice after committing a robbery.
Savaş sırasında, cephe buradan geçtiğinde merhum, bir soygun işledikten sonra suç ortağıyla birlikte kaçtı...
That woman, she was a harmless old fool, and he makes of me an accomplice to the murder.
O kadın yaşlı ve aptaldan başka bir şey değil. Ve beni cinayete suç ortağı yaptı.
You were an accomplice.
Sen işbirlikçi idin.
If you insist on pressing charges, include me as an accomplice.
Suçlamada bulunmakta ısrar ediyorsan beni de suç ortağı olarak ekle.
And now I'm an accomplice to murder too.
Ve ayrıca katillerin suç ortağıyım artık.
Daniel Di Pace, you've acted in concert with the other two defendants, and as such, you became an accomplice.
Daniel Di Pace, diğer iki sanıkla birlikte hareket ettin ve böylece de suç ortağı oldun.
You are being an accomplice in this very serious matter.
Kesinlikle bir şeyler yapmalısınız! Örtün üstünü! Kapatın!
Get me an accomplice.
Bana başka birini bul.
They may name you as an accomplice.
Seni suç ortağı olmakla suçlayabilirler.
I was humiliated. Because of my weakness Marta involved me in a dirty business an accomplice in an effort to save a Jewish child
Zaafımdan dolayı Marta beni Yahudi bir çocuğu kurtarmak gibi kirli bir işe alet etti.
Tell the cops he kept you locked up, so you weren't an accomplice.
Polislere kilit altında tutulduğunu bu yüzden de suç ortaklığı yapmadığını anlat.
Your little memories, bathed in nostalgia, your inoffensive and fundamentally sentimental evocations are all the expressions of an accomplice...
Anımsamalarınız nostaljiye batmış, sizin zararsız ve temelde duygusal çağrışımlarınız... bir suç ortaklığının ifadeleri.
No, your intention was to denounce, but you end up supporting it like an accomplice.
Hayır, siz ihbar etme niyetiyle yola çıkıp, suçluya... yataklık etme noktasına varıyorsunuz.
Drugged? Then there's an accomplice.
Demek bir işbirlikçisi var.
It seems that his fiancée is an accomplice because she disappeared as well.
Bu sözde gazetecinin suç ortağı olduğuna inandığımız nişanlısı da, gizemli bir şekilde ortadan kayboldu.
She would become an accomplice of a fraud.
Bir üçüncü şahsa zarar verebilen bir çare bu.
But did he have an accomplice? Oh, yes.
- Suç ortağı var mıydı?
Oh, it does suggest you had an accomplice, I agree.
Bu da bir suç ortağın olduğunu düşündürüyor. Ben de katılıyorum.
It is also clear that he had an accomplice.
Suç ortağı olduğu da belli.
I intend to show that the accused, lmry Rogosh, was an accomplice of the traitor Klimi, already found guilty by this court and duly executed.
Bu salonda suçlu bulunup infaz edilen vatan haini Klimi'nin ortağı olan Imry Rogosh'un suçlarını size kanıtlayacağım.
He had an accomplice who fled without a trace.
Hiç iz bırakmadan kaybolan bir suç ortağı var.
- With an accomplice.
-... sebeplerim var.
- An accomplice?
- Suç ortağı mı?
An accomplice here in the museum watching you could tell him.
Sizi burada izleyen bir suç oratğı olduğunu söyleyebilirim.
You're now an accomplice.
Şu anda sen de suç ortağısın.
If your wife wasn't directly responsible... she was an accomplice in this murder.
Karınız onu kendi elleriyle öldürmemiş olsa bile, bu cinayetin doğrudan suç ortağıdır.
The police is an accomplice!
Polis suç ortağı!
No one would accuse you of being an instigator or an accomplice.
Kimse bu işte sizin teşvik edici veya suç ortağı olduğunuzu iddia etmiyor.
You're an accomplice to murder at your townhouse.
Konağında işlenen cinayetlere suç ortağı oluyorsun.
I've heard of him. He too was an accomplice in murder
Duymuştum. cinayete o da ortaklık etmiş
It may be an accomplice of the husband.
Cinayet ortağı da olabilir.
- They're calling him an accomplice.
- Suç ortağı olduğunu söylüyorlar.
Totally unmoved because I'd already seen so many like her... yet amused and attracted by her... I gave her a faint smile, like an understanding accomplice... and I spun the wheel.
Onun gibileri çok gördüğümden dolayı aldırmaz bir havada gene de ondan memnun ve etkilenmiş olarak mutabık kalmış bir suç ortağı gibi ona belli belirsiz gülümsedim ve çarkı döndürdüm.
Frank James admits that with an unknown accomplice, he broke into the express office... cracked open the strongbox and escaped with the contents.
Frank James bilinmeyen suç ortağı ile birlikte, ulak ofisini basıp çelik kasayı kırdığını ve içindekilerle kaçtığını kabul ediyor.
To perfect this scheme, my second idea was to find an unwitting accomplice among the criminals invited here for punishment.
Planım kusursuz işlesin diye ikinci fikrim, ceza vermede yardımcı seçmekti. Buraya davet ettiğim suçlular arasından istemeden cezalandırmada yardımcı olacak birini bulacaktım.
Now, to achieve that, I had to find an unwitting accomplice among the criminals invited here for punishment.
Şimdi, bunu gerçekleştirmek için, cezalandırmak amacıyla buraya davet edilen suçlular arasından beyinsiz bir ortak bulmam gerekiyordu.