An argument tradutor Turco
1,541 parallel translation
According to preliminary reports, mother and daughter had an argument during soccer practice?
İlk raporlara göre anne ile kızı futbol antrenmanı sırasında kavga ediyormuş.
It's actually constructing an argument.
Hakikaten tartışma yapıyor.
We had an argument.
Tartıştık.
Did she get into an argument with a... stranger.
Yabancı biriyle tartışmaya girdi mi?
You had security remove him after an argument.
Aranızda çıkan bir tartışma yüzünden güvenliğin onu dışarı attığını biliyoruz.
Look, I don't want an argument here.
Bak, burada tartışmak istemiyorum.
Well for Teal'c and Bra'tac that's not really an argument against going.
Teal'c ve Bra'tac için düşünülecek birşey değil bu.
I never make an argument in open court before it has been perfected in this room. Now, guys, we got one shot at this case.
Bu odada mükemmelleştirilmeden asla duruşmada konuşmam.
Also says you two had an argument first.
Önce de tartıştığınızı söyledi.
I followed him to some house, and we had an argument.
Evin birine kadar onu takip ettim. Sonra tartıştık.
It was just an argument.
Tartıştık sadece.
You had an argument, you grabbed the first thing you could find and you stabbed him in the neck.
- Tartışmaya başladınız. Elinize geçirdiğiniz ilk şeyi boynuna sapladınız.
It was an argument over a dollar an hour.
Saati bir dolar üzerine bir tartışmaydı.
Show me an argument ever settled with bloodshed and then I'll call it winning.
Bana kan dökerek çözülen bir sorunu göster ben de buna zafer diyeyim.
I heard somebody saw them having an argument and she hasn't been heard from since.
Biri, o ikisini tartışırken duymuş. Kadın o zamandan beri kayıp.
So, you had an argument?
Demek tartıştınız.
Cardinal Mahony's argument about the documents is an argument David Koresh would love.
Kardinal Mahony'nin belgelerle ilgili iddiaları David Koresh'in bayılacağı iddialardı.
It's just an argument.
Bu sadece bir tartışma.
"Show me an argument ever settled with bloodshed," was it?
"Kan dökmekle hiçbir sorunu halledemeyiz." diye.
Whatever it was, an argument, a sulk that went on too long,
Her ne olduysa bir tartışma, bir dargınlık, bunlar çok eskidendi.
We were having an argument in the kitchen. And he said it was a fight, and I said it wasn't really a fight, it was a spat.
Ama ağız dalaşında spatula kullanarak, kolaylıkla, konu dağıtılabilir.
He got into an argument, a fight with one of the other men
Bir tartışmaya girdi. Diğer adamlardan biriyle dövüşmeye başladı.
He got into an argument and was marooned on the island of Lemnos for about ten years.
- Bir kavgaya girişti ve on yıllığına Limni adasına sürgüne gönderildi.
Holger and I got into an argument today. "
Holger'le bir tartışma yaşadık. "
anybody else, you have an argument, have a couple Of drinks and sleep On it but not bloody Jase.
Başkası olsa tartışmadan sonra birkaç tek atıp yatağı boylardım ama Jase'te öyle yapamadım.
No one wants to buy a jewelry box that comes with an argument about who it belongs to.
Kimse sahibiyle daha sonra tartışmaya gireceği bir şeyi satın almak istemez.
That's an argument Bin Laden uses to demonise the royal family.
Bu Bin Ladin'in, kraliyet ailesini şeytan gibi göstermek için kullandığı bir argüman.
No, I didn't, but I got into an argument with my friend Chris Bronmiller.
Söylemedim, ama arkadaşım Chris Bronmiller ile bir tartışmaya girmiştim.
Do you know if Danny had... an argument with someone at the track?
Danny'nin... yarış alanında birisiyle tartışıp tartışmadığını biliyor musun?
It's not about winning an argument, which may make you sad, because that's what you love, but I don't want to see you ruin this.
Buna üzüleceksin ama bu bir tartışmayı kazanmak değildir. Çünkü sen buna bayılırsın ama bunu mahvettiğini görmek istemem.
I lost an argument to a student...!
Kendi öğrencim tarafından susturuldum...
On the way out, I heard an argument, and being a good copper,
Dışarıda, bir tartışma duydum ve iyi bir polis oldum.
If There Was Ever An Argument For Me To Have My Own Tv, This Would Be It.
Bir gün kendi televizyonum olması için tartışacaksak o gün, bugün!
We had an argument... and I screamed at him, and I said that Gideon was right and he became so angry.
Tartışmıştık, ona bağırıp Gideon'un haklı olduğunu söyledim ve sinirlendi.
You call that an argument?
Sen buna rekabet mi diyorsun?
I also heard you had an argument with him.
Ayrıca aranızda bir tartışma yaşandığını da duydum.
- Lance has never run away after an argument?
- Lance bir tartışma sonrası kaçmış mıydı?
Me and Ted got into an argument.
Ted ile tartışmıştık.
Did your dealer have an argument with jesse?
Böyle mi oldu, Rosalie?
But around that time, Ollie and i had an argument about the dogs, and we...
Ama o zaman Ollie'in etrafında köpekler ve bizim hakkımızda bir delil vardı...
We kind of had an argument.
Biraz tartıştık da.
Settle an argument. Mm-hmm.
su tartismaya son noktayi koy.
It's an argument that leads Ray Kurzweil and other futurists to believe that our first alien encounter will more likely be with intelligent machines than biological creatures.
Bu iddianın ışığında, Kurzweil gibi futuristler, uzaylılarla ilk karşılaşmamızda, karşımızda biyolojik canlılar yerine, zeki makineler bulmamızı daha olası görüyorlar.
My husband and I had an argument.
Kocam ve ben tartıştık.
You met Weyburn, and you got in an argument?
Weyburn ile görüşünce tartıştın mı?
'Cause I have the syrup council in town and they've got a conference and a meal and Josh is out sick and Jamie's out sick and I just barely got away to come here and get in an argument with Kirk about what's more legitimate -
Şurup konseyi geldi. Bir toplantıları ve yemekleri var. Josh ve Jamie hasta ve yok.
I make an irrefutable argument as to why you should give me this piece of information.
Bana o bilgiyi vermeniz için önünüze reddedilemez bir arguman sürersem.
I don't know, maybe you two get into an argument.
Ve bunun için onu öldürdüm mü?
- Tatyana Petrovna, I have one last argument. I'm an architect!
- Mimarmış!
Dr. Troy and I had an argument about taking on a surgery, and he sided with his girlfriend, so I attacked her. Christian...
Christian--Dr.
It's funny, if Jen and Audrey hadn't done that fix-up, we wouldn't have had that argument, and we'd be stuck in the theater right now.
Komik. Eğer Jen ve Audrey çöpçatanlığa girişmeseydi o tartışmayı yaşamazdık ve şu an tiyatroda kapana kısılmış olurduk.