Answer him tradutor Turco
1,189 parallel translation
"He repeatedly asked us what was wrong with her... " and we didn't know how to answer him.
"Bize defalarca sorunun ne olduğunu sordu... biz de nasıl cevap vereceğimizi bilemedik."
I take the opportunity to answer him that nothing in the canon law permits us to forbid a priest to run for election.
Ona şu şekilde cevap verme şansını değerlendirmeliyim ki... kilise hukukunda bir rahibin seçime katılmasını yasaklayan hiçbir kaide yoktur.
Yeah, just answer him for me
Evet, benim yerime ona cevap ver.
Now you tell me boss, what will I answer him?
Git gazinoya bak. Patron dinle beni.
" Answer him honey, go ahead and answer.
- " Cevap ver ona tatlım, hadi.
And I calculate what thinks what will be going to answer him?
Öldürdüyse bile sana söyleyeceğini mi sanıyorsun?
He shall call upon Me, and I will answer him.
O bana seslenecek, ben de cevap vereceğim.
Answer him -
Cevap ver.
- Answer him.
- Cevap ver.
And then answer him.
Ve sonra, cevap ver.
You'd better answer him, Lisa.
Cevaplasan iyi olur, Lisa.
You better answer him.
- Cevap versen iyi olur.
And if he was standing here today and somebody called him a fruit or a queer behind this back, or to his face, or over these airwaves, that person would have to answer to me.
Ve şu an Withman burada olsa, ve ona ibne veya nonoş diyen biri çıksa - yüzüne karşı, arkasından ya da bu canlı yayından - bu kişi bana hesap vermek zorundadır.
I don't answer the phone anymore because of him.
Onun yüzünden artık telefona bile bakmıyorum.
When I ask myself if I would have done the same for him, and I am forced to answer no, I feel... I feel ashamed.
Kendime onun için aynı şeyi yapar mıydım diye sorduğumda, ve "hayır" cevabını verdiğimde, kendimi... utanmış hissettim.
- answer - clobber him
- Cevaplar... - Kardeşimi dövdüler
I will bestow him, and will answer well the death I gave him.
Onu burdan kaldıracağım, Olumunun hesabınıda vereceğim.
You tell him we're waiting for an answer in Newark.
Ona de ki, yine bize lazım.
How can he answer when you're hitting him?
Sen ona vururken nasıl cevap verebilir?
I'll promise you that I'll send him to you by... dinnertime tomorrow... to answer against any such charges.
Görürsem, yarın akşam vakti suçlamalarınızı yanıtlamak üzere... size gelmesi gerektiğini... söyleyeceğimden emin olabilirsiniz.
If you don't answer it, it's the same as inviting him in.
Bir cevap vermezsen onu içeri davet etmiş sayılırsın.
Once I have him here, on this table, dismembered and scrutinized in minute detail, then I shall know the answer with certainty to questions that now I can only speculate on.
Onu masaya bir kez yatırıp parçaladıktan..... ve detaylı bir inceleme yaptıktan sonra..... şu an yalnızca tahmin yürütebildiğim soruların..... yanıtlarını öğreneceğim.
I had no knowledge of him. Oh answer my question or better still show me the letter.
Öyleyse, sorumu yanıtla ya da daha da iyisi, bana mektubu göster.
Then, if you should chance to meet him, it may be he will answer your question, but only if you return with him to his tomb.
O zaman onunla karşılaşma şansını yakalarsan belki sorunu yanıtlayabilir, ama yalnızca onunla birlikte tabutuna dönmeyi kabul edersen.
It's up to him to give the answer.
Kabul edip etmemek ona kalmış bir şey.
Sir, P.F.C. Downey will answer any direct questions you ask him.
Efendim, Bse. Downey direkt kendisine yöneltilen soruları yanıtlayacaktır.
Tell him he gives me a cup of coffee, I'll answer his questions.
Ona de ki, bana bir bardak kahve versin sorularına cevap veririm.
He was making him answer questions, beating him up. Then Ned just died.
Döve döve konuşturuyordu, derken Ned ölüverdi.
We paged him, but no answer.
Kendisine sorduk ama cevap alamadık.
Less than six inches of water in the tub and I left him to answer the phone.
Küvette, dört parmak suda bıraktım, telefona bakmak için.
I send him pictures answer his questions.
Resim yolladım sorularını cevapladım.
Stop it! Wolverine, killing him won't answer any of my questions.
Wolverine, onu öldürmek benim sorularimin hiçbirini cevaplamaz.
Yes or no... Is he with you? If he is, I'll knock on the door in five minutes, let him answer.
Yanındaysa, beş dakika sonra kapını çalacağım, kapıyı ona açtır.
He said he called you and when you didn't answer he got worried and called me. I told him that you'd been with Mrs. Fatos and you had drunk too much so you'd gone to bed and everything was OK.
Fatoş Hanımla biraz içip dağıttığınızı, hatta fenalaştığınızı eve gelip sizi yatırdığımı, kötü bir şeyin olmadığını, o anda sızmış olabileceğinizi söyledim.
- l always gave him the same answer.
- Ben de ona hep aynı cevabı verdim.
Can't you make him answer the question?
Cevap verdiremez misiniz?
And I would have given him the same answer that I give you : "Because I love him."
Ve ben de ona şu cevabı verirdim :
Answer him.
- Ona cevap ver.
Let him answer me.
Bana cevap versin!
Freeze frame on it. Don't let him answer.
Ekranı dondur.
- Charles Van Doren. He wouldn't know the answer to a doorbell if you didn't give it to him.
Yanıtları vermezseniz o adam hiçbir şeyi bilemez.
Do you expect him to answer you?
Sana cevap verebileceğini bekliyor musun?
Find him, and you'll find your answer.
Onu bulun ve cevabınızı bulmuş olacaksınız.
Actually, for this answer I'm gonna give him partial credit.
Aslında ona yarım puan vereceğim.
Killing him is not the answer.
Onu öldürmek çözüm değil.
Maybe he doesn't answer to "Chuck." Call him "Charles." Charles!
"Chuck" deyince aldırmadı. Bir de "Charles" diye seslen! Charles!
Let him answer!
Bırak da o yanıtlasın!
Unless you wish to meet him in the afterlife, I suggest you answer my question.
Öldükten sonra da, onunla karşılaşmak istemiyorsan, soruma cevap vermeni tavsiye ederim.
I wish they'd just give him an answer about that song.
Keşke şarkı konusunda bir dönüş yapsalardı.
You know, when I asked Roy... if you approached him on behalf of the North Koreans... and he had 16 seconds to answer...
Biliyor musun, Roy'a dedim ki.. seninle Kuzey Koreliler adına anlaşmak için buluştu mu... ve cevap vermek için 16 saniyesi vardı...
Were it not better for me to have pleased him and cured myself, before CaIisto, doubting a good answer from me, puts his eyes on the love of another?
Benim için onu mutlu etmek ve kendimi iyileştirmek daha iyi olmaz mıydı Calisto, benden alacağı karşılıktan şüphe edip... Gözlerini başka bir kadının aşkına dikmeden?
himself 154
himura 39
him again 23
him and me 36
him too 56
him or me 60
him who 26
answer 536
answers 108
answer the question 474
himura 39
him again 23
him and me 36
him too 56
him or me 60
him who 26
answer 536
answers 108
answer the question 474
answer me 1429
answer my question 103
answer the phone 120
answer your phone 51
answer it 300
answer her 25
answer the door 38
answering machine 24
answerphone 16
answer that 36
answer my question 103
answer the phone 120
answer your phone 51
answer it 300
answer her 25
answer the door 38
answering machine 24
answerphone 16
answer that 36