English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ A ] / Ask you a question

Ask you a question tradutor Turco

4,607 parallel translation
Liam, before you do that, let me ask you a question. Where's your cell phone, huh?
Liam, bunu yapmadan önce, sana bir soru sorayım.
So let me ask you a question, pal.
Sana bir soru sorayım ahbap.
Can I ask you a question?
Sana bir soru sorabilir miyim?
Let me ask you a question.
Sana bir soru sorayım.
Hi, Stuart. Can I ask you a question?
- Bir soru sorabilir miyim?
Let me ask you a question.
Liv, sana bir şey soracağım.
I'm not normally this forward, but before I open my heart up any more than I already have, I need to ask you a question.
- Normalde böyle ileri gitmem ama kalbimi ilk defa böylesine açmadan önce sana bir soru sormam gerek.
Daddy, can I ask you a question?
- Baba, bir şey sorabilir miyim?
Oh. Could I ask you a question?
Bir soru sorabilir miyim?
I, uh... I got to ask you a question.
Benim sana sormam gereken bir soru var.
Can I ask you a question?
- Bir soru sorabilir miyim?
Hey, Nick, can I ask you a question?
- Nick, bir soru sorabilir miyim?
- Mm? - Can I ask you a question, man? ( Chuckles )
- Sana bir soru sorabilir miyim?
I'm going to ask you a question now.
Şimdi sana bir soru soracağım.
Before I tell you what it's all about, can I ask you a question?
Konuya girmeden önce size bir soru sorabilir miyim?
- Uh-huh. - Can I ask you a question?
- Bir soru sorabilir miyim?
Can I ask you a question?
Bir şey sorabilir miyim?
And I would like to ask you a question. You're not gonna like the answer.
Size bir soru sormak isterim.
Sir, can I ask you a question?
Efendim, size bir soru sorabilir miyim?
- Um, sensei, do you mind if I ask you a question?
Sensei sana bir soru sormamda sakınca var mı?
So, friend, let me ask you a question.
Dost, sana bir soru sorayım.
- I'd like to ask you a question!
- Sormak istediğim bir soru var!
Could I... ask you a question, a quick question?
Sana bir soru sorsam? Hızlı bir soru?
I've been trying to ask you a question.
Telefonun burada çekip çekmediğini merak etmiş.
Uh, can I ask you a question?
- Sana bir şey sorabilir miyim?
- Can I ask you a question?
- Ben bir soru sorabilir miyim?
I need to ask you a question.
Size bir şey sormam gerekiyor.
Well, let me ask you a question, Sumner.
Sana bir soru soracağım Sumner.
We're about to begin. When I ask you a question, just speak your mind.
Sana soru sorduğumda aklında ne varsa tereddüt etmeden söyle.
Yin Ruiji... I want to ask you a question
Yin Ruiji... size bir soru sormak istiyorum.
Holly, I'm gonna ask you a question, and I want you to answer me honestly.
Holly, sana bir soru sormak ve dürüstce cevap vermeni istiyorum
Can I please ask you a question?
Bir soru sorabilir miyim?
Why would you ask such a preposterous question?
Neden böyle mantıksız bir soru soruyorsunuz?
So when you look at trees like that, which are very high, and you ask yourself the question, "How do they get the water from the roots to the top of the tree?", a big part of that is capillary action, which is down to the polar nature of water.
Yani şunun gibi çok uzun bir ağaca baktığımızda ve kendinize "Köklerinden en tepeye kadar suyu nasıl taşır?" diye sorarsanız cevap, bunun büyük bir kısmı suyun polar doğasına bağlı kılcal hareket sayesinde gerçekleşir.
You then have to jump quite a lot to something like 225 million years if you want to ask the question, where is the earliest mammal?
Eğer ilk memeliyi soracak olursanız, o zaman 225 milyon yıl gibi bir süre gitmeniz gerekir.
Looking back over that vast sweep of time, you could ask yourself the question, well, do you need 3.5 billion years to go from a simple form of life to something as complex as a horse?
Şu muazzam zaman aralığına bakınca kendinize şu soruyu sorabilirsiniz. Basit bir yaşam formundan, at gibi karmaşık bir şeye gitmek için 3.5 milyar yıla ihtiyaç var mı?
MC, you should wait after you ask a question
Soru sorduktan sonra cevabını beklemelisin.
You know, when guys, uh, say that before we even ask them a question, typically means they did something.
Soru sorulmadan bunu söyleyen insanlar tipik olarak bir şeyler yapmış demektir.
Oh, that's a question that you should ask me.
Oh, demek bana sormak istediğin bir şey var.
I have to ask you a personal question.
Size, kişisel bir soru sormalıyım.
Like I said, you have a question, ask it.
Dediğim gibi, sorun varsa, sor.
Landlord? Can I ask you a personal question?
- Size özel bir soru sorabilir miyim Mülk Sahibi?
I ask a question. You act dumb. We can play this game all day long.
Soru soruyorum, salağa yatıyorsun.
If I ask a question, then you have to answer truthfully.
Eğer bir soru soruyorsam dürüstçe cevap vermelisin.
Why, you ask? That's a great question.
Niye, diye sorarsan bu harika bir soru olur.
♪ If you have a question, feel free to ask it ♪
# Sorunuz varsa sormaktan çekinmeyin #
No, I mean, you can't just ask a loaded question like, "How long have you been with Hodgins?" and then go back to work stuff.
- Hayır, demek istediğim, "Ne kadar süredir Hodgins ile birliktesin?" gibi, dolu bir soruyu öylesine sorup, ardından iş konuşmasına dönemezsin.
Kate, before I go, can I ask you a quick question?
Kate gitmeden önce sana hızlıca bir soru sorabilir miyim?
If you don't mind, can I ask a question?
Sakıncası yoksa bir soru sorabilir miyim?
Uh, Carter, let me... let me ask you a question.
Carter, izninle sana bir şey soracağım.
George, can I ask you a hypothetical question?
George, sana tahminsel bir soru sorabilir miyim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]