At one point tradutor Turco
1,217 parallel translation
And at one point...
Ve bir noktada...
At one point in the argument I mean, you're totally on Diane's side
Ne ara bir tasarımcı- - Selam komşu.
Um... at one point tonight when I was with you
Hadi bir tanem. Bana bir tavuk kanadı gibi bak.
At one point or another, they'll have to make the right decision.
Öyle ya da böyle doğru kararı vermek zorundalar.
I was a kid just like William at one point. And I made the right decision.
Bir zamanlar tıpkı William gibi bir çocuktum ve doğru kararı verdim.
At one point, the whole British trade fleet in the Bay of Bengal was kept in harbour, rather than fall prey to dashing Captain Mueller.
Tüm İngiliz ticaret filosu, cesur Kaptan Muller'e yem olmasın diye Bengal Körfezi'nde tutuldu.
Okay, maybe I took a nap at one point.
Tamam, belki bir ara kestirdim.
At one point, I convinced myself that life was all one big, zany sex comedy and you'd switched keys with the lead to use his swinging pad to snare me.
Bir an için, hayatın delidolu bir seks komedisi olduğuna ve beni tavlamak için başoyuncuyla anahtar değiştiğine inanmak istedim.
It means that at one point you could have a little trouble.
Bu, bir yerlerde başını büyük belaya sokacaksın demek.
At one point the commander said, "We're not certain of the attack."
Deniz binbaşısı, "Saldırıdan emin değiliz", dedi.
Just nodded hello at one point.
Sadece bir ara merhaba dedim.
At one point... I even thought... soul mates.
Hatta bir ara bizim ruh ikizi bile olduğumuzu düşündüm.
At one point I explain how I did it,... and I cry, a flood of tears.
Bu noktada nasil yaptigimi açiklayacagim, ... ve agladim, göz yaslarina boguldum.
Everybody kind of, you know, reached for a gun at one point. What he came out with was a pair of fruit of the loom underwear.
Böyle zamanlarda buna cüret edenler olur ama çantanın içinden çıkardığı şey sadece bir iç çamaşırıydı.
And my brothers were just furious at this notion that my father would go to court and plead guilty. And at one point in all of the chaos my father just started screaming.
Ağabeylerim babamın mahkemede suçu kabul etmesi fikrine çok öfkelendiler ve o kargaşa sırasında babam bir anda bağırmaya başladı.
At one point, maybe Ioners, more so, you know?
Belki bir yerde, yalnızlığı daha çok seviyorduk.
It was so stripped down and so powerful, that at one point I said, "Shit, I wish I was in this band."
Çok sade ve güçlüydü o anda dedim ki, "Kahretsin, keşke ben de bu grupta olsaydım."
At one point, Phil pulls out his gun.
O sırada Phil silahını çekti.
You said at one point that he wanted to make everything right.
Bir noktada her şeyi doğru yapmak istediğini söylemiştin.
At one point I had this weird sensation that I had been lain there, conscious, for centuries, for lifetimes.
Ben bilinçli bir şekilde orada öyle yatarken, Sanki yüzyıllar geçmişti.
I mean, we've all disagreed with each other at one point or another over the years, obviously,
L Yani, birbirleri ile tüm fikirde ettik bir nokta ya da yıllar içinde başka de, belli ki,
- At one point, near the end...
- Sonuna doğru...
Now, at one point in my life, you saying a couch that I carefully picked out and had to pay off over eight months is terrible might've hurt my feelings, but not anymore.
Bir noktada, benim dikkatlice seçerek aldığım ve parasını sekiz ayda ödediğim bu kanepenin berbat olduğunu söylemen beni incitebilirdi ama artık incitmiyor. - İncitmiyor mu?
At one point I had mittens on'cause it was cold.
Bir tek eldivenlerim vardı. Çünkü soğuktu.
It was so quiet that at one point I heard the M11 bus.
- Bir ara M1 1 otobüsünü duydum.
Look, we all thought we'd lost you at one point.
Bak, hepimiz seni bir an için kaybettiğimizi düşünmüştük.
At one point Qutb was covered with animal fat and locked in a cell with dogs trained to attack humans.
Filmin bir yerinde Kutub, hayvansal yağlarla kaplanıp insanlara saldırmak üzere eğitilmiş köpeklerle bir hücreye kondu.
At one point, you did suffer from some stress-related symptoms.
Gerginlik belirtilerinden dolayı acı çekmişsin.
Yesterday, at one point I thought my gun had jammed and almost picked up a stone to chuck at the bunker
Dün, bir noktada silahımın sıkıştığını sanmıştım. Az kalsın sığınağa fırlatacaktım.
I'd say 30 percent of our work force at one point was from Hadley.
Bir ara iş gücümüzün % 30'u Hadley'dendi.
I've thought about it here a thousand times. At one point I stopped trying to understand it. Do you know why?
Bunu binlerce kez düşündüm ve bazı zamanlarda cevap bulmaya çalışmayı bıraktım.
At one point I had to cut through an ostrich farm.
Bir yerde kestirme olsun diye devekuşu çiftlğinden geçtim.
You know, I was thinking about being a firefighter at one point.
Tabii ki hayır.
Kaluza and Klein proposed that if we could shrink down billions of times, we'd find one extra tiny, curled up dimension located at every point in space.
Kaluza ve Klein, eğer milyarlarca kez küçülebilseydik, uzayın her yerinde, çok küçük ve kıvrımlı bir boyut bulacağımızı belirtmişlerdir.
One of them, at least, worked for me at some point.
En azından biri burada bir süre benim için çalışmış olmalı.
That point at the top symbolizing zero footprint... [Since 1995, Interface has reduced its ecological footprint by one third.]
Tepedeki bu nokta sıfır ayakizi... 1995'ten bu yana Interface ekolojik ayakizini üçte bir indirdi.
Was our relationship... One to point swords at each other?
İlişkimiz, kılıçlarımızı birbirimize doğrulttuğumuz türden mi?
Well, that's a bummer,'cause at this point, we got no forensic one, either.
Kötü oldu. Çünkü şu noktada adli bir açıklama da yok.
At this point, pulls a gun, fires one round right through the guy's heart, kill shot. From here?
Bu noktada, silahını çekiyor, tek atışla adamı kalbinden vuruyor, ölümcül vuruş.
Okay, we'll see who your two friends point the finger at...'cause one of you is going to jail.
Bakalım arkadaşların kimi söyleyecek... -... çünkü biriniz hapise gidiyor.
12 : 21, motorcade arrives at away point one. 12 : 25...
Tamam. 12 : 21, konvoy 1. noktaya varır. Ve 12 : 25'te...
I don't think it could restore either one of them at this point.
Bu yöntemi kullanarak aralarından birinin iyileşeceğine inanmıyorum.
At one point, neither one of us lived here.
Evet. o Lisa.
One RO / RO at North Point.
ROIRO, North Point'te.
Was there a point at which you became one?
Senin ateist olmana sebep olan önemli bir olay oldu mu? Her zaman bir ateist miydin?
At this point, there are only two tables in contention and only one question left.
Bu noktada, rekabet eden sadece iki masa var, ve geriye sadece bir soru kaldı.
One point at a time, Peter.
Her seferinde bir sayı Peter.
One point at a time.
Her seferinde bir sayı.
- It could be any one of us at this point.
- Şu raddede herhangi birimiz olabilir.
I saw one once, over at Meagle Point.
Bir kere Meagle Burnu'nda görmüştüm.
At that point, I settled for one thing.
O anda, hemen planımı yaptım.
at one time 74
one point 33
point 398
points 477
pointer 34
pointy 21
pointing 28
pointless 39
point taken 185
point and shoot 18
one point 33
point 398
points 477
pointer 34
pointy 21
pointing 28
pointless 39
point taken 185
point and shoot 18