Audience tradutor Turco
6,401 parallel translation
At one of the first Christmas lectures, Faraday enchanted his audience with displays of the new powers that were at his disposal.
Faraday, ilk Noel derslerinden birinde kontrolündeki yeni güçleri sergileyerek seyircilerini büyülemişti.
Thanks for being in our studio audience...
Bizi dinlediğiniz için teşekkürler.
your audience awaits.
Dinleyicilerin bekliyor.
I demand an audience with General Howe.
General Howe'la bir görüşme talep ediyorum.
- We demand an audience.
- Bir görüşme talep ediyoruz.
Are you taking suggestions from the audience, or do you really not know the names of two religions?
Seyirciden katılım mı bekliyorsun, yoksa gerçekten iki din ismi bilmiyor musun?
Maybe he's in the audience at the DOUG Chat.
Belki Doug sohbetindeki seyircilerden birisidir.
- to seek an audience with the CEO.
-... Ceo ile görüşeceğiz.
These are for our audience.
Bunlar misafirlerimiz için.
Once a real audience sees what I can do, I'll be famous.
Asıl kitle kabiliyetlerimi bir gördü mü ünlü olurum.
At least tonight mom won't be in the audience trying to start the wave.
En azından bu gece annem izleyiceler arasında olmayacak ve izleyicilere dalga dansı yaptırmaya çalışmayacak.
I was inspired by my audience.
Seyircimden ilham alıyordum.
For it is I who seek an audience and not him.
Gözünüze girmeye çalışan benim, o değil.
You want an audience?
Seyirci mi istiyorsun?
Yeah, I needed an audience. Look, sit down.
Dinleyicilere ihtiyacım var.
Okay, I will now take questions from the audience. No?
Tamam, şimdi gelenlerin sorularını alacağım.
Terrorists would have planted a bomb in the audience, not backstage.
Teröristler, izleyicilerin arasına bomba yerleştirirdi, sahne arkasına değil.
Simon spoke, I was in the audience.
Simon konuşmacı, ben de dinleyiciydim.
What, you need an audience?
Ne bir de seyirci mi lazımdı? Beyaz tahtamı mahvettin.
If we are going to fail and be humiliated, why do it on stage in front of 1,000 people and a live-streamed audience?
Çuvallayıp rezil olacaksak neden sahnede bin kişinin ve canlı yayın seyircilerinin önünde olalım?
Yeah, we're gonna win even if I have to go into the auditorium and personally jerk off every guy in the audience.
Evet. Salondaki seyircilerin hepsine bizzat otuzbir çekmek zorunda kalsam da kazanacağız.
I think I'd literally rather stick a jellyfish in my kecks than sing in front of an audience.
Sanırım, herkesin önünde şarkı söylemektense pantolonumun içine bir deniz anası sokmayı tercih ederim.
You could imagine the audience naked.
Seyirciyi çıplak hayal edebilirsin.
Laurie : I can't believe so many people need an audience and a microphone to work out their feelings.
İnsanların duygularını dışa vurmak için seyirciye ve mikrofona ihtiyaç duymalarını anlayamıyorum.
I mean, the people in the audience were just going...
Tribündeki insanlar...
For my first trick, I need a member of the audience.
İlk numaram için seyircilerden birine ihtiyacım olacak.
Faint-hearted members of the audience, I suggest you look away.
Seyircilerimiz arasında ödlekler varsa başka tarafa bakabilirler.
The audience is on their feet... generations of minesweepers...
İzleyiciler ayakta... Mayın temizleyicilerin atası mı geliyor?
How'd you survive 8 years on death row, confined to a cell with no audience, no one to sing or dance for?
Ölüm yolunda 8 yıl nasıl hayatta kaldın huzur olmadan bir hücrenin içinde şarkı söyleyecek veya dans edecek kimse yokken?
The audience will be poor and therefore sulky which is why I need you to compensate.
Bu yüzden size ihtiyacımız var. Gülümsemenizi istiyorum o kıvılcımı görmek istiyorum.
"Alan Harper's Place is filmed before a live studio audience."
Alan Harper'ın mekanı canlı stüdyo seyircilerinin önünde çekildi.
A most unusual visitor has arrived requesting an audience.
Çok sıra dışı bir ziyaretçi sizinle görüşmek istediğini söylüyor.
I realize I'm a captive audience of sorts. But I'd rather not be subjected To another one of your inane debates.
Bir çeşit zoraki dinleyici olduğumun farkındayım ama son derece anlamsız tartışmalarınızdan birine daha maruz kalmamayı tercih ederim.
This show, uh, getting up in front of an audience...
Bu gösteri seyircilerin önünde sergilenecek.
Seeing you in the audience makes this the best performance of my life.
Seyricilerin arasında seni görmek bunu hayatımın en iyi gösterisi yaptı.
Hot in Cleveland is recorded in front of a live studio audience.
Hot in Cleveland stüdyo seyircisi önünde canlı çekilmektedir.
Hot in Cleveland is recorded in front of a live studio audience.
Hot in Cleveland stüdyoda seyirciler önünde canlı çekilmektedir.
Hot in Cleveland is recorded in front of a live studio audience.
Hot in Cleveland canlı stüdyo seyircisi önünde çekilmektedir.
But do you guys think that, you know, Sue getting up in the middle had any sort of effect on the critics or the audience or anything like that?
Ama, sizce Sue'nun gösterinin ortasında çıkması eleştiri yazarında ya da seyircilerde kötü bir etki yapmış mıdır?
We have an audience.
Yukarıda biri var.
Would've requested an audience, but I seem to have misplaced my footman.
Görüşme talebim olmuştu. Ama görünen o ki, korumamın yerini kaybettim.
The audience didn't know it, but I did.
Seyirci anlamadı ama ben biliyordum.
It's gonna be so weird not having an audience for everything we do.
Etrafımızın sürekli izleyicilerle çevrilmeyecek olması garip geliyor.
I figured stealing a file would get me an audience.
Bir dosya çalarsam görüşebileceğimizi anladım.
The magazine is so excited about giving your study a wide audience, they're publishing excerpts over four different issues.
Çalışmanızı büyük bir kitleye sunma konusunda dergi çok heyecanlı. Dördün üzerinde, farklı sayıda pasajlarınızı yayınlayacaklar.
The fact that it didn't happen in front of an audience is the only thing that kept me from shooting myself in the face.
Neyse ki seyircinin önünde olmadı. Başıma silahı dayayıp tetiği çekmekten kurtulmuş oldum.
They require an audience with you today.
Seni bugün huzura kabul edecekler.
Go play in your attic if you don't want an audience.
Seyirci istemiyorsan, git çatı katında takıl.
There's no audience down here.
Burada seyirci yok.
And how much time do we have to tell our audience about the end of the world?
İzleyicilerimize dünyanın sonunu anlatmak için kaç dakikamız var?
We could reach a huge audience.
Devasa bir kitleye ulaşacağız.