English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / Bell ringing

Bell ringing tradutor Turco

478 parallel translation
Maybe so, but just the same, if you hear the bell ringing at the fort or the cannon go off, you drop everything and come running.
Belki, ama eğer Kale'nin çanlarının çaldığını duyarsanız ya da topun patladığını, herşeyi bırakıp buraya koşacaksınız.
( Bell ringing )
( Çan Çalıyor )
( Bell ringing )
( Çan çalıyor )
Step on a crack, break your mother's back. ( STREETCAR BELL RINGING )
Çatlak patlak üstü yuvarlak kremalı börek sütlü çörek...
At about 8 : 00, you heard the bell ringing violently.
Saat 8 gibi zilin şiddetli çaldığını duydunuz.
Would it be worth perhaps $ 1,000? [bell ringing] Dear me, yes.
Mesela $ 1,000 eder mi? Evet, canım.
That should keep you busy. - ( Bell ringing ) - "That should keep you busy."
- Bu seni meşgul tutar.
[Bell Ringing, Fades]
[Çan çalar]
[Window Unlatches ] [ Alarm Bell Ringing] Beth, why didn't you turn off the alarm?
- Beth, Neden alarmı kapatmadın?
( church bell ringing )
( kilise çanları )
AND SOME WHO'VE BEEN DORMANT UNTIL NOW HAVE COME OUT. [bell ringing] ONE OF THEM, MARY, IS A DEVOUT,
Diğer kişilikler, çılgın bir uyanışa doğru çoktan harekete geçtiler.
Do something foolish like ringing a bell and running away.
Zili çalmak ve sonra kaçmak gibi aptalca ve dürtüsel bir şey yaparlar.
I'll see who that is ringing the bell.
Bakayım zili çalan kimmiş.
Madame's voice like monastery bell - when ringing, must attend.
Madamın sesi manastır zili gibi... çınladığında kulak verilmeli.
There's been no bell-ringing so it can't mean much.
Yok canım, inandın mı buna? Ne bayrak çektiler, ne de çan çalıyorlar.
I sent Wilmer downstairs to cover the fire escape before ringing the bell.
Zili çalmadan önce yangin merdivenini tutmasi için Wilmer'i yolladim.
Who could be ringing the church bell at this time?
Kilise çanını bu saatte kim çalıyor olabilir?
Mr. Holmes is it your custom to burst into people's houses without ringing the bell?
Bay Holmes insanların evine zil çalmadan dalmak adetiniz midir?
Hey, the door bell's ringing.
Hey, kapı çalıyor.
- Somebody ringing a bell.
- Biri telefonla konuşuyor.
But I've been ringing and ringing the bell for nearly an hour... hoping they'd come back or something.
Ama neredeyse bir saat boyunca geri geleceklerini umarak zili çalıp durdum.
Ringing the bell, and you call for silence, see?
İşte böyle zili çalacağım ve sen de beni dinlemelerini isteyeceksin.
The bell's ringing.
Zil çalıyor. İçeri dönmemiz gerek.
The light ringing of the small bell rose to the sky like a weak voice soon drowned in the blue immensity
Küçük çanın hafiften çalışı, zayıf bir ses gibi gökyüzüne yükselmiş kısa bir süre sonra da mavi sonsuzlukta boğulmuştu.
I was ringing the bell when they drove through the gate.
Ben zili çalarken onlar kapıdan çıktı efendim.
Is if I were a bell I'd be ringing
Bir çan olsam çalardım
In the back of my mind... a warning bell was ringing.
Aklımın ücra bir köşesinde bir uyarı zili çalıyordu.
But didn't you hear me ringing your bell?
Zili çaldığımı duymadın mı?
No more meetings, no more ringing the bell.
Artık toplantı yok, çanın çalması yok.
To think of being able to steer one of those huge things, puffing and steaming. Ringing that little bell. Ding-dong!
Buharlar saçan o koca makinelerden birine binip son sürat giderken o düdüğü çalmayı ne kadar çok isterdim.
I accuse myself of using personal judgment in not ringing the bell for help.
Zili çalıp yardım istemediğim için kendimi suçluyorum.
You cannot go on and keep ringing my bell.
Sürekli zilimi çalıp, beni rahatsız edemezsin.
And the church bell is ringing.
Ve kilisenin çanı çalıyor.
- Uh, I pressed the bell, but it isn't ringing, I guess. I know.
Zile bastım ama sanırım çalışmıyor.
I'm with an old lady in Bolton Square, ringing the bell all day long.
Şimdi, bütün gün zil çalıp duran yaşlı bir kadın için çalışıyorum.
A bell is ringing
Zil çalındı
My ringing bell, let Roman's heart beat as fast as yours.
Benim çıngırağım, Roman'ın kalbini, hızla çınlatsın.
In 20 minutes, start ringing that bell.
20 dakika içinde o çanı çalmaya başla.
The sliver had peeled from the roll and wedged between the bell and striker, preventing the bell from ringing.
Kağıt parçası zil ve çanının arasına sıkışmış ve zilin çalmasını önlemiş.
Matthias walked the streets at night... ringing a bell.
Bir çan çalıyordu.
[Groans ] [ Body Falls ] [ Alarm Bell Continues Ringing]
- Çalıların arasında bir anahtar bulundu, Miss Chadwick.
[Three Gunshots ] [ Alarm Bell Ringing ] [ Alarm Bell Continues Ringing]
- Beth!
[Alarm Bell Continues Ringing ] [ Door Closes ] [ Door Opens]
- Beth, Ölmüş.
The bell's ringing on its own.
- O yapmıyor. Çanlar kendi kendine çalıyor.
I think I shall have to dispense with the privilege... of ringing you further, Mr. Bell.
Bay Bell, sanırım bundan sonra Çanı Çalma imtiyazımı... daha fazla kullanacağım.
If you open the beaches on the Fourth of July it's like ringing the dinner bell, for Christ sakes.
Bağımsızlık Günü'nde plajları açmak akşam yemeğine davetiye çıkarmak demek olur!
The bell of freedom is ringing!
Esirlik bağlarını kırın! Özgürlük çanları çalıyor!
THE BELL OF FREEDOM IS RINGING! LET ALL THE SLAVES RISE UP!
ÖZGÜRLÜK ÇANLARI ÇALIYOR!
You look like you're ringing a bell.
Sanki çan çalıyorsun!
I'm ringing this bell like Charles Laughton... in The Hunchback of Notre Dame.
Burada yatmış Notre Dame'ın Kamburu'ndaki Charles Laughton gibi zil çalıyorum.
He said he was honoured to be here and plans to attend the parade and the ringing of the new bell on Saturday night.
Vali, burada olmaktan şeref duyduğunu geçit törenine ve cumartesi günkü Özgürlük Çanı törenine katılmayı planladığını bildirdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]