Blast tradutor Turco
5,329 parallel translation
He'd have a blast.
Ateşi vardır.
We need to move this ship away from the blast zone.
Gemiyi patlama bölgesinden uzaklaştırmamız gerekiyor.
Well, in theory, a blast of human passion could shock the mainframe into a cold start, but that's only if somebody in this room has feelings stronger than I get when I rub my nipples, so good luck with that, folks.
Teorik olarak yoğun insani tutkular ana bilgisayarı şoklayarak elle başlatabilir. Tabii odada benim meme uçlarımı ovaladığımda aldığım histen daha güçlü hislere sahip biri varsa yani iyi şanslar.
The cowboy who took the shotgun blast was a religious extremist.
Tüfekle vurulan o eleman aşırı dindar biriymiş.
I mean, considering the amount of damage done to the sides of the SUV from the blast, it's likely that the gas tank was split and then relocated into the doors.
Patlama sonucu en büyük hasarı aracın yan tarafının aldığını düşünürsek... Anlaşılan yakıt deposu yerinden çıkarılmış ve kapıya monte edilmiş.
When my family was stationed in Germany, I'd, um, sneak off-base, find a Vespa to hotwire, blast around for a couple hours.
Ailem görev için Almanya'ya gittiğinde bazden üsten kaçıp düz kontak yapacak bir Vespa bulurdum. Birkaç saat civarda dolanırdım.
We were within 20 feet of that blast that sent that animal's hump half a klick into the desert.
O hayvanın hörgücünü çölün 500 metre ilerisine uçuran patlamanın altı metre içindeydik.
Even if we survive the blast, how do we dig ourselves out afterward?
Üs havaya uçtuktan sonra hayatta kalsak bile, sonrasında nasıl yüzeye çıkacağız?
Our only hope is to retreat to the bunker and wait, then eliminate both threats with one blast.
Tek umudumuz sığınağa çekilip bekledikten sonra iki hedefi de aynı anda havaya uçurmak.
But unfortunately, there won't be time to get us clear of the blast.
Fakat ne yazık ki bizim patlamadan kaçacak vaktimiz olmayacak.
Me and Morty are having a blast, we just discovered a show called Ball Fondlers.
Biz Morty'le çok eğleniyoruz. "T.şak Avuçlayıcılar" diye bir program keşfettik demin.
I swear to god, Morty, if it weren't for the fact that everyone's still having a blast in there, I would be so furious with you right now.
Yemin ediyorum Morty, eğer şu anda içerideki herkes çok eğleniyor olmasaydı sana o kadar öfkelenecektim ki.
Don't wrestle him, blast him.
- Onunla güreşme, patlat onu.
Can we blast our way out?
Engeli patlatarak aşamaz mıyız?
Are you far enough away from the debris to avoid the blast?
Enkaza uzaklığın patlamadan etkilenmeyecek kadar var mı?
I was in the Atlanta blast.
Atlanta patlamasındaydım.
Looks like the EMP blast fried the circuits.
Görünüşe bakılırsa bir EMP patlaması tüm devreleri yakmış.
That means blast or flash.
Suvek, patlama veya parlama anlamına gelir.
Every year, students come up with elaborate ways to ask each other to the Winter Blast dance.
Her yıl öğrenciler Kış Fırtınası dansına beraber gidebilmek için birbirlerine abartılı yollarla teklifte bulunurlar.
And the Winter Blast is our first high school dance ever.
Kış Fırtınası da ilk lise dans partimiz olacak.
In case you were wondering, this is kind of my way of asking you to the Winter Blast.
Merak ediyorsan bu sana Kış Fırtınası'na birlikte gitmeyi teklif etme yöntemim.
Right. Julia told me that you weren't going to the Winter Blast, and I cannot let that happen, so...
Evet, Julia Kış Fırtınası'na gidemeyeceğini söyledi, ben de buna göz yumamam o yüzden- -
It withstood the blast beautifully.
Patlamaya çok iyi dayanmış.
I think she took most of the blast but it was...
Patlamaya çok yakındı ama orası çok...
So we blast ourselves a hole.
O halde patlatıp arasından geçeriz.
We don't blast the coral until Green and Foster have reached their target.
Green ve Foster hedeflerine ulaşmadan mercanı patlatmayacağız.
We wait until we see their blast.
Onların patlamasını görene kadar bekleyeceğiz.
TAO, I'm gonna need to blast that coral.
SHM, o mercanı patlatmam gerek.
We have to blast that coral, sir, or it'll tear us apart!
O mercanı patlatmalıyız efendim yoksa bizi ikiye bölecek.
The Suvek? That means "blast" or "flash."
Suvek patlama veya parlama anlamına gelir.
Jude is having a blast.
Jude çok eğleniyor.
Because Suvek literally means blast or flash in Sondiv.
Çünkü Suvek, Sondiv dilinde patlama veya parlama anlamına gelir.
I've been thinking. Marshall's Winter Blast is coming up.
Düşünüyordum da, Marshall Kış Partisi yaklaşıyor.
Suvek... that means blast or flash.
Suvek, patlama veya parlama anlamına gelir.
Well, this blood sample's crawling with blasts.
Bu kan örneği blast ile dolu.
The CML recently progressed to the blast phase.
Kronik miyeloid lösemi son dönemde blast evresine ilerlemiş.
That sample was taken from the same one that was loaded with blasts.
- Evet. Bu örnek kanı blast yüklü aynı hastadan alındı.
Blast.
Evet, sigortam attı.
It must have shattered the peace of the Grand Canyon as it sailed overhead... to blast out this crater in what would one day be known as Arizona.
Göklerde süzülürken, Büyük Kanyon'un huzurunu kaçırmış olmalı. Günün birinde Arizona olarak bilinecek bu krateri açmak üzere ilerlemişti.
She left before the blast.
Patlamadan önce ayrıldı.
My party was a blast, Daniel.
Partim harikaydı Daniel.
It's been a blast.
Benim için harikaydı.
Actually, you know what? This hasn't been a blast.
Aslında var ya, harika falan değildi.
Well, that would explain the intensity of the blast that we saw on the tape.
Bu kasette gördüğümüz patlamanın şiddetini açıklayabilirdi.
No, but let's thumb-blast them and make them puke.
Hayır, ama parmaklayıp kusturtmaya varım.
You had a blast.
Sen bir patlama oldu.
No, it's ridiculous to think that you could survive a nuclear blast by jumping into a refrigerator.
Evet, nükleer patlamada buzdolabına sığınarak sağ kalabileceğini düşünmek tam anlamıyla saçmalık.
- Another blast from the past.
- Geçmişteki bir başka pislik.
Full blast.
Tam patlama.
She was hurt in the bomb blast.
Patlamada yaralanmıştı.
Blast it!
Lanet olsun!