Bother you tradutor Turco
8,147 parallel translation
- Did that bother you?
- Bu sizi rahatsız etmiyor muydu?
I'm sorry to bother you.
Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim.
I didn't want to bother you.
Seni rahatsız etmek istemedim.
Sorry to bother you.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
I don't resent her! Ah, so it doesn't bother you that she doesn't have any restrictions on her inheritance?
Miras konusunda kısıtlama görmemesi seni rahatsız etmiyor mu yani?
I knew you were gonna ask me that and... it's only bothering me because I know it'll bother you.
Bunu soracağını biliyordum ve bu canımı sıkıyor çünkü senin de canını sıkacağını biliyorum.
Uh, sorry... to bother you folks- - I, uh... I was hoping to buy a ticket to the show, but it seems to be sold out.
Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm arkadaşlar, gösteriye bilet arıyordum ama sanırım kalmamış.
It doesn't bother you- - the way they just wandered off?
Aniden ortadan kaybolmaları senin de kafana takılmıyor mu?
- Sorry to bother you at work.
- İşte rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Look, I don't want to bother you.
Bak, seni rahatsız etmek istemiyorum.
( Sighs ) You said you weren't going to let this bother you.
Hani seni rahatsız etmesine müsaade etmeyecektin.
- That doesn't bother you?
- Bu seni rahatsız etmiyor mu?
- So what, does it bother you?
Yani ne? Seni rahatsız mı ediyor?
I'm sorry to bother you, but we're the people who paid for your meal, and as much as I am committed to you enjoying your food while it's still piping hot, I do have a few more questions, if you don't mind.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama yemeğinizin ücretinizi ödeyen biziz ve yemeğiniz sıcakken onu bir an önce yemenizi istesem de sakıncası yoksa size birkaç sorum daha olacaktı.
I'm sorry to bother you.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Look, I don't mean to bother you, mister, uh...
Bakın, sizi rahatsız etmek istemem Bay...
Did that bother you?
- Bu seni rahatsız etmiyor mu?
I am sorry to bother you, Mr. Crane but reception just let somebody up here from your daughter's school and they're demanding to talk to you.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm Bay Crane ama resepsiyon, kızınızın okulundan birini buraya gönderdi. Sizinle konuşmak istediğini söylüyor.
I'm sorry to bother you at such a late hour, but we don't have much time.
Bu kadar geç bir saatte sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim ama fazla zamanımız yok.
Does that bother you?
Senin için sorun oluyor mu?
Sorry to bother you this late, Katie.
Geç saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim, Katie.
What, does it bother you when I bring him up?
- Gelmemden rahatsız mı oldun?
I beg your pardon. I'm sorry to bother you.
Pardon, Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Sorry to bother you on a Saturday night.
Cumartesi gecesi rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Sorry to bother you, but I have a situation that needs your attention.
Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm ama ilgilenmeniz gereken bir sorunumuz var.
Judge, why does this rumor bother you so much? 'Cause it just does, Tedward.
Yargıç neden bu dedikodu seni bu kadar çok rahatsız ediyor'çünkü ediyor, Tedward.
- Doesn't it bother you?
- Bu seni rahatsız etmiyor mu?
Does it bother you people living adventures in cars who rent from us?
İnsanların bizden kiraladığı arabalarla macera yaşaması seni de rahatsız ediyor mu?
I'm sorry to bother you.
- Sizi rahatsız ettiğim için kusura bakmayın.
Sorry to bother you.
Sizi rahatsız etiğim için özür dilerim.
The cold - - it - - it doesn't bother you?
Soğuk seni rahatsız etmiyor mu?
Look, I wouldn't bother you, but this is a good woman with something to offer.
Bak, rahatsız etmek istemezdim ama söz konusu olan yararlı ve iyi bir kadın.
May I bother one of you for a weapon?
Sorun olmazsa bir silah alabilir miyim?
- What do you mean? - Don't bother him.
- Ne demek istiyorsun?
You make me go back there, and that is the last you'll hear from me. Don't bother visiting.
Ziyaret etmeyi düşünme bile.
So, she can't bother to file a report against Gabe, but she can send you endless lists of genitalia-themed party favors?
Yani, Gabe'i şikayet etme zahmetine girmiyor ama sana cinsel organ temalı partisi için upuzun bir liste yolluyor?
'Lindsay, makes you wonder why they bother.'
Lindsay, neyden kaygı duyduklarını size merak ettirir.
And don't bother looking for me, I'll report if you annoy me.
Bir de beni bulmaya çalışma, beni kızdırırsan anında ihbar ederim.
Oh, well, I've never heard of you, either, but I'm not gonna let that bother me.
Neyse, ben de sizin adınızı hiç duymamıştım ama bunu sorun edecek değilim.
This is why I don't bother. Do you know what I mean?
Bu yüzden hiç girmiyorum bu işe.
Right, well, she's coming, and you're in bother, you bastard...
- Neyse ne işte. Kadın geliyor ve başın dertte.
So you tell him..... if he comes anywhere near our Ryan, there'll be bother.
- O zaman söyle ona eğer Ryan'ın yanına yaklaşırsa başına dert alır.
Because it's a sizable institution. But you didn't even bother to look her up when I gave you her name.
Epey büyük bir hastaneye benziyor ama hastanın adını bile kontrol etmeden bana öyle biri olmadığını söylediniz.
If you bother him... Then I'm just going to move in with him.
Onu rahatsız edersen gidip onunla yaşarım.
What on earth would you want to bother him - with this nonsense for?
- Nasil olur da, bu saçmalik için adami rahatsiz etmek istersin?
I keep me head down, never give you a minute's bother, either of you.
Başımı öne eğdim ve ikinizin de bir kez olsun başını ağrıtmadım.
Imagine the worst possible thing in the universe, then don't bother, because you're looking at it right now.
Evrendeki en kötü şeyi bir hayal et, ama uğraşma çünkü ona bakıyorsun.
Otherwise you wouldn't bother making me your swim buddy.
Yoksa benimle dost olmaya çalışmazdın.
So you've come cross the river to bother me.
Yani beni darlamak için nehrin bu tarafına kadar geldin?
Would it bother any of you or... W-would any of you think differently about me if I... if I said... If I said I was gay?
Herhangi birinizi rahatsız eder miydi ya da herhangi biriniz benim hakkımda farklı düşünür müydünüz eğer ben... eğer ben söyleseydim ki eşcinsel olduğumu söyleseydim?
If he's coming, you needn't bother.
- Eğer o geliyorsa, canın sıkılmaz. - Hayır!
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you suck 398
you can do it 1412
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you suck 398
you can do it 1412
your 1839
you bitch 789
you're cute 195
you okay 9168
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
yourself 387
your own 34
yours 1007
you bitch 789
you're cute 195
you okay 9168
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
yourself 387
your own 34
yours 1007
youn 21
you tell 24
you know that 5741
younger 104
you got a pen 63
you are 6060
you're welcome 5601
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you tell 24
you know that 5741
younger 104
you got a pen 63
you are 6060
you're welcome 5601
your full name 16
you all right 5423
youth 73