Chained tradutor Turco
1,001 parallel translation
These two carry out an eternal struggle in the nature of man... yet they are chained together.
Bu ikisi insanın doğasında sürekli olarak çatışma içerisindedir... ama yine de birbirlerine bir zincirle bağlıdır.
And I have to stay chained to this desk.
Şimdi de bu masanın başından ayrılamam.
He's chained to his desk.
Masasına zincirlenmiş gibi.
There are 20 million women in this island, and I'm chained to you.
Bu adada 20 milyon kadın var, ve ben sana zincirlenmişim.
So long as you're chained to me, you'll lie wherever I lie.
Bana zincirli olduğunu sürece ben nerede yatarsam orada yatacaksın.
Good and evil are so close as to be chained together in the soul.
İyi ve kötü ruh içinde birbirine kenetlenmiştir.
We have him chained but if he breaks loose, he can tear down the building.
Onu zincirledik fakat eğer kurtulursa binayı yerle bir edebilir.
And the enormous boat brought the long-ago fathers... and the long-ago mothers of us all, chained to the bottom of the boat.
O kocaman gemi, büyük büyük annelerimizi ve büyük büyük babalarımızı alt güverteye zincirli olarak buraya getirmiş.
I've chained up the dog as you asked.
İstediğiniz gibi köpeği bağladım.
How long you been balled up and chained down?
Ne zamandan beri bu prangayı ayaklarına vurdun?
I know you'd like to have me chained to this chair and chained to this room.
Beni bu sandalyeye ve bu odaya zincirlemek istediğini biliyorum.
Kiloran stripped the two lovers, chained them together... and threw them into the dungeon.
Kiloran iki sevgilinin üzerini soymuş, onları birbirine zincirlemiş ve zindanın içine atmış.
"He shall be chained to a woman till the end of his days... and he shall die in his chains."
Hayatını, son anına kadar bir kadına zincirlenmiş bir şekilde geçirecek ve o zincirlerle ölecek.
Because we're chained to each other, Cora.
Çünkü biz birbirimize kenetlenmişiz, Cora.
Members of the jury, we must surely pity this woman, chained as she was to a ruined giant, who was burning with a dreadful resentment.
Jüri üyeleri, bu kadına mutlaka acımalıyız. Mahvolmuş bir deve zincirlenmiş, korkunç bir kızgınlıkla yanıyordu.
I've been chained to this boat for years with Alice and Johannes.
Bu gemide, Alice ve Johannes ile birlikte zincirlenmiş gibiyim.
I am in a English prison guarded by English soldiers and chained... chained to my bed.
İngiliz askerlerinin koruduğunu bir İngiliz hapishanesindeyim ve yatağıma zincirlenmişim.
We, your judges, keep you chained because you've attempted to escape.
Yargıçlar olarak bizi seni zincire vuruyoruz, çünkü kaçma cüretini gösterdin.
Chained to a post and whipped.
- Bir direğe bağlanıp kamçılanmıştı.
What would you do, if a beloved friend of yours were chained in a cage and brutally beaten with a stick?
En iyi arkadaşınızı bir hücreye kapatıp zalimce dövseler siz ne yapardınız?
They haven't got me chained.
Onlar beni zincirlemediler.
But I will admit he's a bit of a nuisance, always whining about being chained up.
Ama çekilmez biri olduğunu kabul ediyorum.
Mystic rulers, all one club chained together by one purpose, one idea.
Gizemli kurallar. Hepsi aynı cemiyet. Tek bir amaç uğruna kenetlenmiş.
Keep the door chained and don't answer the phone.
Kapıyı zincirle ve telefona cevap verme. Seni güvenli bir yere sakladığımı düşüneceklerdir.
So that you can hold me chained?
- Evet, tutabileyim diye.
Do you think he can survive with that wheel chained to his back?
Onun bağlı olduğu tekerlekten kurtulabileceğini düşünüyormusun?
Chained himself to a sweet gum tree.
Kendisini bir okaliptüs ağacına bağlamıştı.
Meanwhile, off to the pontoon, double-chained to the bench.
Dubadaki sıraya çift prangayla zincirleyin.
- And Montenet, chained next to me?
- Montenet'yi? Benimle zincire vurulmuştu.
Hey, Max, how come they chained a white man to a black?
Baksana, Max! Neden, bir zenci ile beyazı zincirlemişler?
How dangerous can they be, chained together?
Nasıl, tehlikeli?
If we are not, you will sink with this ship, chained to your oar.
Kaybedersek, küreğine zincirli olarak bu gemiyle batarsın.
I cannot believe that God has let me live these years to die chained to an oar.
Tanrı beni üç yıldır, böyle ölmem için yaşatmamıştır.
Restore them to me, and I'll forget what I vowed with every stroke of that oar you chained me to.
Onları geri ver, zincirlettiğin küreği her çekişimde ettiğim yemini unutayım.
I was dreaming I was in the witness chair, chained to it.
Rüya görüyordum. Sanık sandalyesindeydim zincirlenmiştim.
But... until then you must be... chained, and watched night and day.
Fakat o zaman dek zincirlenmeli, ve gece gündüz izlenmelisin.
Chained to you, of all men on Earth.
Bu kadar adam varken sana zincirlendim.
Well, for one thing... he has a boy named Boo... that he keeps chained to a bed in the house over yonder.
Bir kere... Boo adlı bir oğlu var... onu ordaki evinde yatağına zincirliyor.
Which is why you have come back chained to Octavian like a slave.
Onun için Octavian'a köle gibi zincirle bağlanıp geri döndün.
I don't feel chained to Vandorf anymore.
Artık Vandorf'a zincirliymişim gibi hissetmiyorum.
Mrs. Whitbourne-Allen chained herself to the wheel of the prime minister's carriage.
Bayan Whitbourne-Allen kendini başbakanın arabasına zincirledi.
Ladies and Gentlemen, the Big Hunt's rules are, the global moral institution, which moralized this century and which has chained and legalized violence :
Bayanlar ve baylar, asrımızdaki şiddet eğilimini kontrol altına alıp yasallaştıran küresel ahlak kurumu, Büyük Av'ın kuralları :
And those who refuse to operate the mines now work as chained prisoners!
Ve madenlerde çalışmayı reddedenler şimdi zincir mahkumu olarak çalışıyor!
And so they chained down the poor in their ignorance so that they couldn't stand up and fight their bosses who ruled in the name of the lie of divine right.
Ve böylece yoksulları kendi cehaletleriyle zincirlediler ki ayaklanıp idarecilerine direnemesinler ilahi adalet yalanıyla hükmeden idarecilerine.
And we'll be chained in the citadel.
Ve hisarda zincire vurulacağız,
Are you going to handcuff me now... even though I'm chained to the cart already?
Şimdi beni, el arabasına zincirlenmiş... olmama karşın kelepçeleyecek misin?
Samson lies chained in the prison house.
Gecenin son devriyesi Şehirde her şey yolunda Samson hapishanede zincirlenmiş Her şey yolunda
I've got them chained.
Ben onları zincirledim.
You're not chained to him.
Bağlıyım, Jeff.
Uh-huh. How come you chained together like that?
Neden zincirlisiniz?
If the door's not chained, the rascal opens it himself.
Aman Tanrım!