Charming tradutor Turco
6,472 parallel translation
Charming.
Aman ne güzel!
Yeah, my street scenes are... charming, but at the end of the day, they're just a collection of buildings and sidewalks.
Çizdiğim sokak manzaraları çok hoş olabilir ama nihayetinde kaldırımlardan ve binalardan ibaret.
You are... very talented at being charming.
İnsanları etkilemekte çok başarılıydın.
In the beginning, he was charming.
İlk başlarda, çekiciydi.
You may not recall, but you can be quite charming on your own.
Unutmuş olabilirsin ama güç kullanmadan da oldukça etkileyici birisin.
Well, I doubt lepers are so charming.
Eminim ki cüzzamlılar sizin kadar çekici değildir.
There's no prince charming, there's no knight in shining armor.
Büyüleyici prensler, zırhları parıldayan şovalyeler yoktur.
Charming. This is my roommate, Debbie Sullivan.
Bu benim oda arkadaşım, Debbie Sullivan.
penguins joyous, breathtaking, fluctuating charming and affectionate life.
Penguenler! Neseli, eglenceli, paytak, sirin ve seker hayatlar.
You know, we are nothing, a charming and affectionate.
Anlayacagin sirin ve sekeriz.
He's so charming, he'll get the cop to leave.
Cazibeli piç polisi gönderecek.
Charming, highly intelligent, as you've witnessed, but malignant narcissists are compelled to prove their superiority.
Sizinde gördüğünüz gibi etkileyici ve zeki, ama üstünlüğünü kanıtlamak için habis bir narsist.
Charming.
Etkileyici.
It rendered her witty, charming and quite likeable to most.
Bu durum o bayanı birçok insan için zeki, alımlı ve sempatik hale getirmişti.
It's not charming anymore, Conrad.
Bu artık pek sevimli görünmüyor, Conrad.
Grace Kelly... now Her Serene Highness, the Princess of Monaco... has left behind everything she's ever known for a new life in a new world, destined to live happily ever after with her charming prince.
Grace Kelly... şimdi Yüce Majesteleri, Monako Prensesi kaderindeki çekici Prensiyle yeni bir dünyada, yeni bir hayat için sonsuza değin mutlu yaşamak üzere, bildiği herşeyi geride bıraktı.
Well... I left because... because I fell in love with a charming prince.
Evet... terk ettim, çünkü çünkü, büyüleyici bir Prens'e aşık oldum.
We're just about to introduce your charming husband.
Tam da hoş kocanızı takdim etmek üzereydik.
Do I have to be charming?
- Göz kamaştırıcı olmalı mıyım?
Actually, you need to be a little charming.
Aslında biraz göz alıcı olman gerek.
♪ Charming ways you have learnt ♪
# Öğrendiğin etkileme yöntemleri #
He's so charming he just blows the Americans away.
Amerikalıları etkilemede resmen şov yaptı.
Will a drink make you six inches taller and charming?
O içki seni 15 cm daha uzun ve yakışıklı yapacak mı?
They say that he's charming
Yakışıklı olduğunu söylüyorlar.
Am I not sensitive Clever, well-mannered, considerate Passionate, charming As kind as I'm handsome
Duyarlı, zeki, iyi yetişmiş, düşünceli, tutkulu, çekici olduğum kadar yakışıklı ve tahtın varisi değil miyim?
And then, out here You're passionate, charming Considerate, clever It takes one
Ancak buradayken tutkulusun, çekicisin, düşüncelisin, zekisin.
I was raised to be charming, not sincere.
Ben yakışıklı olmak için büyütüldüm, samimi olmak için değil.
He's charming.
Çok tatli biri
Right, no, no, this is charming.
Peki, hayır, hayır. Mükemmel.
A shitty ending... is that there's lying and cheating and you ambush Prince Charming's wife.
Kötü son ise ortada kandırılan, aldatılan ve tuzağa düşürülen bir eş olmasıdır.
That charming rascal thinks mankind is not so pure, just like him.
Bu şerefsiz yakışıklı, insanların saf ve temiz olmadığını düşünür. - Kendisi gibi.
She is brilliant... She's charming, and wise.
O harika... çok cana yakın, ve akıllı biri.
My cute, charming, salt-of-the-earth, Missouri guy.
Benim tatlı, sevimli Missouri delikanlım.
She's charming. She's so charming.
Çok alımlı, çok cana yakın.
Charming.
Büyüleyici.
You're still as charming as ever.
Yine her zamanki gibi alımlısınız.
What an absolutely charming venue.
Ne büyüleyici mekan ama.
I was living my dream, of owning a shop that was charming and adorable, and impossible not to like.
Büyüleyici ve tapılası bir dükkana sahip olmakla hayallerimi gerçekleştiriyordum. Sevilmemesinin imkanı yok.
It's run by a charming man.
Oranın sahibi harika bir adamdır.
Nowadays we don't use terms like handsome, dude, charming...
Bugünlerde, yakışıklı, dostum, çekici gibi kelimeleri kullanmıyoruz.
Funny, naturally charming sincere, extremely bright, kind.
Komik olduğunu, doğal bir büyüleyici içtenliğin olduğunu oldukça akıllı, kibar olduğunu da söylüyor.
I was pulled aside by a charming geriatric TSA officer who needed to inspect my award.
Dün Binghamton Havaalanı'ndayken yaşlı bir güvenlik görevlisi ödülümü gördükten sonra beni kenara çekti.
- I mean, it's charming, but really? - Dawn, - no.
- Cazip olduğunu kabul ediyorum ama- -
Charming.
Hoş biri.
I was your upwardly mobile, charming, successful boyfriend.
ben de senin potansiyel vaad eden eğlenceli başarılı erkek arkadaşındım.
- Charming.
- Tanıştığıma memnun oldum, efendim!
What the fuck? ... encapsulated in the charming phrase :
Hoş bir cümlede birleştirilmiş :
Why are you so charming?
Neden bu kadar sevimlisin?
Is he charming?
Yakışıklı mı?
Why you charming child!
Sen ne sevimli bir çocuksun!
Charming.
Harika.