Counsellor tradutor Turco
806 parallel translation
The house of the titular counsellor Mikhail Vasilyevich Butashevich-Petrashevsky
Mikhail Vasilyevich Butashevich-Petrashevski'in evi.
In the month of March 1848 it came to the Chief of Gen-Gen-Gen-Gendamerie's knowledge th-th-that-that-that the titular counsellor But-But-Butashevich-Pet-Pet-Petrashevsky Butashevich-Petrashevsky residing in Saint-Petersburg in his ow-ow-ow...
Jan-jan-jandarma Komutanının bilgisi geldi.. it-it-itibari meclis üyesi olan But-But-Butashevich-Pet-Pet-Petrashevsky Butashevich-Petrashevsky ikameti Saint-Petersburg'da ken-ken-kendi evi..
Indeed, this counsellor is now most still, most secret and most grave, that was in life a foolish, prating knave.
Ne rahat, ne uslu, ne ağırbaşlı şimdi bu devletli, oysa yaşarken ne geveze, ne budala herifin biriydi.
Clerks, attachés, undersecretaries, the first counsellor and so on.
Katipler, ataşeler, müşavirler, baş danışman ve benzeri.
Hear me, your religious counsellor, before it is too late.
Çok geç olmadan beni, yani din danışmanınızı dinleyin.
I think we can discharge you. But talk to counsellor Gran first. She'll help you.
Bence sizi taburcu edebiliriz ama önce danışman Gran ile konuşun, size yardımcı olur.
- What do you say there, Counsellor?
- Sen ne dersin avukat bey?
- You do that, Counsellor.
- Buyur bak avukat bey.
Drop the stone, Counsellor. You live in a glass house.
İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır avukat bey.
What shall we read this evening, Counsellor?
Bu akşam ne okuyacağız avukat bey?
Or be one's own sole counsellor.
Ya da kimse kendi başına kalmamalıdır.
What do you suggest we do, Counsellor? Break him.
Bize öneriniz nedir, avukat bey?
Looks like you're going out in a blaze of glory, Counsellor.
Görünüşe göre çarpışarak, onurlu bir şekilde yeniliyorsun, avukat bey.
They said that Mr Feldenstein was being held and that he requested that I serve as his counsellor.
Bay Feldenstein'ın yakalandığını ve..... savunmasını benim yapmamı istediğini söylediler.
Hello, Counsellor.
Merhaba, avukat.
It comin'in clear now, Counsellor?
Hatırlamaya başladın mı, Avukat?
Maybe she thinks we don't know that's on purpose... but we've seen a thing or two, haven't we, Counsellor?
Belki bunu mahsus yaptığını anlamadığımızı sanıyordur... ama biz kaçın kurasıyız, değil mi, Avukat?
Give my love to the family, Counsellor.
Sevgilerimi ailene ilet, Avukat.
Don't mind me, Counsellor.
Bana aldırma, Avukat.
Well, they told me it was a pleasant climate... plenty of boating'on the river... a lot of fine, stand-up citizens like our friend here, the counsellor.
Eh, duyduğuma göre hoş bir iklimi... bol bol botla nehirde gezme olanağı olan... ve buradaki avukat dostumuz gibi dürüst yurttaşlarla dolu bir yermiş.
I'll see you around, Counsellor.
Görüşürüz, Avukat.
Just drinking this beer, Counsellor.
Sadece şu birayı içiyorum, Avukat.
How many laws you got against that, Counsellor?
Bunu yasaklayan kaç yasa var, Avukat?
You're not gonna push me into anything, Counsellor.
Beni tahrik edemezsin, Avukat.
You're sweatin'a little, huh, Counsellor?
Biraz terliyorsun, ha, Avukat?
Counsellor, you gotta forgive me.
Avukat, kusuruma bakma.
That takes a little figuring', Counsellor.
Biraz hesap yapmak gerekiyor, Avukat.
Interesting calculations, wouldn't you say, Counsellor?
İlginç hesaplar, değil mi, Avukat?
Counsellor, I don't believe you've heard of the Minimum Wage Act.
Avukat, asgari ücret yasasından haberin yok galiba.
Counsellor, for a bright fellow... you sure are slow gettin'the picture sometimes.
Avukat, zeki bir adam olmana rağmen... bazen durumu anlamakta zorlanıyorsun.
You're gettin'warm, Counsellor.
Yaklaştın, Avukat.
That's your train of thought, Counsellor, not mine.
Bu senin düşüncen, Avukat, benim değil.
Counsellor, you really stepped on it this time, didn't you?
Avukat, bu sefer gerçekten faka bastın, değil mi?
That was just laughs, Counsellor.
O sadece bir şakaydı, avukat.
They ain't never gonna forget it, and neither will you, Counsellor.
Ne onlar ne de sen, Avukat, asla unutamayacaksınız.
My son, the counsellor.
Benim oğlan danışmanlık yapacak.
I'm going to be a counsellor at a boys'camp.
Gençlik kampında danışman olacağım.
I couldn't be no counsellor.
Çocuklara danışman falan olamam.
You know, Miss Miller, about that counsellor job. That's for them good-looking kids with white sweaters.
Biliyorsunuz Bayan Miller, şu danışmanlık işi... beyaz kazaklı, hoş çocuklar için.
Do I have a fighter now or have I got a counsellor?
Bundan böyle boksör mü, yoksa danışman mı?
Don't tell him he can be a counsellor in a boys'camp.
Gençlik kampında danışman olabileceğini söylemeyin.
They have named me counsellor... and I'll have to stay here for a few days.
Beni "Danışman" yaptılar,... birkaç günlüğüne burada kalmam gerek.
Well, now, I would say, er... prior to my exposure as a student counsellor, USC, three years...
Aslında, simdi, ne desem öğrenci derneği üyeliğini bırakmadan önce, yani ÖDÜ'yü, üç yıl...
Counsellor Fourcade, no?
- Danışman Fourcade mı? - Hayır.
What are you, my marriage counsellor?
Nesin sen, evlilik danışmanım mı?
Well, Counsellor, what can I do for you?
Danışman, sizin için ne yapabilirim?
If you succeed in making the car float, I will make you privy counsellor.
Eğer arabayı yüzdürmeyi başarırsanız, sizi özel danışmanım yapacağım.
I see you're walking better, counsellor.
Bakıyorum daha iyi yürüyorsunuz, konsolos.
Yes, sir, coming right up the Vocational Guidance Counsellor sketch.
Evet, işte geliyor Mesleki Rehberlik Skeçi.
- Vocational guidance counsellor
- Mesleki Rehberlik
Vocational guidance counsellor
Mesleki Rehberlik