Crackling tradutor Turco
270 parallel translation
And so, with the flames of war crackling along a two-thousand mile front, troops bitterly needed to defend Russia played parade for the Czar.
Ve böylece, savaşın alevleri 3200 kmlik cephe boyunca çıtırdarken Rusya'nın savunması için gerekli olan bölükler Çar için geçit töreni yaptılar.
[Loud Crackling]
[Çıtırdama Sesi]
NC551, this is Chanute radio... ( RADIO CRACKLING )
NC551, burası Chanute radio...
" The cottage is burning The reed is crackling
"Kulübe yanıyor, Sazlıklar çıtırdıyor."
Soon there was a spark and in almost no time a splendid fire was crackling away.
Kısa sürede alevler çıktı ve fazla zaman geçmeden ateş çatırdamaya başladı.
You can hear the wick crackling.
Senin fitil çatırtını duyabiliyorum.
There really was a crackling.
Gerçekten bir cızırtı var.
She's wonderful, she's talking to all the people but then... suddenly the captain's voice comes crackling through that loudspeaker... and it's Eichmann, and he's screaming :
Olağanüstü güzel, hepimizle konuşuyor ama... birden hoparlörlerden pilotun sesi yükseliyor. Pilot da Eichmann. Bağırıyor...
They would hear sometimes the crackling of a gun in the distance, and... well, there was nothing to it.
Uzaktan, çatırdayan bir silâh sesi duydular. Yani... Kayda değer bir şey değil.
Because he sounded... about 47... and his clothing gave off the unmistakable fibrous crackling sound...
Çünkü sesi 47 yaşında biri gibiydi. Ayrıca çıkardığı hışırtılardan, giydiği kumaşın...
And out of it were birthed crackling dust and fearsome time.
Ve o ateşli tozları doğuruyor, dehşet zamanını.
TO LURE THE FEMALE INTO THE HUT THE CRICKET RUBS HIS HIND LEGS TOGETHER PRODUCING A LOUD, CRACKLING SOUND.
Dişiyi kulübeye çekmek için cırcırböceği arka bacakları birbirine sürterek yüksek çıtırtılı ses çıkarır.
[Fire crackling]
[Alevler çatırdar]
Kelly, don't step in the coin fountain! [ELECTRICITY CRACKLING] KELLY :
İspanyolcadan kaldım tamam mı?
I'm gonna find a nice snow-covered chalet... warm little woman, crackling fire, and ski.
Güzel bir dağ kulübesi bulacağım... Küçük sıcak bir kadın, şömine ateşi, ve kayak.
Its electricity pumping through your veins. Crackling through you traveling to every nerve in your body like a shock.
Şok dalgası gibi damarlarında akan, içinde dolaşan bütün sinirlerinde hareket eden elektriği hisset.
- No problem. - [Electricity Crackling]
- Sorun yok.
What a lovely piece of crackling.
Ne enfes bir rosto parçası.
I feel a wind crackling with banknotes blowing in our direction.
Kontrolümüzdeki banknotların hışırtısını hissediyorum. Serin bir rüzgar gibi ; yüzüme yüzüme...
[crackling ] [ Galactus] And so, it begins.
Ve sonunda başlıyor.
[Electrical Crackling ] [ Slowly] Ahh. Apu friend me good.
Apu iyi bir arkadaş.
Then there's the crackling. That always adds interest and texture.
Önemli olan da buydu.
The crackling has more taste.
Jambon daha lezzetli olur.
I think it's still crackling, very much alive, still tr? s fresh.
Hâlâ çatırdıyor, fazlasıyla taze ve canlı.
100 % % %. ( crackling ) AItameyer?
100 %. AItameyer?
- [Electrical Crackling] - Ahh!
Ahh!
Oh! This is so un-ladybug-like! - [Electrical Crackling]
Bu hiç hanımböceğine yakışmayan bir durum.
I miss it too. Yes, the brisk exchange of ideas, the crackling interplay between me and my callers.
Dinleyicilerle aramızda hep canlı bir fikir alışverişi, sıcak bir etkileşim vardı.
- Color's screwed up. - [Crackling]
Renkleri allak bullak olmuş.
[Record crackling] #
.
[Crackling ] [ Sinister Chuckling] Till death do you part.
Ölüm sizi ayırana kadar.
- [Gasps ] Dolphins! - [ Crackling]
Yunuslar!
- [Electricity Crackling ] - [ Both Gasping] What's he doing in Springfield?
Springfield'da ne işi var?
Crackling ] There goes the clothesline.
Çamaşır ipi de koptu.
Jupiter, with its strange bands of cloud and its great red spot, a world crackling with radiation we can hear from Earth.
Garip bulut şeritleri ve büyük kırmızı noktasıyla Jüpiter. Dünya'dan bile duyulan radyasyonla çıtırdıyan bir dünya.
- Do you hear a crackling sound?
- Bir çatırtı duydun mu?
Do you hear a crackling sound?
Bir çatırtı duydun mu?
If we get skunked, then we spend Thanksgiving drinking brandy... and starving in front of a crackling fire.
Bozguna uğrarsak, Şükran Günü'nü, aç kalıp ateşin önünde brandi içerek geçiririz.
No, I'm getting you 51 crackling volumes.
Hayır, sana 51 yeni cilt alacağım.
Firecrackers crackling.
Sana makam tahtırevanı göndereceğim. O güne dek bekle.
Bacon. Sizzling, crackling wafting into my bedroom while I was still asleep starting in my dreams, and coaxing me into awake.
Hâlâ uyurken yatak odama ağır ağır kokusu gelen, gevrek domuz eti kokusu.
[crackling]
Hey!
I heard a crackling - Daisy. Daisy, some water.
Daisy, biraz su.
♪ Now blow the candle out, my dear, and make your wish come true [crackling]
Şimdi tatlım, mumu üfle ki dileğin yerine gelsin.
( CRACKLING GUNFIRE ) Run, Ian...
Kaç, Ian...
[Crackling] - Oh, Itchy's house.
- Kıymık'ın evi.
- Left speaker's crackling.
- Sol hoparlörümde ses biraz çatlıyor.
Oopsie, Hi, girls! - [Crackling ] - [ Shrieking]
Selam kızlar!
[Screaming ] - Clear! - [ Electrical Crackling]
Hazır!
[ELECTRICITY CRACKLING]
- Yetenek çeviren :
The contrast between you guys... that's what get things crackling.
Bu işi çıtırtadan şey aranızdaki zıtlık, arkadaşlar.