Defence tradutor Turco
2,657 parallel translation
The defence has an objection.
Savunmanın itirazı var.
Counsel, the defence is free to file a proper complaint for forgery but that has no effect on the current proceedings.
Avukat, savunma sahtekarlık için istediğini söyleyebilir. Ama şu anda olacaklara bir etkisi olmayacaktır.
Well itís interesting that you say that, because I regularly debate with a terrible man called John Donahue, of the Catholic Defence League, and he actually is righteously upset by certain transient modern art, which tend to draw attention to themselves by blasphemy.
Kendisi, gelip geçici bazı modern sanat eserlerine ahlâken gerçekten de bozuluyor. Ve bunların dine küfür olduğuna dikkat çekiyor. Serrano'nun "Çişli İsa" sı veya "Meryem Ana üstündeki fil dışkısı" gibi eserlere.
These are its defence.
Bunlar onun savunmasıdır.
It's the tree's natural defence against attack.
Bu, ağacın saldırılara karşı doğal savunmasıdır.
You are going to make sure that every cop in that park understands that Shane going after Vic and Ronnie was self-defence.
O parktaki her polisin, Shane'nin kendini savunmak için Vic'le Ronnie'nin peşine düştüğünü anlamalarını sağlaman gerekiyor.
Technical specs were supposedly leaked to a defence contractor a couple days before their official release.
Teknik bilgiler resmi açıklamadan bir iki gün önce Savunma Bakanlığı'nın taşeron firmasına sızmıştı.
In Jethro's defence, the first thing he said was he wouldn't cover anything up.
Jethro en başta hiçbir şeyi örtbas edemeyeceğini söyledi.
My client is yet to decide his line of defence.
Müvekkilim savunma stratejisine henüz karar vermedi.
Your Honour, aside from Mr Gérard's claims, I see no evidence of self-defence.
Sayın Yargıç,... Bay Gerard'ın iddiaları bir yana, meşru müdafaa kanıtı görmüyorum.
The defence is just trying for greater compensation.
Savunma daha fazla tazminat için uğraşıyor.
Would I entrust the defence of a big shot to an unknown lawyer?
Önemli bir şahsın savunmasını tanınmayan bir avukata mı emanet etseydim?
Adnan Khairallah, you are my Defence Minister and an officer in my army.
Adnan Khairallah, sen benim savunma bakanımdın, ordumda subaydın.
Secretary to the National Committee of Defence...
Savunma Komisyonu'nun Sekreteridir...
Did you say your uncle was on the Defence Committee?
Amcanın Savunma Komitesinde olduğunu mu söylemiştin?
There is a meeting of the National Committee of Defence
Yarın Stirling Kalesi'nde Ulusal Savunma Komitesi'nin...
The unveiling... of the new naval defence plans.
Yeni deniz savunma planımız ortaya çıkartılacak.
- Then our naval defence is in ruins.
-... deniz savunmamız çöker.
This is a Vorgatt defence field emitter.
Bu bir Vorgatt savunma alanı emülatörü.
- I'm sure it was on self-defence.
- Eminim meşru müdafaa idi.
Alas, madam, we are indefatigable in the defence of the realm, but I shall, if I may, call some other day to pay my respects.
Ne yazık, bayan, ülkenin savunmasında yorulmak nedir bilmeyiz ama izin verirseniz sizi bir başka gün ziyaret edeyim.
Defence!
Savunma!
The defence is maligning a police officer without evidence.
Savunma elinde delil olmadan bir polis memuruna iftira ediyor.
Defence Advanced Research Projects Agency.
- Ne? İleri Savunma Projeleri Araştırma Ajansı.
- It was self-defence.
Nefsi müdafaydı.
Come on! It's self-defence.
Yapmayın, bu nefsi müdafaa.
You're like one of those victims in a self-defence instructional video. What are you doing?
Kendini savunma videolarındaki kurbanlardan biri gibisin.
If I had more respect to my life than the peace of the kingdom I should've made a defence for myself that might leastwise have delayed the ugly sentence which I believe you will pass... on me.
Şayet hayatıma, Krallıktaki barışa verdiğimden daha çok değer verseydim şu an kendimi savunup bana söyleyeceğiniz o muhtemel kötü cümleyi geciktirme uğraşında olurdum.
If there's anything you'd like to say in your own defence, please say it now.
Eğer kendinizi savunmak için söylemek istediğiniz bir şey varsa şimdi söyleyin lütfen.
The biggest Jewish militia was called the Haganah - Hebrew for "the Defence".
En büyük Yahudi milis gücünün adi Haganah'di, Ibranicede "Savunma" demekti.
'Today, our soldiers, in defence of their country, attacked the enemy's police headquarters in Jerusalem.
"Bugün ülkelerini savunmakta askerlerimiz düsmanin Kudüs'teki bir karakoluna saldirdi".
And no aims to defence myself, or to attack them.
Amaçsizca kendimi savunmak için onlara saldirdim.
But they had bought time to establish a defence line further north, where the Egyptians were stopped before they could reach Tel Aviv.
Ama Misirlilari Tel Aviv'e varmadan önce durdurarak, daha kuzeyde bir defans hatti olusturmak için zaman kazandilar.
( defence notice to protect national secrets )
uygulamasını başlatmayı hesaba katması, mantıksızlık olmaz.
Maybe one day, one of you fine young men will earn that medal in defence of this great nation.
Belki bir gün, siz genç delikanlılardan biri bu büyük ulus için çarpışıp bu madalyayı kazanır.
The secretary of defence declined to comment on the attack, saying only that the mission was successful, targets acquired, that all American personnel involved here were home safe and sound.
Savunma bakanı, saldırı hakkında yorum yapmaktan kaçınarak sadece görevin başarılı olduğunu hedeflerin ele geçtiğini ve ilgili tüm Amerikan personelinin - sağ salim döndüğünü söyledi.
It is a move that could save the Defence Department billions of dollars.
Bu, Savunma Bakanlığını milyarlarca dolar masraftan kurtarabilir.
You know, Stump, there are several time-tested methods for diverting the defence from the ball carrier.
Biliyor musun Stump, topu taşıyan oyuncudan savunmayı uzak tutmak için deneyimle sabit pek çok yol vardır.
Their defence just kept coming at you, but I figured I might get around them if I just put my mind to it.
Savunma sürekli üstüme geliyordu ama kafama koyarsam onları geçebileceğimi anladım.
That is some well-played defence by the Bulldogs.
Bulldogs sıkı bir savunma taktiği ortaya koydu.
we find ourselves faced with a fresh, rousing defence of mathematics, as if numbers were pre-existing ideas in reality.
kendimizi matematiğin heyecanlandırıcı savunmasıyla yüzyüze buluruz, sanki sayılar, gerçeklikteki varoluş öncesi fikirlermiş gibi.
The jury, horrified by the reading of the diary, judge the murder to have been in self-defence and declare her innocent.
Jüri günlüğü okuduğunda dehşete düştü. Jüri katili nefsi müdafadan masum ilan etti.
He raped me, it was self-defence.
Bana tecavüz etti, nefsi müdafaa idi.
Hey, defence, you suck.
Hey, defans. Berbatsınız.
Why don't you use Klose on defence?
Neden Klose'yi savunmada oynatmıyorsunuz?
Now, Saint George is the patron saint of England, and is venerated throughout Christendom for his example of bravery, in the defence of the poor and the downtrodden.
Aziz George, İngiltere'nin koruyucu meleği olmasının yanı sıra haksızlığa uğramış zavallıların ve âcizlerin koruyuculuğunu yapması ve cesareti dolayısıyla da tüm Hristiyan âlemi tarafından saygıyla anılır.
We're gonna have to reconfigure the CAP, rethink our defence posture.
Devriye uçuşunu ayarlamak ve savunmamızı tekrar değerlendirmek zorundayız.
I've heard you asked the Quorum to authorise the creation of a civil defence force?
Sivil bir savunma gücü oluşturulması için Kurul'un onayını istediğinizi duydum.
Defence rests.
Savunma görevini tamamladı.
I don't know, I think we should sign Angelica up for self-defence class.
Suçlu sizi arkanızdan yakaladığında - Bilmiyorum, Angelica'yı kendini savunma kursuna yazdırmalıyız bence.
Does the defence have a witness?
Savunmanın tanığı var mı?
defense 957
defend 23
defensive 17
defendant 37
defendants 18
defend yourself 64
defenseless 20
defensive wounds 24
defend 23
defensive 17
defendant 37
defendants 18
defend yourself 64
defenseless 20
defensive wounds 24