Didn't say that tradutor Turco
5,440 parallel translation
Hey, girl, didn't you just say that you were really hungry?
Biraz önce gerçekten acıktığını söylememiş miydin kızım sen?
I didn't say that...
Öyle demedim...
I didn't say that. No, I get it.
Hayır, anlıyorum.
And didn't Adrian say that you could get his album over there?
Adrian sana albümünü orada aldığını söylemedi mi?
I didn't say that you did.
Öldürdün demedim.
- I didn't say that. No, I want what you guys have, okay?
Hayır, ben sizin aranızdaki gibi bir şey istiyorum.
- I didn't say that.
- Ben öyle demedim.
Why didn't you say that?
Neden önceden söylemedin?
- You didn't say that, did you?
- Bunu söylemedin, değil mi? - Söyledim.
Didn't the Son of God say that?
Tanrı'nın oğlu öyle demedi mi?
Look, Rafferty, um, I just want to say that, you know, I went through a really rough time a little while back, and I... I didn't reach out to anyone.
Bak Rafferty, sana kısa süre önce sahiden zor zamanlardan geçtiğimi ve kimseye uzanamadığımı söylemek istiyorum.
Does that mean you didn't say it?
Söylememiş mi oldun şimdi?
Can't say I didn't see that coming.
Böyle olacağını biliyordum.
- She didn't say that.
- O söylemedi.
I didn't say that.
Bunu söylemedim.
Listen, Father, I didn't want to say anything in front of the coppers, cos I didn't want to get Edward in trouble... or me, for that matter.
Dinle Peder. Aynasızların önünde bir şey söylemek istemedim çünkü ne olursa olsun ne benim ne de Edward'ın başının belaya girmesini istemedim.
I didn't mean that. I mean, it's just something you say, like, "have a nice trip."
Öyle demedim.Yani "İyi yolculuklar" gibi.
So I tell Scott that his dad went back to San Francisco, says he's sorry, but he didn't have time to say goodbye?
Yani Scott'a babasının San Francisco'ya geri döndüğünü üzgün olduğunu ama hoşça kal demek için vakti olmadığını mı söyleyeceğim?
I didn't say that she is his wife, you lying whore.
Şerif'in karısı olduğunu söylemedim ki, seni şıllık!
But didn't you say she was injured in that blast?
O patlamada yaralandı dememiş miydiniz?
I think maybe Maria meant no harm, she just didn't say that it's a boy because... she likes him a bit.
Bence Maria kasıtlı bir kötülük yapmadı, Sadece bir erkek olduğunu söylemedi çünkü... ondan biraz hoşlanıyor.
Didn't Henry say that if anything happened to Bash, he'd have your head?
Henry Bash'ın başına bir iş gelirse kelleni uçuracağını söylemedi mi?
Didn't Dean say that she was running late for something?
Dean onun o gün acelesi olduğunu söylememiş miydi?
Didn't Jason say that anyone who worked at the diner knew where the lighter was?
Peki Jason dememiş miydi lokanta da çalışan herkes çakmağın yerini bilir diye?
I didn't say that.
Öyle bir şey demedim.
I didn't say that.
Öyle demedim.
Dude, I didn't say that.
Öyle demek istememiştim.
No, I didn't say that...
- Hayır öyle demek istemedim.
Well, I didn't say that.
- Öyle demedim.
Oh, he told you to say that, didn't he?
Hep sen bana eşek şakası yapıyorsun, Raymond.
Okay, didn't his own daughter herself say that he's a skilled liar?
Tamam ama kendi kızı bile adamın yetenekli bir yalancı olduğunu söylememiş miydi?
I'm sorry I didn't say that yesterday. All right?
Bunu dün söylemediğim için üzgünüm.
If I didn't know better, I would say that you were looking forward to this.
Eğer seni tanımazsaydım, gelmelerini dört gözle beklediğini söylerdim.
You just wanted to take my hand so you could say that again, didn't you? Mmm, I did.
- Bunu tekrar söyleyebilmek için elimi tutmak istedin, değil mi?
- I really didn't say that.
- Gerçekten demedim.
- I didn't say that.
- Öyle bir şey demedim.
Ha! You didn't say "Twizzlestick" while I was saying that, so another point for me!
Ben bunu söylerken Twizzlestick demediniz yani bir puan daha aldım!
No. I didn't say that.
Hayır, öyle demedim.
I didn't say that.
- Öyle demedim ben.
You know, last time, you told me what to say, and I didn't do that well.
Son seferde bana ne söyleyeceğimi söylediğinde onu çok da iyi yapamadım.
- I didn't say that.
- Öyle bir şey demedim ben.
I didn't say that.
Böyle söylemedim.
I didn't... say that!
Ben... demedim!
What you didn't say is that you were the one who put her away.
Söylemediğiniz şeyse onu içeri tıkanın siz olduğunuz.
No, I didn't say that.
Hayır, öyle demedim ben.
You didn't want me to say a flaw That was actually positive, Like how the sergeant always says it's bad
Aslında olumlu bir şey olan bir kusur söylememi istemediniz aynı Komiserimin fazla egzersiz yapmanın hep kötü olduğunu söylemesi gibi.
Didn't say anything, don't want credit Yeah, that's smart, given my track record.
Evet, bu zekice, eski yaptıklarıma bakılırsa.
Actually, I didn't say that... about the notes.
Açıkçası, notlar hakkında öyle bir şey demedim.
Uh, no, I didn't say that.
Uh, hayır, Öyle birşey demedim.
I can't believe I didn't say that before.
Bunu daha önce söylemediğime inanmıyorum. Ben Zoe.
Mal, I'm sorry! I didn't mean to say that about your mom!
Mal üzgünüm, annen hakkında öyle demek istemedim.
didn't say 41
say that again 344
say that 54
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
say that again 344
say that 54
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89