Don't even bother tradutor Turco

Our troubles don't even bother you.

Sıkıntılarımız umurunda bile değil.

Don't even bother, she always does what she wants

Kendini yorma, ne istiyorsa onu yapar.

- Don't bother, I haven't even got any.

- Meraklanma, param yok zaten.

Don't even bother to finish that drink.

İçkini bitiremedin diye hiç canını sıkma.

Well, I tell you, I don't even much bother with guests registering any more.

Artık müşterilerin kaydını tutmakla bile uğraşmıyorum.

They've got, they've, you don't even have to bother bringing your tickets or anything, because they're not going to collect them.

Yani artık usanmışlar, biletin olsa da kimse sormadığından sorun yok yani.

Don't even bother about it, I keep them in the oven because I hate cold underwear.

Kafanı yorma, onları fırında tutuyorum çünkü soğuk iç çamaşırından nefret ederim.

- Don't even bother to check him in.

- Çek etmekle uğraşma.

Oh, look : Just don't even bother coming back to the set :

Oh, bak, sete geri dönmeyi düşünme bile.

If it's free, even your shit houses don't bother her.

Bedava olsa, senin tuvaletler bile canını sıkmaz onun.

Don't even bother to ask.

Bir şey isteme zahmetinde bulunmayın.

You don't even bother to lie to me carefully anymore.

Artık bana yalan söylerken bile dikkatli davranmıyorsun.

Why even bother, McFly? You don't have a chance.

Boşuna uğraşma, hiç şansın yok.

Don't even bother.

Kılını bile kıpırdatma.

Don't you even bother to find out what I'd like to do?

Benim ne yapmak isteyeceğimi sormayı düşündün mü hiç?

You spill milk on the kitchen floor and don't even bother to clean it up?

Yere süt döküp temizlemeye bile zahmet etmediniz ha?

- Don't even bother.

- Can sıkma.

Don't bother, Ambert, I'll never give in, even if you take half of my space!

Boşuna uğraşma, Ambert,... ne kadar çabalarsan çabala,... sana asla girmem!

Don't even bother to get up.

Zahmet etmene gerek yok.

Don't even bother to ask.

Sormaya tenezzül bile etme.

I'd offer you a cigarette, but you don't smoke, so what's even... You don't smoke. why bother even?

Sigara ikram ederdim ama nasılsa içmezsiniz.

You don't even bother showing up for interviews!

Sen görüşmeye bile gitmiyorsun!

You're so lucky... you've got that kind of hair you don't even have to bother with.

Çok şanslısın... Hiçbir zaman sıkılmayacağın bir saç şekline sahipsin.

I don't know why we even bother doing this at all.

Çok kafa karıştırıcı. Nereden kalkıştık bu işe bilmem.

I tell you - hey, don't even bother With the fake i.d.s.

Diyorum ki... Hey, sahte kimliklerinizi denemeyin bile.

I don't know why I even bother to do anything at all.

Niçin bir şeyler yapmak için çabalıyorum ki?

Don't even bother.

- Boşuna uğraşma.

They don't even bother to secure the area. It doesn't make sense.

Bölgedeki güvenliği bile sağlamadan ayrılıyorlar.

Don't even bother, Deiphobus.

Sakın canını sıkma, Deiphobus.

- What...? - Don't even bother.

- Canını sıkma bile.

I don't even bother registering people anymore.

Artık insanları boşuna kaydetmiyorum.

You know Berg, you make up for all the doll salesmen out there that don't even bother to call

Biliyor musun Berg, arama zahmetine bile girmeyen oyuncak bebek satıcılarının açığını kapatıyorsun.

I don't even know why I bother.

Neden bu kadar sıkıcıyım bende bilmiyorum.

Don't even bother responding, Zhaan...

Cevap vermeye bile kalkma, Zhaan...

Call me later. I don't even know why I bother anymore.

Neden arıyorum ki?

Don't even bother!

Zahmet etme!

So, if we don't win, why even bother trying to compete?

Kazanmıyorsak yarışmanın anlamı nedir yani?

There are so many pranks during the elections that the campus police don't even bother to respond half the time.

Seçim döneminde o kadar çok pislik yapılıyormuş ki kampus polisi çoğuna gelmiyormuş bile.

I don't even know why I bother trying to impress your family anymore.

Aileni etkilemek için niye uğraştığımı... bile bilmiyorum.

I don't even know why I bother with this valley.

Bu vadiyle niye hâlâ uğraşıyorum ki, ben de bilmiyorum.

- Don't even bother.

- Zahmet etme.

I don't even know why I even bother.

Neden uğraşıyorum, hiç anlamıyorum.

Don't even bother bagging it.

Hiç boşuna poşetleme.

Don't even bother trying to orb out, it won't work.

Cisimlenmeye çalışma bile, İşe yaramaz.

Don't even bother.

- Hayır. Dert etmeyin.

Yeah, Ray, don't even bother talking to me.

Evet Ray, benimle konuşarak canını sıkma.

No, don't even bother.

Hayır, rahatsız etmeyelim.

Don't even bother, Jack.

Hiç kasma Jack.

Most people don't even bother.

Çoğu kişi getirmeyi bile düşünmez.

I don't even know why I bother to lock it.

Neden kilitlemek ile uğraştığımı bile bilmiyorum.

Hey, wait, why don't you tell Leo and Piper to orb straight to Hawaii, don't even bother packing?

Hey, bekle, neden Piper ve Leo'ya direk Hawaii'ye belirmelerini söylemiyorsun, bavul hazırlamaya zahmet etmesinler.