Education tradutor Turco
5,113 parallel translation
Impressive that a man with as little education as Burke could concoct such an elaborate plan.
Burke gibi cahil bir adamın böyle detaylı bir planlama yapması etkileyici.
Well, you can't assume education and intelligence go hand in hand.
Zeka eğitimle olur diyemezsiniz.
You already have education allowance and IT salary.
Bursun ve IT firmasından gelen maaşın var.
Abstinence is - - it's really rough without support and education.
Uzak durmak destek ve eğitim olmadan çok zordur. Ne var biliyor musun?
There is a special school in Ankara... providing education for children like Ela.
Ankara'da Ela gibi çocuklara özel eğitim veren bir okul varmış.
This is not education.
Böyle eğitim olmaz.
What sort of education is this, my lady?
( Ela ) ( Nefes sesi ) Böyle eğitim mi olur hanımım?
I do not like your method of education.
Eğitim biçiminizi hiç beğenmiyorum.
Secondly, only I'll have a say in the education.
İki. Sadece ben söz sahibi olacağım.
I think it's high time the man tame his cobra and keep the lid on the basket so our country can focus on education, keeping jobs here at home.
"Kobrasını yuvasında tutmalı..." "... ülkenin eğitim ve işsizlik... " "... sorunları ile daha çok ilgilenmeli. "
I gave her a world-class education in the dark arts!
Ona karanlık sanatlar hakkında dünya standartlarında bir eğitim veriyorum!
We want the very best education for her, which I believe she's getting at Hillford.
Onun için eğitimin en iyisini istiyoruz ki, Hillford'da aldığını düşünüyoruz.
We at Hillford have an impeccable track record and reputation as one of the state's leading girls'education facilities.
Biz Hillford'da, ülkenin önde gelen kız eğitim kurumlarından biri olarak kusursuz bir geçmişe ve isme sahibiz.
♪ As I look back on my education ♪ And all that I have learned
Geçmişe dönüp eğitimime öğrendiklerime bakarken...
Years of harassment, lack of employment, no decent education- - can you blame them?
Taciz yılları, istihdam eksikliği iyi eğitimin olmayışı, onları mı suçluyabiliyorsun?
You also claimed she needed to be kept at convent for her education, when we both know she simply irritated you.
Eğitimi yüzünden bir manastırda tutulmasını da sen söylemiştin ama asıl sebebinin ondan rahatsızlanman olduğunu biliyoruz.
He's getting an education.
Diplomasını alacak.
But most importantly, it is my wife's commitment to education that truly makes her the best candidate for mayor, and why you should feel confident donating money to her campaign.
Ama en önemlisi de, karımın eğitime bağlılığı onu en iyi başkan adayı yapıyor ve de kampanyasına bağış konusunda neden ona güvenmeniz gerektiğini gösteriyor.
Yeah, that's where her passion for education began.
Evet, eğitime olan tutkusu orada başladı.
You know, my main focus is education, and I'm so passionate about that, so- and we definitely- - we're rooting for you.
Biliyorsun, benim odaklandığım konu eğitim ve bu konuda çok hırslıyım. Kesinlikle seni destekliyoruz.
But, you know, my main focus is education.
Ama biliyorsun, benim odaklandığım konu eğitim.
See, she's running on an education platform.
Eğitim platformu üzerinde çalışıyor.
And her platform is education, so she has a tough time raising money.
Çalışma alanı eğitim olduğu için, para almakta zorlanıyor.
There are changes to do with education, public transport, there are changes to do with the attempt to help the economy.
15. yüzyılda hanedanlık kavgaları, asil aileler arasında yaygın bir sorundu.
Well, in the interest of education, why don't we let Dr. Wilson do that?
Tabi, eğitime ilgisi nedeniyle, Neden Dr. Wilson devam etmesine izin vermiyoruz?
Improving our education system is the single biggest reason that I wanted to become your mayor of Berkeley.
Berkeley Belediye Başkanı olmak istememin tek sebebi eğitim sistemimizi geliştirmek.
How the education system has affected him.
Eğitim sisteminin onu nasıl etkilediğini.
You don't wanna talk about why you're passionate about education and how your son's been affected?
Eğitimin neden tutkun olduğundan ve oğlunun nasıl etkilendiğinden bahsetmek istemiyor musun?
Education's my platform, not my son.
Benim platformum eğitim, oğlum değil.
In this place you'll receive the very best education.
Bu tapınakta kusursuz birer savaşçı olarak eğitileceksiniz.
In this place you'll receive the very best education.
Bu tapınakta eğitileceksiniz.
If you would consider allowing Flora out of your sight for a time, then the business of The Paradise can be an education in itself.
Bir süreliğine Flora'yı gözünüzün önünden ayırabilecekseniz The Paradise'taki işler bile onun için kendi başına eğitim olur.
But you are going to get a crash course education in orthopedic medicine and postoperative infections.
Ama siz burada ortopedik cerrahi ve ameliyat sonrası enfeksiyonlar hakkında oldukça hızlandırılmış bir eğitimden geçeceksiniz.
I can shift other stances... gay rights, education...
Başka tutumları değiştiririm, gey hakları, eğitim...
There are changes to do with education, public transport, there are changes to do with the attempt to help the economy.
Eğitim, toplu taşıma ile ilgili değişiklikler oldu, ekonomiyi düzeltmeyi amaçlayan değişiklikler oldu.
Baby needs an education.
- Sus! Çocuk okula gidecek!
Physical education and integration.
Fiziksel eğitim ve entegrasyon.
Uncle Barney had special education.
Arne amca da özel eğitim almış.
You could continue, if not maybe, complete your education there.
Eğitimini orada tamamlayabilirsin.
Organic gardening is an essential part of 21st century education, teaching both hands-on...
Organik bahçecilik 21. yüzyıl eğitiminin temel parçası, hem de pratik kazandırır- -
Physical Education Activity Nuts!
Açılımı : - Tık diye bitirelim şu işi, der gibi.
Our clients pay a premium for an Ivy League education and for every inch over six feet in height.
Müşterilerimiz Ivy League eğitimine sahip ve 1.80 boyunun üstündeki her cm'ye ekstra paralar ödüyorlar.
I can't have middle school as my final education.
Bir erkek okul hayatını ortaokul diplomasıyla bitiremez.
Gatsby could not receive proper education because he was born into a poor family.
Gatsby fakir bir ailede doğduğu için doğru düzgün eğitim görememiştir.
And when did their mutual education end?
Ve birlikte gördükleri eğitim, ne zaman bitti?
This is the holy land of education, where intelligence and liberal arts breathe.
Zeka ve sosyal bilimlerin nefes aldığı yerde, eğitimin kutsal topraklarında...
I don't think you were there for the education...
Eğitim için orada olduğunu düşünmüyorum...
Wow, that was quite an education, watching a master Chef shop for groceries.
Usta Şef'i alış veriş yaparken izlemek gerçekten iyi bir eğitimdi.
So I brought them here for an education.
O yüzden onları buraya eğitim için getirdim.
A money-hungry idiot with no education.
Eğitimsiz paraya aç aptalın teki.
They say that the Minister of the Education Department is coming.
Eğitim Bakanı gelecek diyorlar.