Enjoy that tradutor Turco
2,129 parallel translation
Okay. So... You're saying you didn't enjoy that?
Hoşuna gitmediğini mi söylüyorsun?
I want you to enjoy that cake because i have something terrible i need to tell you, and i want you to enjoy your cake before i tell you this terrible, terrible thing.
Pastanın tadını çıkarmanı istiyorum, çünkü sana söylemem gereken çok kötü bir şey var ve bu çok ama çok kötü şeyi söylemeden önce pastanın tadını çıkarmanı istiyorum.
- Did you truly enjoy that?
Bundan gerçekten zevk alıyor musun? - Evet.
Well, you enjoy that.
O zaman tadını çıkar.
She's going to call her lawyers. Enjoy that.
Avukatını arayacakmış.
Thought I would enjoy that.
Bundan zevk alacağımı düşünmüştüm.
OZ is a virtual world that brings people from around the world together so they can enjoy themselves.
OZ, dünyanın dört bir yanından insanların katıldığı eğlenceli bir sanal dünyadır.
I know we're not in New York but this is my home and this is the place that inspired the line, so I hope you enjoy it as much as we do.
Biliyorum New York'ta değiliz ama burası benim evim. Ve burası koleksiyona ilham veren yer. Umarım bizim kadar seversiniz.
Under this proposal, your employees would enjoy the same HankMed benefits that you do.
Bu teklifle, işçileriniz de sizinle aynı Hank Sağlık avantajlarından yararlanacaktır.
I think you could really enjoy robotics, that's all.
Robotbilimden çok zevk alacağını düşündüğümden.
[Laughs] So besides all that, how did you enjoy the play, Mrs. Lincoln?
İyi şaraptı ama. Bunları bırakalım da söyle bakalım Bay Lincoln'le yemek nasıldı?
That don't on a C.T. And some doctors enjoy torturing patients Because they've messed up and don't know
Ve kendi hayatlarını mahveden bazı doktorlar başka yapacak işleri olmadığı için hastalarına eziyet etmekten zevk alabilir.
I'm not mad. I'm just gonna enjoy all the ways that you're gonna have to make it up to me. Okay.
Sen bunu telafi etmek için şekilden şekle girerken ben de bunun keyfini çıkaracağım.
I've never seen anyone enjoy themselves doing anything the way that I saw you enjoy being on the radio.
Senin radyoda olmaktan zevk aldığın kadar, yaptığı işten zevk alarak yapan bir kişi, bugüne kadar hiç görmedim.
Well, as much as I enjoy the low profile thing, it'be nice to at least go somewhere that has a cash register, maybe.
Bu dikkat çekmeme politikası çok hoşuma gitse de en azından artık yazar kasası olan bir yere gidebiliriz.
Well, if by "sociopath," you mean that if you cross me, I would enjoy watching you suffer pain before i kill you... Then, yeah, i'm a sociopath.
Eğer "sosyopatla" kastın bana karşı olursan seni öldürmeden önce acı çekmeni zevkle izleyeceğim ise o zaman evet, bir sosyopatım.
How like a man to think that I enjoy slaving over a hot stove all day while you're off banging secretaries.
Nasıl bir erkek bütün gün ocağın başında durmanın zevk verdiğini düşünür. Sekreterlerle yatmanı yasaklıyorum.
Well, not that I don't enjoy you shirtless and in eyeliner, but I do think you made the right choice.
Seni tişörtsüz ve sürmeli sevmediğimden değil ama bence doğru karar vermişsin.
- As much as I enjoy my girlfriend talking to my ex-girlfriend about her fake boyfriend who is also my current girlfriend's ex you could get us a copy of that Fallon interview, right?
Dinle, her ne kadar eski kız arkadaşımın şimdiki kız arkadaşıma aynı zamanda onun da eskisi olan yeni sahte erkek arkadaşından bahsetmesinden hoşnut olsam da, şu Fallon röportajının... -... bir kopyasını getirebilirsin, değil mi?
This likely has to do with the double standards in Greek society, that is to say, women were expected to be chaste and loyal, not to seek or particularly enjoy sexual relationships whereas men could go out and have a lot of different extra-marital affairs without anybody thinking that it was wrong.
Bu durum muhtemelen Yunan toplumundaki çifte standardın bir yansımasıdır, başka bir deyişle, kadınlardan namuslu ve sadık olmaları, farklı cinsel ilişki arayışları içine girmemeleri beklenirken, erkeklere ise, hiç kimsenin yadırgamayacağı bir şekilde, serbestçe birçok farklı kaçamak ilişki yaşayabilecekleri gözüyle bakılmış olmasıdır.
Now that Arthur's away, you must take time to enjoy yourself.
Şimdi Arthur uzakta olduğuna göre eğlenmek senin de hakkın.
You know, you're really going to have to learn to enjoy things the way that they are.
Bazı şeyleri oldukları gibi kabul etmeyi öğrenmen gerekecek.
We would just like to say that although we find ourselves... on opposite sides, we hope you enjoy our number... - and we look forward to seeing yours as well.
Her ne kadar ayrı saflarda olsak da, umarız parçamızı beğenirsiniz ve bizim de sizinkini görmekten zevk duyacağımızı söylemek isteriz...
I thought that when we got divorced I would finally be able to enjoy my night snacks without you ruining it.
- Sanıyordum ki boşanınca, nihayet geceleri sen mahvetmeden abur cubur yiyebilirim.
Call me a killjoy, but I think that because this is not to my taste, no one else should be able to enjoy it.
Bana oyunbozan diyebilirsiniz ama, bu şey benim zevkime uymadığı için diğer insanlar da bundan keyif almamalı.
It's nice to see that relationship develop, and Richard and me get on so well, anyway, that I really enjoy working with him.
bu şekilde ilişkileri geliştirmek güzel ve Richard ve ben çok iyi geçiniyoruz, onunla çalışmak gerçekten zevk.
Then in that time people like you will make a lot of money, kill a lot of peasant trash, enjoy their wives and daughters.
Ve o zamana kadar senin gibiler çok fazla para kazanacaklar,... köylü takımından birçoğunu öldürmüş ve onların karılarının ve kızlarının zevkini çıkarmış olacaklar.
So for all that, thank you and... now it's time to enjoy the buffet.
Tüm bu yaptıklarınız için de teşekkür ederim artık açık büfenin tadını çıkarabilirsiniz.
I mean, you think that they enjoy being treated like circus freaks?
Sizce birer sirk ucubesi gibi muamele görmek hoşlarına gidiyor mu?
A picture of you with a woman with a Post-it note dialogue balloon above her head that says, "Enjoy it while it lasts."
Ayrıca başının üstündeki diyalog balonunun da bitişin tadını çıkar, yazan bir kadınla fotoğrafınız var.
That's it. Take it in the mouth and enjoy.
Hepsi bu kadar. ağzınıza alın ve keyfini çıkarın.
If that's something you'd enjoy, I can take you right now, Mr. Eckhart.
Hoşunuza gidecekse, size rehberlik edebilirim, Bay Eckhart.
And people enjoy watching that, or yoga if that's more to your preference.
İnsanlar orayı izlemeyi seviyorlar. İlgini çekiyorsa, yoga yapmak da mümkün.
I promised her I'd never tell you this, but once upon a time, your Aunt Robin did enjoy the occasional cigarette, and occasionally that occasional cigarette was more than just occasional.
Bunu size söylemeyeceğime dair ona söz vermiştim ama bir zamanlar Robin teyzeniz ara sıra sigara içerdi. Ve bu ara sıra içilen sigaralar, ara sıra ara sıra olmaktan çıkardı.
And that's why you and I can enjoy a cigarette right here on the air.
İşte bu yüzden biz de yayında sigara keyfi yapabiliriz.
It's like we're supposed to be happy, but how can we possibly enjoy it knowing that it's all so... fleeting?
Bizi mutlu edebilir, kabul ama, böyle fâni şeylerle nasıl mutlu olabiliyoruz ki?
All I want is to let the consumers sit in the car that I designed. More can enjoy a car worth 20 million won if it is sold at 10 million.
Tek isteğim,... tüketicilerin beğeneceği bir araba tasarlamak... 20 milyon won değerindeki bir araba 10 milyona satılırsa daha mutlu olurum.
Option 1, you can live the rest of your lives... and enjoy the money that has been given to you... and learn to live with your son's permanent impairment.
Birinci seçenek : Hayatınızın kalanını birlikte yaşar ve size verilen paranın tadını çıkarabilirsiz ve oğlunuzun kalıcı sakatlığıyla yaşamayı öğrenirsiniz.
I've been waiting two weeks that I may enjoy your opinion.
Senin görüşünün keyfini çıkarmak için iki haftadır bekliyorum.
And I'm sorry that you didn't enjoy Australia more.
Ayrıca, Avustralya'nın da tadına yeterince varamadın. Özür dilerim.
- I have therefore informed Her Majesty that I am not qualified to form a government, if I do not enjoy her confidence.
- Bu yüzden majesteleri bilgilendirmeliyim onun kendine güveninden hoşlanmıyorsam, hükümet kuracak kadar nitelikli olmadığım hakkında.
I'm very glad that I have lived into an age where happiness is there for those who know how to enjoy it.
Mutluluğun tadını çıkarabilenlerin olduğu bir çağı görebilecek kadar yaşadığım için sevinçliyim.
Do you think I enjoy working for a network that spends more on one episode of a dating show about a bachelor dwarf than our entire weekly budget?
- Sence sonuncu olmak eğlenceli mi? Sence bir çöpçatan programının bücür bekâr hakkındaki bir bölümü için haftalık bütçemizden daha fazla masraf... -... eden bir kanalda çalışmaktan hoşlanıyor muyum?
But, before that, we'd like you to enjoy some fresh air and general exercise.
Fakat, Öncelikle, biraz taze havanın ve genel egzersizin tadını çıkarmanızı istiyoruz.
No, it's essential that you enjoy yourself.
Hayır, zevk alman hayatın için gerekli.
Do you remember when we first met, and you told me that I should stop chasing miracles and should go home and enjoy my kids,
İlk tanışmamızı hatırlıyor musun? Bana mucizeleri kovalamayı bırakıp eve gidip hâlâ hayattayken çocuklarımla vakit geçirmemi söylemiştin.
Did you enjoy it less than that midget woman who you locked up in an oven in Stuttgart and pierced a hole in it so she could suck you off for hours?
Cüce bir kadını, delik açtığın bir fırına kapatıp saatlerce sikini yalatmandan daha mı az eğlenceliydi?
I think if your clients wanna sit on my shoulders and call themselves tall, they have a right to give it a try, but there's no requirement that I enjoy sitting here listening to people lie.
Müvekkilleriniz benim omuza çıkarak boy uzatmak istiyorsa denemeye hakları var ama burada oturup yalan dinlemekten hoşlanmam için bir zorunluluk yok.
Apart from that, relax and enjoy.
Bunun dışında, keyfinize ve eğlencenize bakın.
The whole point of being here... is to forget about all that shit, - relax, enjoy ourselves.
Burada olmamızın sebebi tüm o saçmalıklardan uzaklaşmak gevşeyip eğlenmek.
But did I enjoy a nice conversation with a woman that wasn't going "Where's this?" and "Did you pick up that?" Yeah.
Ama bir kadının " Şu nerede? Evet.
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25
that's my best friend 28
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16