English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ E ] / Except for one thing

Except for one thing tradutor Turco

249 parallel translation
"You are right, Countess - - nothing in the world is interesting for long - - except for one thing- -"
"Haklısınız Kontes... "... dünyada ilgi çekici bir şey kalmadı artık... "... tek bir şey hariç... "
You're absolutely right, Watson, except for one thing.
Kesinlikle haklısın Watson, bir şey hariç.
Except for one thing.
Birşey hariç.
You almost had me figured right, Mama, except for one thing.
Vereceğim tepkiyi büyük oranda doğru hesaplamışsın, bir şey hariç.
Except for one thing.
Sadece bir şey dışında.
I sure do, except for one thing.
Elbette, tek bir şey hariç.
- Except for one thing. - Sir?
Bir şey dışında.
He carried off the impersonation brilliantly, except for one thing :
Taklit işini ustalıkla başardı. Bir şey hariç :
Except for one thing, though.
Ama bir şey var.
Afterwards, nothing was ever clear again, except for one thing, to hold strictly to the rules, only the rules matter.
Daha sonra, başkaları geldi, birşey var. Bu işin katı kuralları vardır, kuralların ne olduğu önemli değildir.
It was, by and large, a pleasant assignment, except for one thing.
Bu, tek bir şey dışında, güzel bir görevdi.
Except for one thing.
Bir konu hariç.
Except for one thing.
Bir tek şey dışında.
Except for one thing.
- Yalnız, bir şey var.
She thought of everything to stop me finding her. Except for one thing. She had the check-up too.
Ona ulaşmayayım diye, her şeyi düşünmüş bir şey hariç herkes gibi kontrole geldi, üniformasında bir kart vardı.
Yes, that would be an answer, except for one thing. You left your brother's attaché case out there.
- Evet, tek bir şey dışında bu bir cevap olurdu Kardeşinizin evrak Çantayını orada bıraktınız.
There is a legend that says it is safe to take home anything from nature, except for one thing - this is called dead man's flourish.
Doğadan aldığınız her şeyin güvenli olduğunu söyleyen bir efsane vardır. Bunun tek istisnası kuş yemişidir.
The perfect plan, except for one thing.
Mükemmel bir plandı, tek bir şey hariç.
He went on as if nothing had happened... except for one thing... now he began to seek the companionship of women.
O hiçbirşey olmamış gibi devam etti... birşey hariç... Şimdi de kadınlarla arkadaşlık kurmak için çalışıyordu.
- Except for one thing : me.
- Ama bir engel var : Ben.
Well, that's all very well and good, except for one thing.
Şey, bütün bunlar bir şey dışında iyi ve güzel.
Except for one thing.
Bir tek şey hariç.
Externally, his body was normal, except for one thing on the inside of his right thigh.
Harici olarak, bedende bir şey yok gibi görünsede sağ kalçasında bir şey var.
Except for one thing...
Tek bir şey hariç.
Except for one thing, I took your nephew with me.
Yalniz birsey var, yegenini de götürüyorum.
Except for one thing.
Bir şey dışında.
Except for one thing.
- Bir şey var ama.
Except for one thing :
Birşey hariç :
Except for one thing.
Ayrıca birşey daha Kyle.
Yeah, this is my day, except for one thing.
Evet, gün benim günüm. Bir şey haricinde.
Now, listen, this is gonna work out great for me, except for one thing.
Şimdi, dinle, bu benim için çok olumlu olacak bir şey haricinde.
Except for one thing.
Şunu unutma... Bizim için hiçbir şey imkansız değildir.
- Except for one thing.
- Tek bir şey dışında.
Except for one thing.
Tek şey hariç.
EXCEPT FOR ONE THING.
Bir şey dışında.
You know, Marge, this is just like when we were dating. Except for one thing- - no chaperone.
Biliyor musun Marge, bu tıpkı sevgili olduğumuz zamanki gibi!
- Except for one thing.
- Bir şey hariç.
Except for one thing.
Bir şey hariç.
- I'd give, except for one thing.
- Verirdim ama bir sorun var.
It's crazy... The thing is, you really do look uncannily like him except for one thing, the eyes. - You are obviously much more intelligent.
Ona şaşılacak derecede benziyorsun, ama sen çok daha zekisin.
Perfect... except for one thing.
Mükemmeldi... bir şey dışında.
- Except for one thing.
- Ama bir sorun var. - Ben gitmiyorum.
The first death need not come in our calculations, except for one thing.
İlk ölümü, bir sebep dışında hesaba katmaya gerek yok.
It's all pretty standard, except for one thing.
Bir şey dışında her şey oldukça normal.
And they were my... associates, In a quest for uranium, an element not one of them knew the first thing about except they'd heard you could get dough for it.
Para ettiğini duymaları dışında hiç bir şey bilmedikleri uranyum cevheri araştırmasındaki iş ortaklarım.
Except for Warbonnet, there's only one thing ever meant a darn to Tuck, and that was Corinna.
- Warbonnet, hariç Tuck'ın canına okuyan birtek şey var,.. ... Onun, laneti ve hayatının anlamı Corinna.
Except for that one thing.
Bir tek şey hariç.
You see, except for the hinges, which are a little shaky, this whole thing is in one piece.
Bakın menteşeleri dışında bu şey bayağı sağlam kalmış.
Yes, everything's fine except for one little thing.
Evet, herşey yolunda küçük bir şey dışında.
It was decided something must be done. Fortunately, nobody did anything except for the one good thing : The forest was placed under government protection and charcoal burning was prohibited.
Bir şeyler yapılması gerektiğine karar verildi neyse ki güzel tek bir şey dışında kimse hiçbir şey yapmadı orman devlet himayesine alındı, kömürcülük yasak edildi.
But one thing I didn't understand... was that she had everything under control... except for her old pimp boyfriend, Lester Diamond.
Ama anlamadığım bir şey vardı. Her şeyi kontrol altına almıştı... pezevenk sevgilisi Lester Diamond hariç.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]