Extra crispy tradutor Turco
100 parallel translation
Make my bacon extra crispy, please.
Benim pastırmam çıtır olsun Iütfen.
Uh, four orders of large french fries... extra crispy, and some Coke.
Eee, dört büyük porsiyon patates kızartması... iyice kızarmış olsun ve biraz kola.
( Chinese accent ) You will come, chop chop to Hunan Palace, where Peking duck is always extra crispy.
Bu yüzden Pekin ördeğinin her zaman daha çıtır olduğu Hunan Palas'a gelin.
Regular or extra crispy.
Normal mi, fazla kızarmış mı olsunlar diye sordu?
Extra crispy!
Ekstra çıtır!
Regular or extra crispy?
Normal mi, az pişmiş mi?
Did you order Original Recipe or Extra Crispy?
Şefin Özel Mönüsünden mi yoksa Ekstra Kızartılmış mı olsun?
Extra crispy.
Ekstra gevrek.
Regular, or extra crispy?
Sıradan mı yoksa çok sulu mu?
So, were you planning on staying here until we're all extra crispy?
Öyleyse, ekstra gevrek olana kadar burada kalmayı mı plânlıyorsun.
Some of these wires got fried extra crispy.
Kablolarından bazıları kısa devre yapmış.
Oh, extra crispy. Winner.
Kızarmış tavuk, kazandım!
Could I have mine extra crispy?
Benimki biraz gevrek olabilir mi?
Original, or extra crispy?
Normal mi, fazla pişmiş mi?
WHAT? EXTRA CRISPY HOME FRIES, WHOLE WHEAT TOAST.
Fazladan kızarmış patates, tam buğdaylı kızarmış ekmek.
Extra crispy.
Çok pişmiş.
Should we put you down for some extra crispy and a couple of grape sodas?
Size de bir paket kızarmış tavuk ve üzümlü soda söyleyelim mi?
Extra crispy.
Çok pişmiş olsun.
And some bacon, extra crispy.
Kıtır kıtır olsun.
extra, extra, extra crispy.
ekstra, ekstra, ekstra gevrek.
I'll have "Breakfast at Tiffany's" with a large OJ and can you make the bacon extra, extra crispy?
Büyük boy portakal suyuyla. "Tiffany'de Kahvaltı" alayım.
Have we tried the Extra Crispy?
Ekstra gevreği deneyelim mi?
You boys like your meat extra crispy?
Etinizi çok pişmiş mi istersiniz?
Extra crispy.
Ekstra çıtır.
-... extra crispy like the man likes it.
-... ekstra gevrek, şöyle erkek işi.
You wanted bacon, extra crispy...
Fazla kızarmış pastırma istemiştin.
- Some extra-crispy thighs, extra crispy?
- Göğsünden istiyorum!
Tell him you want the Bob Marley extra crispy.
Ona Bob Marley Ekstra çıtırlı dersin.
One extra crispy coming up!
Bir ekstra çıtırlı geliyor!
Or "extra crispy"?
Ya da "ekstra gevrek"?
Wow. The muffins are fat-free, the eggs are free-range... and the bacon is extra crispy.
Kek yağsız, köy yumurtası var ve domuz pastırması çıtır çıtır.
Extra crispy?
Hem de fazla kızarmış?
And I'll have no onions... no green peppers, extra red peppers... order of half-fry-half-onion rings and the fries extra crispy.
Soğan istemiyorum... yeşil biber yok, ilave kırmızı biber yok... yarım kızarmış yarım soğan halkaları ve çok gevrek patates olsun.
I got fried chicken- - extra crispy- - coleslaw, peach cobbler, "beetle jump" and...
Kızarmış tavuk aldım, ekstre kızarmış, lahana salatası, şeftali suyu, "zıplayan böcek" ve...
Make sure it's extra crispy, not like last time.
- Tamam. İyice kızarmış olsun. Geçen seferki gibi alma.
Because the only buckets I order come in original and extra crispy.
Kovayla sipariş verdiğim tek şey çıtır çıtır tavuk parçaları.
Hope you told them to make it extra crispy. - Dad...
İyi gevretmelerini söylemişsindir umarım.
Extra crispy, extra spicy.
Ekstra gevrek, ekstra baharatlı.
Extra crispy, all white meat.
Ekstra gevrek, beyaz et.
But there's something to be learned from Jefferson's extra-crispy dad.
Ama yine de, Jefferson'ın ekstra kıtır babasından çıkaracağımız bir ders var.
Regular or extra-crispy?
Her zamanki gibi mi, kızarmış mı?
Some extra-crispy, dirty rice?
Fazladan çıtırlı, pilavlı?
- Extra-crispy makes me ill.
- Fazla gevrek beni hasta ediyor.
Want me to make this extra-crispy for you?
Onu senin için iyice kızartayım mı?
Pancakes extra fluffy. Bacon extra crispy.
Gözlemeler çok yumuşak olmuş.
Now, i bet every tax-free dollar from the settlement the city is sure to give me that your extra-crispy Jane Doe was not cooked from the inside.
Şimdi eminim ki bu şehirdeki cümle alem, o "ekstra gevrek" kavrulmuş meçhul kadının içten dışa doğru yanmadığından emin konuşacaktır.
- l want this Rawhead extra crispy.
Evet, bu ucubeyi fazladan kızarmış istiyorum.
She's the extra-crispy one.
İyice çıtırlaşmış olan.
We're getting pizza tonight with pepperoni and meatballs and sausage, and those extra-crispy cheesy garlic knots. - And we're eating everything on the couch.
Bu akşam pizza yiyoruz, salam, köfte, sosis ve ekstra cips, peynirli sarmısaklı düğüm... ve her şeyi koltukta yiyoruz.
He's not just dead. He's extra-crispy.
Buna sadece ölmüş denmez, adam ekstra gevrek olmuş.
Two smoked, two extra-crispy,
İki dumandan zehirlenme, iki de kömürleşmiş ceset.