English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ F ] / Fighting

Fighting tradutor Turco

22,961 parallel translation
When we were out fighting with the Shogun, without my suit, I was afraid.
Şogun'la savaşırken kostümüm olmadan korkuyordum.
You know, all this time traveling, fighting aliens, this is the stuff
Zamanda yolculuk, uzaylılarla savaşmak... Küçükken hep bunları hayal ederdim.
When we finish fighting the Dominators, you're gonna go back in time and... erase her?
Hakimiyetçileri savuşturduktan sonra geçmişe gidip onu zamandan mı sileceksin?
The Bureau of Investigation will never stop fighting, not until the fight is done.
Araştırma Bürosu bu savaş bitene kadar savaşmayı bırakmaz.
All right, fine, Wally, it, look... in that timeline, you were fighting The Rival.
Bak, o zaman çizgisinde Rival'la mücadele ediyordun.
The two of you were a brother-sister superhero crime-fighting team.
Bir çeşit abla-kardeş süper kahraman suçla mücadele ekibiydiniz.
you're okay with Barry running into danger, fighting all these metas.
Barry tehlikeye atılabilir, metalarla savaşabilir.
I don't need you fighting my dad's battles for him.
Babamın avukatlığını yapmana gerek yok.
I was fighting The Rival at some abandoned sawmill.
Issız bir bıçkıevinde Rival'la dövüşüyorduk.
I saw the both of us fighting.
İkimizi dövüşürken gördüm.
I vibed the two of us fighting each other in the future.
Onu vibeladığımda, gelecekte dövüştüğümüzü gördüm.
He's fighting an invisible force that's too fast to track.
Takip bile edilemeyecek kadar hızlı, görünmez bir güce karşı savaşıyor.
We should all be working to find Alchemy and Savitar and figure out how to stop them. Instead, we're fighting each other.
Hepimiz Alchemy ve Savitar'ı bulmanın ve onları durdurmanın bir yolunu bulmaya çalışmalıyız.
Well, since we're fighting aliens, I figured we should get one of our own, right?
Uzaylılarla savaşacaksak bizimde bir uzaylımız olması fena olmaz, değil mi?
We're training to fight aliens by fighting an alien, so...
Bir uzaylıyla dövüşerek uzaylılarla olan savaşımıza hazırlanıyoruz.
Fighting Alchemy or Savitar or aliens isn't something you just show up and try.
Alchemy'yle Savitar'la veya uzaylılarla savaşmak... öylece deneyebileceğin bir şey değil.
You know, in Flashpoint, you and I were a brother-sister crime-fighting unit.
Biliyorsun, Flash noktasında... sen ile ben abla kardeş suçla savaşma birimi kurmuştuk.
Brother and sister crime-fighting unit?
Abla kardeş suçla savaşma birimi mi?
Stop fighting for me, Lyla.
Benim için çabalamayı bırak Lyla.
When we were fighting, a pipe burst, and some liquid drained from it into the vat.
Dövüşürken bir boru patladı ve fıçıya doldu.
Stop fighting for me, Lyla.
Benim için savaşmayı bırak, Lyla.
Ok. We are fighting a war on two fronts.
Pekala, iki cephede savaşıyoruz.
You honor the dead by fighting, and you are not done fighting!
Ölüleri savaşarak onurlandırırsın ve savaşın henüz son bulmadı!
Well, if fighting for equal pay, paid leave, and Planned Parenthood is playing the gender card, deal me in.
Eğer eşit ödeme, tazminat için savaşılıyor ve aile planlanması cinsiyet kartını oynuyorsa, beni de sayın.
I mean, this is just you fighting you.
Yani bu senin kendinle savaşmandan ibaret.
That said, we are gonna have fire-fighting support, helos standing by, just in case the itch while he's out there.
Yangın mücadele ekipleri bize helikopter desteği verecek. Adamın ormanda canı yangın çıkarmak isterse diye.
Mom, stop fighting. Don't be an asshole.
- Anne savaşmayı kes.
Are you guys fighting?
- Kavga mı ediyorsunuz siz?
No, we're not fighting.
- Hayır, kavga etmiyoruz.
Just two sewer rats fighting over a piece of pizza.
Sadece iki lağım faresi bir parça pizza için savaşıyor.
Yeah, at least they're not fighting anymore. ♪ It's time that you ♪
- En azından artık kavga etmiyorlar.
Yes, but this truce will end the fighting altogether.
Evet ama bu ateşkes savaşı tamamen sona erdirecek.
All that fighting we did. All for nothing.
Yaptığımız bütün o savaşlar boşunaymış.
You can still honour her by fighting as one.
Bir Glaive olarak savaşarak onu onurlandırabilirsin.
I'm not fighting to save Insomnia.
Ben Insomnia'yı kurtarmak için savaşmıyorum.
Her brothers were killed in fighting after the surrender.
Erkek kardeşleri ülke teslim olduktan sonraki çatışmalarda öldürülmüş.
How is that "fighting dirty"?
Bunun neresi bel altı vurmak?
( scoffs ) Would you stop fighting?
Kavga etmeyi keser misin?
- Willpower, I guess. He's fighting some kind of mind control.
Bir çeşit akıl kontrolüne karşı koyuyor.
Despite everything that is good and worth fighting for, that heart still beats.
İyi olan ve uğruna savaşmaya değer her şeye karşın o kalp hâlâ atıyor.
They're fighting for power.
Onlar güç için savaşıyor.
Because you're one of the good guys, Jon, and you're fighting on the side of the righteous.
Çünkü sen iyi insanlardan birisin, Jon dürüstlerin tarafında savaşıyorsun.
I've seen enough people fighting over kids.
Çocukları için kavga eden yeterince ebeveyn gördüm.
I've had enough of fighting over my own, and mine's not even born yet.
Ben kendi bebeğim için kavga ettim. Üstelik benimki daha doğmadı.
If we stop living our lives, we might as well give up fighting now. Who knows?
Hayatlarımızı yaşamayı bırakırsak, şimdiden pes etmiş oluruz.
- And I know... we're fighting right now and we're having problems, but I love him and I have to...
- Şuan dargın olduğumuzu ve sıkıntılar yaşadığımızı biliyorum ama onu seviyorum ve ben...
We've gotta cut them down to half that before they enter the hotel to give us a fighting chance to get out alive.
Otele girmeden önce onları öldüreceğiz bize buradan sağ çıkmak için dövüşme şansı sağlasın diye.
Still inside, fighting Church.
Hala içeride Church ile çatışıyor.
Well, why are you fighting him on this?
- Neden karşı çıkıyorsun ki?
I have been fighting her.
Ona karşı koyuyorum.
I will never stop fighting.
Asla karşı koymayı bırakmayacağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]