Go forward tradutor Turco
882 parallel translation
Go forward and stay forward.
İleri git ve orada kal.
And I say go forward!
Bense dağılın diyorum!
Always go forward.
Her zaman ileri.
Go forward.
İleri al.
That desire to go forward that willingness to fight for it cannot be put in a man.
İlerisi için bu arzu bu isteklilik için savaş.. ... bir insanın içine sığmaz.
I must go forward now.
İleri gitmeliyim.
We need only to go forward and the fort is ours!
- Kale bizim olana kadar ilerlemeliyiz!
We only have to go forward now.
Şimdi ilerleme vaktidir.
Only then can we go forward.
Ancak o zaman ilerleyebiliriz!
- Permission to go forward?
- Gidebilir miyim?
I can't. I must go forward.
Geri dönemem, hep ileriye gitmeliyim.
Let go forward.
İleri marş.
With your help, I go forward.
Yardımınla devam edebiliyorum.
I told you before, we've got to go back before we can go forward.
Söylediğim gibi ileri gitmeden önce geriye gitmeliyiz.
- Let go forward.
- Burun palamalarını çözün.
- Let go forward!
- Burun palamalarları!
Should we go forward in arranging her marriage?
Onun yerine damadı biz mi bulmalıyız?
If you put it in reverse, you go forward.
Aşağı doğru çekerseniz ileri gidersiniz.
Who says we go forward?
Kim ilerleyelim diyor?
"We will go forward." "Forward" is the great password.
"İleri yürüyeceğiz." "İleri" çok önemli bir paroladır.
The only way to go back is to go forward.
Geri dönmenin tek yolu ileri gitmek.
Both of you go forward.
İkiniz ön tarafa geçin.
Just go forward in all your beliefs, and prove to me that I am not mistaken in mine.
Sadece tüm inancınla ilerle,... ve bana kendiminkilerde yanılmadığımı kanıtla.
We can go forward on this course but...
Bu rotada ilerleyebiliriz ama...
We can't go forward and we can't go back.
Ne ileri gidebiliyoruz ne geri!
Isn't it easier to go forward when you know you can't go back?
Geriye dönemeyeceğinizi bildiğinizde ileriye gitmek daha kolay değil midir?
Heck, we make mistakes, but we admit them... and go forward.
Kahretsin, hatalar yapıyoruz, ama bunları kabul edip önümüze bakmalıyız.
Go forward and wait till we've pushed off!
İlerle ve yola çıkana kadar bekle!
They shall go forward, Kate, at thy command.
Sen emrettiğine göre, gidecekler Kate.
Go forward with magnification on the panel.
İlerle, paneli de büyük göster.
Go forward, normal view.
Normal görüntüde ilerle.
" they are firing with blanks Let's go forward
" Kuru sıkı atıyorlar. Haydi ilerleyelim.
Everywhere preparations go forward toward the final decision :
Tüm hazırlıklar Final Karar'a doğru yönlenmişti
So, I propose that we forget the past, whatever may have occurred and all go forward.
Yani bence her ne olmuş olursa olsun, geçmişi unutup... önümüze bakalım.
Without it, you cannot go forward.
O olmadan, ileri gidemezsin.
Put it down and go forward!
Bırak ve git!
Lean forward and go with him.
Öne eğil, onunla git.
Let go of your forward line!
Ön kısma geçelim.
I always used to look forward to my summer in my country but I'm only there at stray moments now when I go to visit my parents.
Kasabamdayken her zaman yazın gelmesini beklerdim Fakat şimdilerde anne babamı ziyarete gittiğimde, yani yazla alakasız zamanlarda orada olabiliyorum.
♪ Forward, backward, inward, outward Here we go again
İleri, geri, içeri, dışarı İşte yine başlıyoruz.
Let's go. Forward. Move along!
Hadi, devam edin, kıpırdayın!
You know I look forward to seeing her every time I go to the Owens'house.
Biliyor musun Owenlara her gidişimde onu görmek için sabırsızlanırım.
- In other words, Private Ferol... you retreated. - Did you go back or forward?
- İleri mi geri mi gittiniz?
Keep the stick well forward. Go on!
Kolu ileride tut.
We're convinced that the best way forward is to await our chance to go into action.
Bize göre yapılabilecek en iyi şey saldırı için uygun bir anı beklemek.
I'll push them forward, and you let go of your rope.
Ben onları ilerletiyorum, sen de senin ipi bırak gelsin.
Alsje want to go but forward.
İstiyorsan devam et.
So he stops running.He can`t go on, he can`t move forward
Bu düşünce yüzünden donar kalır. Hareket edemez, ilerleyemez.
¬ Now go. Forward.
Hemen geliyorum.
Go, kill! Forward!
Git, öldür onları.
Let's go, forward comrades, to Prozor!
Gidelim, Prozor'a ilerleyelim yoldaşlar!