Guilty conscience tradutor Turco
267 parallel translation
I'm just going to start doing whatever I want from now on without a guilty conscience.
Bundan böyle içim rahat, içimden geldiği gibi yapacağım.
- Sure. A guilty conscience.
- Tabii, vicdanı sızladı da ondan.
Got a guilty conscience?
- Vicdan azabın mı var?
You won't think I'm running away... guilty conscience or anything, like Crippen.
Crippen gibi vicdan azabından falan kaçtığımı düşünmeyin.
You and your guilty conscience, and big mouth.
Sen, çektiğin vicdan azabı ve şu düşük çenen.
But you walk in here and take your guilty conscience out on me.
Ama buraya gelip, duyduğun suçluluğun acısını benden çıkarıyorsun.
- Got a guilty conscience?
- Vicdan azabı mı çekiyorsun?
- I've got a guilty conscience.
- Suçluların kokusunu alırım.
Then he gets a guilty conscience.
Suçluluk duyuyor.
They did not carry the heavy pack of a guilty conscience like their enemies who made a cowardly attack on a peace-loving people.
Barışsever insanlara namertçe saldıran düşmanları gibi vicdan azabı taşımıyorlardı.
A man that committed a murder would have a guilty conscience.
Cinayet işleyen birinin vicdanı sızlamalı.
And a guilty conscience could lead to suicide. Couldn't it?
Ve sızlayan bir vicdan, intihara sürükleyebilir, değil mi?
Guilty conscience, probably.
Suçluluk duygusu, muhtemelen.
It's not a very pleasant job for a woman, certainly not if you had a guilty conscience.
Bir kadın için hoş bir iş değil, eğer suçluluk duyuyorsanız hiç değil.
The mayor has a guilty conscience, he doesn't dare to come out.
Belediye Başkanı kendini suçlu hissediyor, dışarı çıkmaya cesaret edemez.
I've always had a guilty conscience about you, so I've turned away.
Sana karşı hep sert davrandım.SOnra da daha sert davranıp senden uzaklaştım.
So you don't need to have a guilty conscience.
Yani kendini suçlu hissetmene gerek yok.
You sound like a man with a guilty conscience.
Vicdanı rahatsız biri gibi konuşuyorsun.
On the contrary. I don't have a guilty conscience.
Bilakis, bu konuda vicdanım çok rahat
ITS GUILTY CONSCIENCE
VİCDAN AZABI
IT'S A GUILTY CONSCIENCE
VİCDAN AZABI
- You just have a guilty conscience.
- Sadece vicdan azabı çekiyorsun.
Guilty conscience?
Suçluluk hissi mi yoksa?
He says that because of a guilty conscience.
Öyle söylüyor çünkü vicdanen suçlu hissediyor.
He knows how to wait without even giving me a guilty conscience.
Bana vicdan azabı bile vermeden nasıl bekleneceğini biliyor.
You lied to the Police, which means you have a guilty conscience.
Polis'e yalan söyledin, bu da suçluluk hissin olduğunu gösteriyor.
Doc, you're always with me like my guilty conscience.
Ya doktor, vicdan azabım gibi hep başımdasın be.
Your need of a guilty conscience knows no bounds.
Suçluluk duygusuna kapılmak için duyduğun gereksinimin sınırı yok.
On some level I'm happy, but I have one hell of a guilty conscience about you and the girls.
Ama tabi bir açıdan da mutluyum. Ama sana ve çocuklara karşı da müthiş bir vicdan azabı içindeyim.
His guilty conscience?
Suçluluk hissi mi?
What a guilty conscience they have
ve karşı koymak neredeyse imkansız
Guilty conscience.
Vicdanın rahatsız.
Bastards ducked out of sight, that's a guilty conscience in my book.
Şerefsizler bizi görünce kaçtılar, benim kitabımda bu iş kanunsuzluktur.
They have a guilty conscience.
Vicdanları temiz değilmiş belli ki.
A guilty conscience.
Sonrasında da vicdan azabı.
Always a guilty conscience!
Her zaman vicdan azabı!
No guilty conscience?
Hiç mi vicdan azabı duymuyorsun?
His sister wept and had a guilty conscience.
Kız kardeş gözyaşı dökmüş ve vicdanı sızlamış.
Who is going to get guilty conscience because of it?
Bunun yüzünden kim vicdan azabı çekecek?
Keep the pity for somebody else. Rid yourself of this guilty conscience... this self-recrimination.
başkaları için merhameti bırak bu suçlu vicdandan kurtul... bu kendini suçlamadan.
It was a just Providence that killed him, his own guilty conscience.
Onu öldüren sadece ilahi taktirdi, onu kendi suçlu vicdanı öldürdü.
And then guilty conscience, fear and restrained curses.
Ve sonra vicdan azabı, korku, ölçülü küfürler.
Don't tell me you're having a guilty conscience.
Vicdan azabı duyduğunu söyleme.
I can't help it if you've got a guilty conscience.
Vicdanen suçluluk duyuyorsan bu konuda bir şey yapamam.
You must have a guilty conscience. You got a guilty conscience?
Vicdan azabı çekiyorsun herhalde.
You're the one with the guilty conscience.
Suçluluk hissi duyan sensin.
Of course I've got a guilty conscience because of you.
Evet, senle olduğum için tabii ki kendimi suçlu hissediyorum.
Since you still refuse to remember your name... but have pleaded guilty to trespass and atrocious assault, I will be as lenient as my conscience permits... and not impose upon you the maximum penalty your crimes ordinarily permit.
Adını söylemeyi hala reddettiğin... ama kaçak yolculuk ve menfur saldırı suçlamalarını kabul ettiğin için... vicdanımın elverdiği kadar hoşgörülü olacağım... ve sana, suçunun normalde izin verdiği en ağır cezayı uygulamayacağım.
If there's no reasonable doubt, then you must, in good conscience, find the accused guilty.
Eğer mantıklı bir şüphe yoksa, o zaman, bilinçli bir şekilde, sanığı suçlu bulmalısınız.
I feel guilty and conscience-stricken and all of those things that you think sentimental but which my generation calls simple, human decency.
Pişmanlık duyuyorum ve vicdan azabı çekiyorum senin duygusal olarak nitelediğin şeyleri benim neslim yalnızca basit ve ahlâklı bir şey olarak görüyor.
A man devoid of conscience, as guilty as the murderer himself.
Vicdandan mahrum bir adam, katil kadar suçludur.