Gunpoint tradutor Turco
507 parallel translation
They forced me at gunpoint.
Silah zoruyla yaptırdılar.
If not, I accuse you of confinement and kidnapping at gunpoint.
Eğer çağırmazsan seni doğum yaptırmak için zorla ebe kaçırmaktan tutuklayacağım.
Bring the security guys here at gunpoint while Paulo takes care of the doorman.
Paulo kapıcıyla ilgilenirken, siz de güvenliği silah tehdidiyle buraya getireceksiniz.
Or perhaps of those driven to the camps at gunpoint amid the barking dogs and glaring searchlights, with the flames of the crematorium in the distance, in one of those night scenes so dear to a Nazi's heart.
yoksa, belki de namlu ucunda kamplara sokulanların, havlayan köpeklerin ve gözleri kör eden projektörlerin, biraz ötede ölülerin yakıldığı krematoryumun alevleri, arasında bu gece manzarası bir Nazi'nin kalbinde aziz duygular yaratıyor.
The search for Cobbett, who has been free for two hours... has shifted upstate, since motorist Tom Robellos... reported a hitchhiker, answering Cobbett's description... to whom Robellos had offered a ride... had forced him from his automobile at gunpoint and fled northward.
Cobbett'ı aramalar 2 saattir sürüyor şehir dışında, araba sürmekte olan Tom Robellos bir otostopçu ihbar etti, ve bu Cobbett'ın tarifine uyuyordu Robellos'a yolculuk etmeyi teklif etti sonra da otomobili silah zoruyla aldı ve kuzeye doğru kaçtı.
Subsequently, the Kwimpers quarreled with the gangsters, burned down their establishment, and finally drove them out at gunpoint.
Başka bir şey var mı? Pek çok şey var Sayın Yargıç.
And we didn't chase them off at gunpoint, either.
Kendini mi savunuyorsun yoksa itirafta mı bulunuyorsun?
I'll show you how I, with my hands on my back and smoking eliminate an enemy who keeps me at gunpoint.
Size, ellerim arkada ve puro içerken beni silahla tehdit eden bir düşmanı nasıl saf dışı edebileceğimi göstereceğim.
But, Mr. Peale, we saw him take it from you at gunpoint.
Ama Bay Peale, onu size silah doğrulturken gördük.
Gunpoint?
Silah doğrultma mı?
- At gunpoint?
- Silahla tehdit ederek mi?
I had to bring him back and put him in his cell at gunpoint.
Onu silah zoruyla geri getirip hücresi koyacaktım.
"and forced the men at gunpoint to release the girl".
Ve adamların, kızı serbest bırakmasını sağlamış.
They were sexually assaulting two members of our party at gunpoint.
Silah zoruyla grubumuzdan iki kişiyi taciz ettiler.
She forced me at gunpoint... into her crummy little house... stripped me of my clothes... and made me exhibit myself in front of her.
Silahla beni tehdit edip köhne... küçük evine soktu... elbiselerimi çıkardı ve... karşısında vücudumu teşhir etmemi istedi.
He forced one of them at gunpoint to swallow these small packets.
Bu küçük paketlerdeki şeyleri onlara silah zoruyla yutturdu.
A wandering transvestite took my car... and stole my clothes at gunpoint.
Arabama aldığım öylesine bir travesti... ve benim kıyafetlerimi çalmıştı.
They forced him at gunpoint to hold up the bank.
Silah zoruyla ona bankayı soydurmuşlar.
If anything happens close the place down even if it's at gunpoint.
Bir şey olursa oteli kapat. Gerekirse silah zoruyla.
A psychopath had us at gunpoint.
Ben terörist değilim.
I was invited along... at gunpoint.
Beni de çağırdılar...
Do you know that Gunpoint is the first play that I ever saw?
İlk izlediğim oyunun Gunpoint olduğunu söylemiş miydim?
This weapon from gunpoint...
Gunpoint'deki bu silah...
I was robbed this morning at my motel, at gunpoint.
Bu sabah motelde silahlı soyguna uğradım.
As they're walking back to their car, which is parked less than 10 yards away... they are attacked and robbed at gunpoint.
On metre uzaktaki arabalarına geri dönerlerken, silahlı saldırıya uğradılar.
How would Mr. Van Dussen feel if he had to undress at gunpoint and wore no underwear, like my poor friend, Sonny.
Mr. Van Dussen, zavallı dostum Sonny gibi iç çamaşırı yokken silah zoruyla soyunmak zorunda kalsaydı ne hissederdi?
You led me at gunpoint to a quiet room.
Silahın ucunda sessiz bir odaya götürdüğünü.
- I forced him at gunpoint.
- Onu silahla zorladım.
Well, if I am going to be abducted at gunpoint by you, why don't you tell me where we're going?
Senin tarafından silah zoruyla kaçırılacaksam neden nereye gideceğimizi söylemiyorsun?
At gunpoint?
Silah zoruyla mı?
So he was lucky that Peter was holding you at gunpoint?
Yani, Peter silahı size doğrulttuğu için şanslıydınız?
The man was sent into the bathroom at gunpoint and told to stay there.
Adamı silah zoruyla banyoya kapatmış ve orada kalmasını söylemiş.
And since when does the Forestry Service stop tourists at gunpoint?
Ve ne zamandan beri orman koruyucuları turistleri silahla durduruyor?
I guess rape victims wanna be laid at gunpoint?
Herhalde tecavüz kurbanları da bıçak tehdidiyle düzülmek istiyorlar?
- I was held up at gunpoint.
- Silah kullandı, cüzdanımı herşeyimi aldı...
Now, this group from New York not only ignored, but as we will prove they actually mocked the victim as he was being robbed at gunpoint.
Bu New York'tan gelen grup..,... sadece yardım etmemekle kalmamış..,... silah zoru ile soyulan bir vatandaşla dalga geçmişlerdir.
Is it not enough that you force your way into my home, that you threaten me at gunpoint, must you also now invade the peace of the dead?
Evime zorla girmeniz, ve beni silahşa tehdit, yetmezmiş gibi, şimdi de bir ölünün huzurunu mu bozacaksınız?
They held me at gunpoint, they beat me, they threatened me with physical violence.
Silah zoruyla oldu. Fiziksel şiddet uygulamakla tehdit ettiler.
You get me in here and... Like you were at fucking gunpoint, you stupid...
Allahın cezası, beni buraya... sanki bir tuzak varmış gibi getirdin!
One week before his graduation, Arthur is robbed at gunpoint.
Mezuniyetinden 1 hafta önce, Arthur silah tehdidiyle soyuldu.
He's got four people at gunpoint in an office.
Bir büroda dört kişiyi rehin almış.
It's a very intense spiritual feeling... I know when I was held at gunpoint...
Çok yoğun, ruhsal bir duygu. - Bana silah çektiklerinde... - Affedersin.
My wife left me for another woman, and my girlfriend made me leave at gunpoint.
Karım beni başka bir kadın için terk etti, ve kız arkadaşım bana silah çekti.
He held me at gunpoint with a loaded gun! What kind of gun was it?
Bilmiyorum, nereden bilebilirim büyük bir şeydi.
- Up until I was 9 I thought "gunpoint" was a place where crimes happened.
- 9 yaşına kadar... "Olay Yerini" tüm suçların işlendiği yer zannediyordum.
"A man is being held up at Gunpoint."
"Bir adam olay yerinde."
"Tourists are terrorized at Gunpoint."
"'Olay yerinde turistlere saldırı. "
A husband is being robbed at gunpoint and has no money.
Koca "Soyuldum, adam kafama bir silah dayadı ve hiç param yok" diyebilir.
It wasn't at gunpoint or nothing...
Silahlı falan değildim...
At gunpoint, it's not called help.
Silahlarını gordün mü? Pek yardıma gelmiş gibi durmuyorlardı.
Is he teaching them at gunpoint?
Ateş altında ders mi veriyor?