Handles tradutor Turco
1,157 parallel translation
Daddy, I am gonna get you a car with door handles and a gas cap.
Baba sana kapı kulpları ve depo kapağı olan bir araba alacağım.
Let's see how he handles that.
Bakalım bununla nasıl başedecek?
It's slow, it's ugly, it handles like a shopping cart.
Yavaş, çirkin, alış-veriş arabası gibi.
No door handles!
Kapı açma kolu yok!
We're gonna have to charge you for a day's boarding... becauseJimmy, who handles the lethal injections and disposals... he doesn't work today so we're gonna have to hold the dog overnight.
Sizden zehirli iğne ve bir gecelik... Kalma parası almamız gerekiyor. Çünkü Jimmy bugün çalışmıyor...
Just trying all the doors, checking all the door handles.
- İşte kapıları, tokmakları kontrol ediyoruz.. - Mrs. Blackett..
It was a life of timber and toil with men as tough as their ax handles and more mountains in all directions than I would ever see again.
Bu kereste ve yorgunluk dolu bir hayattı. Orada erkekler balta sapları kadar sertti. Ve her yönde bir daha göremeyeceğim kadar çok dağ vardı.
Bully handles cars, eh?
Arabaları Bully idare ediyor, değil mi?
She lives in Montreal where she handles her family's real estate holdings... vast real estate holdings :
Aile şirketlerini o yönetiyor. Bu çok büyük bir holding.
He handles the Yankees too.
Yankee'nin de hesaplarına o bakıyor.
It's got some nice handles on it. "
"Güzel tutamaçları da var."
- He handles the business end.
- Masa başı işlerini o halleder.
Realthing handles the cash.
Parayı Realthing alır.
Don't you worry about cholesterol, lung cancer, love handles?
Kolesterolün için endişelenmiyor musun, kanserden, fazla kilolardan?
That handles foot traffic like never before.
Bu ayak trafiğini engeller.
She's been on her own since she was 15. She handles a lot.
Tam on beş yaşından beri yalnız yaşıyor.
Pembleton only handles big investigations. This is just a dead guy.
Benim bildiğim Frank Pembleton büyük davalara bakar, bu seferki bildiğin mevta olmuş bir adam.
He handles Jerry's money.
Jerry'nin parasını tutuyor.
Let's see how he handles these guys.
Bakalım bu adamlarla nasıl başaçıkacak.
They siphon all the fat out of your love handles and actually inject it into your wing-wang.
KalçaIarından yağ çekiyorlar... -... ve aletine enjekte ediyorlar.
- Yeah, since 6 : 00 this morning. - He's got those love handles.
- Evet, sabah 6 : 00'dan beri.
I don't have love handles!
- Göbek bağlamış. Göbek bağlamadım!
Let's see how Master handles this case
Bakalım Usta bu işin içinden nasıl sıyrılacak!
It's time to show her the big bad world and see how she handles it
Ona büyük, kötü dünyayı gösterip, nasıl karşılayacağını görmenin zamanı.
There's no handles, no seat belts, no in-flight catering.
Kulp yok, kemer yok, uçuşta yemek servisi yok.
Handles like a dream, huh?
Elinle tutmadan uçurabiliyorsun, rüya gibi değil mi ha?
The same company that handles Mrs. Luthor's annuity.
Bayan Luthor'ın yıllık maaşini ödeyenle aynı firma.
The handles are solid silver.
Kabzası saf gümüş.
He calls them love handles. I call them flab.
Ona aşk tutacağı diyor, bense göbek.
Who handles the drop?
Teslimatla kim ilgilenecek.
He handles all the family business.
Bütün aile işlerini o idare eder.
Half the stuff he handles is illegal goods, but he manages to pay off all the right people.
Zaten istasyona giren malların yarısı yasa dışı ama doğru insanlara rüşvet veriyor.
Your organisation handles coke, weed, crack...
Senin örgütün kokain, esrar ve krekle ilgileniyor. Ama sen...
Usually Dr Surabh handles the patients.
Genelde hastalara Doktor Surabh bakar.
We were to let it go the second he grabbed the handles. Then we'd leave the scene as he struggled... to ease the cart back onto the sidewalk.
Adam tutamağı yakalayınca arabayı bırakıp... o arabayı kaldırıma çıkarmaya çalışırken oradan uzaklaşacaktık.
My assistant's the one who handles these things.
Bu işlerle asistanım ilgileniyor.
Well, you gotta call your wife then, you know,'cause she kind of handles these heavy matters anyway, right?
Oraya gelip beynini dağıtacağım. Niye polisi arayayım ki?
Who draws up the borders, controls the currency handles all of the decisions that happen transparently around us?
Sınırları kim çizer? Parayı kim kontrol eder? Etrafımızda olan bitenlerin kararını kim verir?
Who handles scheduling? - I do.
Programları kim hazırlıyor?
He handles all the family medical decisions.
Ailemin tıbbi kararlarını o verir. Bunları hiç anlamam ben.
You can't get razors with handles long enough to reach down... to your behind.
Şeyinize... arkanıza ulaşacak... kadar uzun saplı jilet yok.
Great big ears like handles!
Kulakları kupa sapı gibi iriydi! Hatırlıyor musun Ted?
Can't I just look at the handles on them?
Sadece sapına baksam olmaz mı?
Well, we did, till the handles came off those detergent boxes.
Deterjan kutularının sapları kopuncaya kadar geldik sayılır aslında.
eheck in with any medical facility that handles blood.
Kanı saklayan tüm tıbbi tesisleri kontrol edin.
Thank the gods I have my own man on the inside. And tomorrow I'll show you how a real soldier handles this woman.
Ve yarın gerçek bir askerin bu kadınla nasıl baş ettiğini size göstereceğim.
We'll do an abdominoplasty... take care of those, uh, love handles.
Karın bölgesi için plastik cerrahi yapacağız.
Mother-of-pearl inlay, solid brass handles.
İçi sedef kaplama dayanıklı tutacakları var.
If she handles the cops right, it could work.
Polisleri iyi idare edebilirse işe yarayabilir.
"He's a C.E.O. of a selective investment firm... " a firm that only handles the accounts...
O bir yatırım firmasının CEO'suydu sadece varlıklı ailelerin hesaplarını tutan bir firmaydı.
He handles all the high-powered stuff around here.
Buradaki tüm önemli yazışmaları idare eder.