His loss tradutor Turco
547 parallel translation
Accept his loss like one soldier accepts the loss of another.
Onu ölümünü kabullenin aynen bir askerin, diğer bir askerin ölümünü kabullendiği gibi.
Claims just knowing for sure would ease his loss.
Adil taleplerin olması, onu kaybetmenin acısını azaltacaktır.
Unless Scotty's lying about his loss of memory.
Scotty hafıza kaybı konusunda yalan söylüyorsa bilemem.
He stands near the window, gazing upon the countryside, as if in this moment this child of nature sought to reunite the two blessings to survive his loss of freedom - a drink of pure water and the sight of sunlight on the countryside.
Sık sık pencerenin yanında duruyor, gözlerini kıra çeviriyor. ... ve sanki o zevk anında, bu doğa çocuğu, özgürlüğünü kaybetme düşüncesini atlatmak için, iki nimeti birleştiriyor gibi oluyor : Duru su ve güneşin ve kırın görüntüsü.
- His loss.
- O kaybeder.
Needless to say, his loss is our gain.
Onun ayrılışı bizim kazancımız oldu.
But the loneliness within him had grown to a vast abyss... and the pain of his loss at last pushed him over the precipice... and into madness.
Fakat yalnızlık içinde annesinin kaybından dolayı... acısı büyümüş onu dipsiz bir uçuruma... deliliğe sürüklemişti.
This loss of equilibrium in his system would have made it impossible for him to maintain his balance on a bicycle.
Bisiklet üzerinde dengesini koruması imkansız.
Hey, it's his loss.
Hadi Stace. Hadi, bu onun kaybı.
Nonetheless we regret his loss, regret it deeply.
Bununla birlikte, kaybından müteessiriz, hem de derinden müteessir.
His loss is a real tragedy.
Kaybımız gerçekten çok büyük.
- Some jerk DK'd me. I gotta cover his loss.
- Sersemin teki beni DK'ledi. Zararını kapatmalıyım.
It's his loss.
Bu onun kaybı.
I can't keep up with his loss.
Kan kaybıyla baş edemiyorum.
It's his loss, Eddie.
Onun kaybı, Eddie.
No one feels his loss more than I.
Onun kaybını benden daha çok kimse hissedemez.
I know how heavy a burden his loss is to you and little Bobby.
Sen ve küçük Bobby'ye ölümünün ne denli ağır olduğunu biliyorum.
I felt his loss grievously, as if he'd torn part of myself away from myself.
Geldi çünkü beni daha çok seviyordu.
One share, plus 400 pieces of eight for the loss of his left leg.
Bir pay, artı sol bacağını kaybettiği için 3200 dolar.
One share, plus 500 pieces of eight for the loss of his left arm.
Bir pay, artı sol kolunu kaybettiği için 4000 dolar.
His death is a personal loss.
Ölümü gerçekten büyük kayıp.
"Despite intense pain, shock and loss of blood, with complete disregard of his personal safety, Captain Derry crawled back to his bombsight, guided his formation on a perfect run over the objective and released his bombs with great accuracy."
"Yüzbaşı Derry, şiddetli ağrı, şok ve kan kaybına rağmen kişisel güvenliğini hiçe sayarak bombardıman vizörüne sürünerek geri dönmüş hedef üzerinde filosuna mükemmel şekilde yol göstermiş ve tam bir isabetle bombaları bırakmıştır."
Then weigh what loss your honour may sustain if with too willing ear you list his songs. Or lose your heart... or your chaste treasure open to his unmastered importunity.
Şerefine düşebilecek gölgeyi düşün, tatlı dillerine fazla saflıkla inanırsan, ya kaptırırsan yüreğini ya da açarsan temiz koynunu taşkın heveslerine.
His counselors are at a loss
Ama o hiç birini beğenmedi.
My husband lost his life to get the crown... and often up and down my sons were tossed... for me to joy or weep their gain and loss.
Kocam taç peşinde koşarken canından oldu, oğullarımın hayatı iniş çıkışlarla geçti, kâh sevindim, kâh yerindim onlarla birlikte.
- His death was a great loss to all of us.
- Ölümü hepimiz için kayıp.
It's not his treachery which wounds you. It's the loss of a friend!
Seni yıkan onun ihaneti değil, bir arkadaş yitirmenin acısı!
Confused by his great loss, the old man left that home, never to return again.
Karısının ölümüyle allak bullak olan yaşlı adam Evini bir daha dönmemek üzere ardında bıraktı.
His death is a great loss to us.
Ölümü bizim için çok büyük bir kayıp oldu.
And their finding is that no blame attaches to you, for the loss of His Majesty's ship, Bounty.
sizin Bounty'nin kaybedilmesinde bir suçunuz yok.
His wife died, so he stopped coming around. It was a great loss to all of us.
Hepimiz için büyük kayıp oldu.
For not only did he suffer the shock of losing both his parents, but, and in circumstances no less tragic, the loss of his only brother.
Anne babasını kaybetmenin yanı sıra yine çok acı bir olayda kaybettiği tek erkek kardeşinin ölümüyle sarsıldığı için.
Here's this kid... trying to give me his utterly valueless opinion... when I know for a fact that within a month... he'll be suffering from a violent inferiority complex... and loss of status... because he isn't wearing one of these nasty things.
Karşımdaki çocuk.. ... bana tamamen değersiz fikrini açıklamaya çalışıyor oysa ben bir ay içinde aşağılık kompleksi çekeceğini biliyorum ve tabi mevki kaybı çünkü bu çirkin şeylerden birini giymeyecek
Though I am certain that the captain's drinking and the loss of his last ship... had no connection.
Gerçi eminim kaptanın içip de son gemisini kaybetmesiyle bir bağlantısı yoktur.
And I'm here expressing our regrets to a customer for the loss of his shipment.
Ve ben burada müşteriye yükü kaybolduğu için üzüntülerimizi bildiriyorum.
The loss of our ship's surgeon, whatever I may think of his relative skill, would mean a reduction in the efficiency of the Enterprise, and...
Gemimizin cerrahını kaybedersek geminin performansı düşer...
His death was a great loss to us.
Ölümü bizim için çok büyük bir kayıp oldu.
This Stuart, a man with so many friends, as you see here today, that are deeply, deeply affected by his loss.
Hepsi onun kaybından derinlemesine etkilenmiş durumda.
But Avatar's magic was stronger... because he had the emotional loss of his mother that drove him on.
Fakat Avatar'ın büyüleri daha kuvvetliydi... çünkü annesinin acı kaybı onun gücüne güç katıyordu.
His kind will not pass this way again... and our loss is surely... heaven's gain.
Yeri hiçbir zaman doldurulamayacak... ama bizim kaybımız kesinlikle... cennetin bir kazancıdır.
He's handing Robinson his first professional loss.
Robinson'a ilk yenilgisini tatırdı.
- "In the years that followed the tragic loss of his family, Dr Falken's health deteriorated."
- "Ailesinin trajik kaybını izleyen.... Yıllarda Dr. Falken'in sağlık durumu giderek kötüleşti."
Promise me, the subject of his memory loss is out.
Bana söz ver, onun hafıza kaybı konusu kapanmıştır.
His death was a great loss.
Ölümü çok büyük bir kayıp.
He was given it by his god-niece as a kind of loss of virginity present, really.
Vaftiz ettiği yeğeninden ona, bir çeşit bekarlığa veda hediyesiymiş.
And when he tried to regain his identity and self-respect in a veterans hospital, - - he contracted spinal meningitis, became deaf, and suffered a traumatic speech loss.
Hastanede kimliğini, kendine olan saygısını... yeniden kazanmaya çalıştığı anda... menenjit geçirdi ve sağır oldu.
At least his memory loss isn't from senility.
En azýndan onun hafýza kaybý bunaklýktan deðil.
There was major trauma to his head and chest cavity massive plasma loss and severe damage to most of his organs.
Kafasında ve göğüs kafesinde ağır travmalar, şiddetli plazma kaybı, pek çok organda da ciddi hasar var.
Then weigh what loss your honor may sustain... if with too credent ear you list his songs.
Söylediği şarkılara kulakverip tertemiz... hazineni kaybedeceğini düşün
Maxwell is taking retribution for his own loss.
Maxwell kendi kaybına karşılık veriyor.
In four days, Alison will commemorate the loss of her George in a North Atlantic convoy 23 years ago... his name carved for ever onto the village war memorial.
Dört gün içinde, Alison 23 yıl önce Kuzey Atlantik konvoyunda George'unu kaybedişini anacak. Adı köydeki savaş anıtına sonsuza dek kazılı.