Hour window tradutor Turco
141 parallel translation
The way I see it, I got about a half-hour window of opportunity opening up here.
Kanımca önümde yarım saatlik bir fırsat penceresi var.
Vendela and Evander Holyfield only have a mutual 17-hour window.
Vendela ve Holyfield aynı anda boş.
You will then have a 42-hour window in which to repair her guidance system.
Ardından yönlendirme sistemini onarmak için 42 saatiniz olacak.
- I thought he had the D.A.R. Dinner that night. - We have a five-hour window.
O gece D.A. R yemeğinde olacak diye biliyordum.
We can do a post-mortem syncording but act fast because there's a 12-hour window on deceased brains.
Çabuk olursak ölüm sonrası kaydı yapılabilir. Beyin için 12 saat süremiz var.
It's a three-hour window.
Üç saat içinde belli olur.
It gives me a 24-hour window to break free.
Bu bana kaçmam için 24 saatlik bir pencere veriyor.
Abuse is long-term, but the head injury occurred in a 10 to 24-hour window prior to admittance.
Kızın uzun zamandır tacize uğradığını ama başındaki darbenin son 10 ile 24 saat içinde olduğunu.
Based on the way these groups operate, our analyst says you have a 96-hour window from the time she was grabbed.
Bu grupların hareket tarzlarına bakarak, analistimiz kaçırıldıktan sonra 96 saatinin olduğunu söylüyor.
Now, go back four days. One-hour window.
Dört gün öncesine git.
There's only a two-hour window to retrieve the eggs.
Yumurtaları sadece iki saatlik bir aralıkta alabiliyorlar.
5 : 13 a.m. So that's about a three hour window.
Yani iki saat vakti vardı.
Weird as in he's still upset that the twelve-hour window you had to be together... got slammed shut on his fingers.
Birlikte olabileceğiniz oniki saatlik bir pencereyi, parmağının üzerine hızla kapattığın için hala üzgün olması gibi acayip.
One hour window, tops.
En fazla bir saatlik açık var.
Isn't it the first rule of facials... that there's a 24-hour window between a facial... and any major occasion such as a date or a dance... or maybe an interview with Mrs. Maury Povich?
Önemli bir olayla yüz bakımı yaptırmak arasında 24 saat geçmesi gerekmez mi? Bir dans randevusu öncesi veya belki de Bayan Maury Povich'le randevu öncesi?
Now, thank god, they're using the dna test by pcr, which only has a 24-hour window.
Eskiden 3 ay bekleme süresi vardı ama artık bekleme süresi 24 saat. Ve biz her 30 günde bir test yaptırıyoruz.
- You got an eight-hour window.
- Sekiz saatlik süreniz var.
I have a three-hour window Wednesdays when the kids are at tae kwon do.
Cinselliğimin zirvesindeyim ve çarşamba geceleri çocuklar tekvando kursuna gittiklerinde üç saat kadar boş vaktim kalıyor.
They're accurate for time of death to within a three-hour window.
Kesin ölüm saatini limana girişten üç saat öncesi olarak tespit ettiler.
And that put the ship in your jurisdiction... for the three-hour window for the time of death.
- Ölüm saati üç saat öncesi olduğuna göre... bu da araştırma yetkisini size verir.
He will call you with a two-hour window.
İki saat içinde sizi arar.
I forget if you have something going on. But I've got a three-hour window, and I was thinking dinner or something.
Senin işin var mıydı hatırlamıyorum ama benim üç saat vaktim var.
We're inside a 38 hour window.
38 saatimiz kaldı.
- That's a four hour window.
Arada 4saatlik bir zaman var.
How far are we into this 32-hour window?
32 saatin ne kadarı geçti?
Tim and Chloe have given us a three-hour window to shoot her.
Tim ve Chloe fotoğraflarını çekmemiz için bize üç saatlerini ayırdılar.
So, that's a three-And-A-Half-Hour window.
Yani, arada üç buçuk saatlik bir süre var.
DOJ Forensics has new statistical models of maggot growth to pinpoint death within a six-hour window.
DOJ Adli tabipleri yeni kurtçuk büyüme modelleri geliştirdiler,... ölüm zamanını 6 saatlik bir aralıkla belirleyebiliyorlar.
Francie, you been staring out that window over a half an hour.
Francie, yarım saattir pencereden dışarı bakıyorsun.
Barrelling down Piccadilly at two miles an hour, black as ink, I stuck my head out of the window and a hand lifted my brand-new homburg off my head.
Bürodan çıkmış saatte 3 km'yle Piccadilly'e yuvarlanırken, tabii etraf... mürekkep gibi koyu, göreyim diye başımı çıkardığımda... bir el gelip New Homburg markalı şapkamı başımdan aldı.
An hour before the worshipped sun peered forth the golden window of the east, a troubled mind drove me to walk abroad, where underneath the grove of sycamore did I see your son.
Tapınılası güneş süzülmeden bir saat evvel doğunun altın penceresinden huzursuz aklım sürükledi beni yürümeye. akçağaçların altında. oğlunuza rastladım.
Now, I have a documented case of a woman who had a vision of her husband hurdling through space exactly half an hour before he committed suicide by jumping out of a window.
Bir kadın görmüştüm bir camdan atlayarak intihar etmeden tam 1.5 saat önce boşlukta kocasının sesini duyduğunu hayal etmişti.
After window-shopping for an hour or so, I came across an old antiques store.
Bir saat kadar vitrinlere baktıktan sonra eski bir antikacı gördüm.
Al, I know this is usually Encyclopedia Britannica hour at your house, but I was wondering if you could spare a minute to pay for the window your son broke. Wait a second, Steve.
annem kelly'nin geçici aşılarını yaptırmamız için bize para vermişti, ama o çok ağlayınca, dışarı çıkmaya karar vermiştik onun boğmacaya yakalandığını biliyorsun sadece birkaç hafta sürmüştü, ama o yemek hakkındaki hatıralarımız bize ömür boyu yeter
We should have a window in an hour.
Bir saat içinde bir açıklık bulabiliriz.
He's been staring off that window for over an hour waiting for the 9.15 to come in.
Bir saatten beri, pencereden dışarı bakıp duruyor, beklediği de 9.15 treni.
And in less than one hour after you left Mrs. Greenhill... Alone with her husband, she plunged to her death from the 18th-floor window.
- Ve siz Bayan Greenhill'i kocasıyla yalnız bıraktıktan sonra... bir saat geçmeden kendisini 18. kattan aşağıya attı.
Upon mine honor, myself, my brother and this grieved count did see her... hear her, at that hour last night... talk with a ruffian at her chamber-window who hath indeed, most like a liberal villain... confessed the vile encounters they have had 1,000 times in secret.
Ancak, şerefim üstüne yemin ederim ki ben, kardeşim ve bu kederli Kont dün gece, o saatlerde onu, yatak odasının penceresinde zamparalığı her halinden belli olan bir serseriyle gördük ve binlerce kez gizlice buluştuklarını duyduk.
- Why are you coming to me? - In his last communiqué the Thinker named a meeting place and a three-hour time window.
- Onunla son bağlantı kurduğumuzda üç saat içinde buluşacağımız bir yer söyledi.
And when the regiment was ordered to another town, poor Lieutenant Harper, do you know... he came and stood opposite the schoolroom window for nearly half an hour.
Ve alay başka bir şehre gittiğinde, zavallı yüzbaşı Harper... gelip okul penceresinin önünde yarım saat durmuştu.
For a week. He stood outside our window for over an hour yesterday.
Dün bir saatten fazla pencerenin önünde dikildi.
I had to hang upside down outside a window for an hour to swipe them from the police.
Bunları polisten çalabilmek için pencerede 1 saat asılı kaldım.
People may say "My protein window closes in an hour."
İnsanlar "Protein pencerem bir saat içinde kapanacak," gibi cümleler söyleyebilir.
Need I remind you that up until an hour ago... this boy came and went through a second story window... like a horny cat burglar?
Bu çocuğun daha bir saat öncesine kadar evimizin penceresinden azgın kediler gibi girip çıktığını unutuyor musun?
I want you here in one hour with 20 million pesetas in used bills, like the ones at the window.
Bir saat içinde 20 milyon peseta ile burada olmanı istiyorum.
The window of opportunity on the target closes in an hour.
Hedefteki fırsat bir saat içinde son bulacak.
Open the window in an hour It's important, please!
Bir saat sonra pencereyi aç, çok önemli, lütfen!
Have you ever wondered what it's like... To slam your car into a brick wall... going 70 miles an hour... or to jump out an 80-story window?
Saatte 70 mil hızla giderken... arabanı duvara çarpmanın nasıl... bir his olduğunu hiç merak ettin mi...
Tim and Chloe have given us a 3-hour window to shoot her.
Buna değer.
I have a window of an hour between collecting the bids and them being presented to the board.
Teklifleri toplayıp kurula sunmadan önce bir saatlik boşluğum var.
So that gives us a two hour window.
Kurban, 11 sularında bulunduğuna göre arada iki saatlik bir boşluk var.
windows 96
window 114
hour ago 73
hour shift 40
hour and 17
hour drive 72
hour days 31
hour surveillance 22
hour flight 49
hour day 25
window 114
hour ago 73
hour shift 40
hour and 17
hour drive 72
hour days 31
hour surveillance 22
hour flight 49
hour day 25