I'd rather tradutor Turco
10,571 parallel translation
I'd really rather not.
- Dememeyi tercih ederim.
I'd rather push hard than not at all.
Hiç yapmamaktansa sert olmayı tercih ederim.
I'd rather ask you what time Mrs. Crawford left your house.
Doğrusu Bayan Crawford'un evinizden ne zaman ayrıldığını sormak isterim.
But for sentimental reasons, I would rather spend...
Ama bazı duygusal sebeplerden dolayı, dışarıda...
Please, I'd rather be alone.
- Lütfen, yalnız kalmayı tercih ederim.
If it's all the same with you, I'd rather wait.
Sakıncası yoksa beklemeyi tercih ederim.
I'd rather never be forced to cover up another one of your executions, Mike.
İnfazlarından birinin daha üstünü kapatmaya zorlanmamayı yeğlerim, Mike.
I'd rather imagine who you might be than who you actually are.
Gerçekte olduğun insandansa, olabileceğin insanı hayal etmeyi yeğlerim.
I bet if we took a poll around here of, "who would you rather die, Kara or Hunter?" If we pulled some sort of "American Idol" thing where you could text in your results, you... you'd go down pretty easy.
Şurada "Kimin ölmesini istersiniz, Kara'nın mı, Hunter'ın mı?" diye anket yapsak, American Idol'daki gibi sonuçları yazsak, sen bayağı aşağılara düşersin.
That I treated Kurt maternally, took care of him, but I'd like to think it was more I was trying to nurture him rather than take care of him.
Ama ben bunu, ona bakmaktan ziyade daha çok onu terbiye ediyor olarak görüyordum.
- I'd rather hear what they have in mind, you know?
Asıl ben onların kafasında ne olduğunu bilmek isterim.
- I'd much rather not make a connecting flight With an infant.
Ondan da ziyade bir bebekle aktarmalı uçuş yapmak istemiyorum.
I never should have accepted Louis's resignation, because not only is he a billing machine and a damn good attorney, he has personally gotten me out of more than one jam, and there's no one I'd rather have my name next to
Asla Louis'in istifasını kabul etmemeliydim. çünkü o sadece para basma makinesi ve harika bir avukat değil, aynı zamanda beni kişisel olarak birden çok kez beladan kurtardı ve benim adımın yanında görmek isteyeceğim tek kişi dostum Louis Litt
Nah, it's too slow. I'd rather suffer at 35,000 feet.
Olmaz, çok yavaşlar. 10,500 metre yüksekte acı çekmeyi yeğlerim.
I thought you'd rather slept in late?
Bu saate kadar ayaktasın, ne iş?
I'd rather just go, I think.
Direkt gitmeyi tercih ederim sanırım.
I'd rather just get this over.
- Bitsin de nasıl biterse bitsin.
I'd rather take your time than take your truck.
Kamyonunu almak yerine vaktini almayı tercih ederim.
And if I did, I'd rather give my life than tell you.
Ve bilseydim bile sana söylemektense ölmeyi tercih ederdim.
But I'd rather not.
- Ama yapmamayı tercih ederim.
And the steel, I'm not going to tell you where he is. I'd rather die.
Ölürüm daha iyi.
I'd rather work on the rocket.
Roket üstünde çalışmayı tercih ederim.
But I'd rather work on the rocket.
Ama roket üstünde çalışmayı tercih ederim.
I'd rather be the dumper than the dumpee.
Terk edilen olmaktansa terk etmeyi yeğlerim.
Yeah, I can't think of a person... person I'd rather have this happen to.
En çok onun, bu hayatı yaşamasını isterdim zaten.
Maybe, I'd rather wait until he turns.
Dönüşene kadar bekleyebilirim.
I'd hoped to find a packet or two of Brown Polson's cornflour, since our supplies are rather low.
BrownPolson'un birkaç paket mısır unundan bulmayı umuyordum erzağımız azaldığı için.
I'd rather have double pneumonia than this.
Bundansa iki taraflı zatürre olmayı tercih ederim.
I'd rather you didn't.
- Görmeseniz daha iyi.
I'd rather I didn't, old man.
Tutmamayı tercih ederim, ihtiyar.
I'd rather face the Nazi hordes any day.
Nazilerle yüzyüze gelmeyi tercih ederim.
Do you remember the night I was rather hard on Norman because he'd got my tights inside out during the quick change in The Wandering Jew?
Wandering Jew'ı oynadığımız gece üzerimi değişirken taytımı tersyüz etti diye Norman'a yüklendiğim geceyi hatırlıyor musun?
I'd rather you paid your share.
Payına düşeni ödemeni tercih ederim.
I'd much rather have professionals handle it.
İşi profesyonellerin ellerine bırakmayı tercih ederdim.
You know, um, I think I'd rather you not stay for this.
İşlem sırasında burada olmamanı tercih ederim.
I'd rather just be outdoors.
Dışarda olmayı tercih ederim.
I'd rather eat my own foot fungus.
Kendi ayak mantarımı yemeyi tercih ederim.
I'd rather drown.
Suda boğulmayı tercih ederim.
I'd rather feed my scrotum to a grinder monkey.
- Testislerimi öğütücüye sokarım daha iyi.
Then I'd rather sit at that place.
Böylesindense o yerde kalmayı yeğlerim.
I'd rather have you hate me for the rest of your life than stand over your grave.
Mezarının başında durmaktansa geri kalan ömrün boyunca benden nefret etmeni yeğlerim.
Or else I'll have to do it myself, and I'd rather stay here because it's my kid's birthday.
Yoksa kendim yapmak zorunda kalacağım ve burada kalmayı tercih ederim çünkü ufağın doğum günü var.
I have something to tell you, but I'd rather tell you in the dark.
Sana söylemem gereken bir şey var ama karanlıkta söylemeyi tercih ederim. Ne oldu?
In the meantime, no one I'd rather have as my number 2.
İki numaram olmasını isteyeceğim başka birisi yok.
I'd rather call it a night.
Ben geceye son versem iyi olacak.
No, it's uncomfortable. I'd much rather you do it.
- Yok ya rahatsız edici bir durum.
Listen, Rosa, there's nothing I'd rather do in my life than write a sexy text to your boyfriend, but I think this is something you got to do on your own.
Bak Rosa, şu an hayatımda sevgiline seksi mesajlar atmaktan başka bir işim yok ama bu sanırım senin kendi başına yapman gereken bir şey.
- Whatever needs to be said, I'd rather it was said in front of me.
Ne konuşulacaksa benim önümde konuşulmasını tercih ederim.
I'd rather have the truth.
Gerçeği istiyorum.
I'd rather not eat alone.
Yalnız yemek istemem.
I'd rather not say.
- Söylemesem daha iyi.