English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / If nothing else

If nothing else tradutor Turco

732 parallel translation
Like what the stock market is going to be like in the morning or where I can dig to find all the oil... or where are all the countless numbers of lost treasure chests buried at? And if nothing else, do they tell you what the next lottery winning numbers will be?
Hangi hisse senedine yatırım yapabilirsin, nereden petrol çıkartabilirsin nerede define bulabilirsin ya da gelecek hafta piyango hangi numaralara çıkacak?
For your own sake as well as ours, and purely as a matter of business expediency, if nothing else.
Kendi iyiliğin ve bizim iyiliğimiz için ve de işinin geleceği için.
If nothing else, a man should stand by his words.
Ne olursa olsun, bir insan sözlerinin arkasında durmalı.
He needs her. Her love can cure him, if nothing else will.
Caroline'in sevgisiyle iyileşebilir.
Yes, there will be beauty, for contrast, if nothing else.
Evet, güzellik olacak kontrast için, hiç değilse.
To please me if nothing else.
Lütfen, yapabileceğim başka bir şey varsa?
We have to hold on to that if nothing else.
En azından onu elimizden kaçırmamalıyız.
For Eric's sake, if nothing else.
Eric'in hatırına devam edeceğim.
Five years have taught me one thing, if nothing else :
Beş yıl bana en azından bir şeyi öğretti :
I eat so well, I should think my Aunt Rosalie would die of envy... if nothing else.
Başka bir şey yoksa gidip Rosalie Teyzemi kıskançlıktan çatlatacağım.
They're fascinating, if nothing else.
Hiç yoktan etkileyici.
Well, if nothing else, I think it'll prove to be very interesting. Nighty-night.
Her şeyden önce çok ilginç olacaktır.
If nothing else brings them out, that dress will.
Onları buraya getirecek bir sebep bulamasak bile, bu kıyafet işi halleder.
If nothing else, for the maid's sake.
Bilhassa hizmetçi için.
At least Kolaloka if nothing else.
Kolaloka olmayacaktı da ne olacaktı?
Bramante agrees with you, in this if nothing else.
Bramante de seninle hemfikir. En azından bu konuda.
Well, if nothing else, I got myself a bath.
Eğer başka bir şey yoksa, banyo yapacağım.
Understanding, kindness or pity... if nothing else were possible.
Anlayış, nezaket ya da acıma duygusu... mümkün olan başka hiçbir şey...
Please, darling, if nothing else, you must know that.
Lütfen hayatım bilmelisin ki başka bir şey yok.
Well,... if nothing else, at least I've laid your fears to rest.
Pekala,... hiç olmazsa, korkularını biraz dindirdim.
Remember, the war taught us that, if nothing else.
Unutma savaş bize bunu öğretti, başka bir şey değil.
- That is, if you've nothing else to do.
- Tabii yapacak başka işiniz yoksa.
Marter, you are the legalest fellow in these here parts, if you ain't nothing else.
Marty, hiçbir şey olmasan bile en azından bu bölgedeki en legal adamsın.
It's something that has never happened to me before... something I never expected would happen... but suddenly it is as if nothing else existed... even my music, which used to mean so much to me. Yes.
Evet.
If they are honest men, as you so naively suppose, - they've nothing to fear. - Anything else?
Senin safça düşündüğün gibi dürüst adamlarsa korkacak bir şeyleri yok.
Why, if there's nothing else, there's applause.
Hiçbir şey olmasa da alkış vardır.
Have a beer, if you got nothing else to do.
Yapacak başka bir işin yoksa bize katıl amca.
If we've gained nothing else, we can at least give the lie to those rumors and make the newspapers retract their exaggerations.
Hiçbir şey bulamadıysak bile, en azından söylentileri asılsız çıkarırız. Gazeteler de yalan haberlerini geri çekerler.
Can't you see what hope there'd be if everyone in the world knew there was nothing else but what we have here?
Dünyadaki herkes öteki dünya diye bir şeyin olmadığını bilseydi... umut nasıl var olabilirdi, düşünebiliyor musunuz?
If we separate, nothing else will interest me.
Eğer ayrılırsak, hiçbir şey benim ilgimi çekemez.
You know, this is Christmas Eve... and my wife thought, and I agreed with her... that is, if you have nothing else to do....
Bugün Noel Arifesi... karım düşünmüş, ben de ona katılıyorum... yani, yapacak başka bir işiniz yoksa...
If there's nothing else...
Başka bir şey yoksa...
And if I learned nothing else, I learned that.
Hiçbir şey öğrenememişsem bile, bunu öğrendim.
Well, if there's nothing else?
Şey, başka bir şey yoksa?
If you give me one leg of that turkey, nothing else... I'll give you my silver spurs. Why would I want spurs?
Sadece bir budunu verirsen sana gümüş mahmuzlarımı veririm.
If there is nothing else, mademoiselle, I should like to go now.
Bagka bir gay yoksa matmazel, gitmek istiyorum.
Well, if there's nothing else you want me for? No.
- Benden başka bir isteğiniz yoksa gideyim?
If you learn nothing else on your visit to this country, memorize that fact.
Ülkeyi ziyaretinde başka bir şey öğrenemesen de bu gerçeği ezberle.
Well, if there's nothing else, I'll be going.
Pekala. Bana ihtiyacınız yoksa gidiyorum.
If I did... I'd leave with you and think of nothing else.
Eğer aşık olsaydım seninle gelirdim ve başka hiçbir şey düşünmezdim.
Well, we're very civic-minded and all that, but it is getting late and if there's nothing else we can do here...
Bakın, hepimiz iyi yurttaşlarız, ama vakit geç oldu burada yapabileceğimiz başka bir şey yoksa...
But what will we do with him if he's got nothing else?
İyi ama adamın hiçbir şeyi yok ne yapacağız?
There's no sense asking if the air's good when there's nothing else to breathe.
Elde başka seçenek yokken bu sorunun lüzumu zaten yok.
It doesn't matter if I win or lose, it's just that, well, it gives me a thrill, an excitement that nothing else does.
Kazanmam veya keybetmem sorun değil bana verdiği heyecanı, coşkuyu başka hiçbir şey veremiyor.
Bob, I know one thing, if I know nothing else in the world... it's a beautiful world!
Bob, şu dünyada hiçbir şey bilmesem de bir şeyi biliyorum. Bu dünya çok güzel!
If you've done that, there's nothing else to tell me, is there?
Eğer öyle yapıyorsanız, bana söyleyecek bir şeyin olmamalı, değil mi?
And if I'm gonna be in prison... or somewhere else, I don't want to just keep... thinking and hoping, if nothing's gonna happen.
Ve hapiste veya başka bir yerde olduğumda olmayacak bir şey için ümit beslemek istemiyorum.
However, Inspector, if there's nothing else, I have some things to attend to.
Komiserim, başka bir şey yoksa bakmam gereken bazı işler var.
Yes. Well, if there's nothing else.
Peki, eğer başka bir şey yoksa?
If there's nothing else, I'd like to go to my daughter's wedding.
Başka bir şey yoksa, kızımın düğününe katılmak istiyorum.
Now, Lieutenant, if there's nothing else...
Şimdi, Komiser, eğer başka bir şey yoksa...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]