Improbable tradutor Turco
300 parallel translation
In any case, we are dealing with an opponent where the improbable is the most likely of all things expected.
"Her halükarda,'olanaksız'ın... "... tüm beklenenler içinde... "... en ihtimal dahilinde olduğu bir düşmanla meşgulüz.
Life is so gloriously improbable.
Hayat öyle güzel sürprizlerle dolu ki.
But to have found you... this is too improbable.
Ben seni buldum. İnanılmaz bir şey bu.
And you must be prepared for the improbable.
Olağan dışı şeylere hazır olmalısınız.
Of course, the story itself is very improbable.
Elbette, öykü çok umulmadık.
Oh, yes, very improbable.
Evet, hiç umulmadık.
It seems improbable.
Olası gözükmüyor.
You're an improbable person, Eve, and so am I. We have that in common.
İnanılmaz bir kişisin, Eve, ben de. Ortak noktamız bu.
But why should I stick my neck out... on the improbable chance that they might ground the ship?
Ama, zeplini indirmek için çok az bir şansları var... neden ben böyle bir riske gireyim ki?
"If anyone finds the story improbable..."
" Birileri hikayeyi olasılık dışı bulursa...
AND A COMBINATION OF IMPROBABLE EVENTS.
Reno, Nevada'ya 160 km. mesafedeki çöl...
IMPERFECT ONLY IN ITS SOLEMNITY. AND THESE ARE THE IMPROBABLE INGREDIENTS TO A HUMAN EMOTION.
İşte bunlar bir insani duygunun mesela korkunun umulmayan bileşenleri.
But, in just a moment, that hope chest will be opened, and an improbable phantom will try to bedeck the drabness of these two people's failure-laden lives with the gold and precious stones of fulfillment. Arthur castle, standing on the outskirts, and about to enter, the twilight zone. Mr. And mrs.
Ama biraz sonra bu umut sandığı açılacak ve beklenmedik bir siluet, hayatı yokluk dolu bu iki insanı altın ve mücevherlerle gözlerini boyayarak hüzne boğmaya çalışacak.
They regard it as highly improbable.
Bu olasılık ihtimal dahilinde değil.
Imagine I'm Hitler... it's highly improbable, since we don't have the same training.
Benim Hitler olduğumu düşün... İyi eğitim almamış askerleri, yine de salıvermezdim.
We are witnessing something... ... which historians will always say is completely improbable... ... and yet it is true.
Öyle bir şeye tanık oluyoruz ki tarihçiler hep ihtimal dışı ve yine de gerçek olduğunu söyleyecek.
It may sound improbable, but do you know the goodwill in the hearts of our crew turned out to be practically boundless.
Bu beklenmedik bir şey gibi görünebilir ama... Ama, bizim müretebatın içindeki iyi niyetin sınırsız olduğu ortaya çıktı.
An event which is improbable in 100 years may be inevitable in 100 million.
100 yıl içinde olması neredeyse olanaksız olan bir olayın 100 milyon yıl içinde gerçekleşmesi kaçınılmaz olabilir.
You'll only come to some wildly improbable conclusions.
Sadece bazı çılgınca ve ihtimal dışı sonuçlara varırsın.
I put my faith in an improbable and private image of a fatherly god.
İmanımı inanılmaz ve özel bir Baba-Tanrı figürüne adadım.
Most stupid and improbable..... The Sorcery And what reason for arrest?
Neden tutuklamıyayım?
No, just highly improbable.
Hayır, sadece oldukça ihtimal dışı.
Because it's the most improbable.
Çünkü ummayacakları yol.
So improbable, we almost didn't check it.
Neredeyse gözümüzden kaçıyordu.
You artists really are a peculiar kind of industry, precarious and improbable.
Siz, yıldızlar çok ilginç, son derece hassas, kırılgan bir ürünsünüz.
- It's improbable.
- Olanaksız.
It may seem improbable, but I'm wondering what'll happen to you.
İnanmayacaksın ama, sana neler olacağını merak ediyorum.
- lsn't your story improbable?
- Hikayeniz biraz inanılmaz değil mi?
The relative size, age and composition of this planet makes it highly improbable that it would evolve similarly to Earth in any way.
Bu gezegenin büyüklüğü ve yaşı Dünyaya benzer biçimde evrimleşmesini imkansız kılıyor.
You must realize that today, in Germany, anything can happen... even the improbable, and it's just the beginning.
Şunu kafana sok, bugün Almanya'da her şey olabilir. En olmayacak şeyler bile. Daha yeni başladı her şey.
A comparison of the two may turn up some improbable connection, which may protect you and ourselves.
Bir karşılaştırma beklenmeyen bir duruma bağlanabilir, bu da seni ve bizi koruyabilir.
I know, it seems improbable.
Biliyorum, kulağa saçma geliyor.
You've saddled me with this improbable costume, which the public now expects me to wear.
Başıma, hep giymem gereken, alakasız bir kostüm çıkardın.
We lose a chance to gain something that it was real and important in the theater of war of the Average East, to go to conquer something that it was sufficient improbable doubtful and in the Extreme East.
Daha gerçekçi ve önemli bir fırsat yakalanmış olan ortadoğu cephesi daha şüpheli ve gerçekten uzak bir başarı olan uzakdoğu cephesine feda edildi.
I must admit this story seems improbable. Even unbelievable.
İtiraf etmeliyim bu hikaye inanılmaz görünüyor, hatta imkansız.
It was because of that highly improbable adventure that she came to be called Gradisca.
Ona Gradisca denmesinin pek de inandırıcı olmayan serüveni nedeniyledir bu.
Well, it is highly improbable.
Tamamen olasılık dışı.
What could be more improbable than God?
Tanrı'dan daha fazla olasılık dışı bir şey var mı?
It may seem improbable to you, but we are desperately short of transport aircraft.
Sana imkansız gelebilir, ama uçak yakıtlarımız tükenmek üzere.
If the hemorrhaging should start again, which is very improbable, You can telephone me.
Pek olası değil ama eğer kanama olursa...... beni arayabilirsiniz.
- Highly improbable.
- Oldukça ihtimal dışı.
Highly improbable.
Oldukça ihtimal dışı.
"'So all I have to do to make one "'is work out exactly how improbable it is... "'feed that figure into the finite improbability generator...
Tek yapmam gereken, bunun tam olarak ne kadar olasılıksız olduğunu hesaplamak... bu sayıyı sonlu olasılıksızlık üretecine vermek... bir bardak taze çay verip, çalıştırmak.
- No, just very, very improbable.
Hayır, sadece çok çok olasılıksız.
When you have eliminated the impossible, whatever remains however improbable must be the truth!
İmkansız olanı ihtimal olarak ortadan kaldırdığınızda geriye kalan ne kadar olanaksız görünse de gerçeğin ta kendisidir.
The improbable in this case again, like the book is almost certainly weird, unbelievable but possible.
Olasılık dahilinde olmayan ise, yani kitaptaki gibi zaten hemen hemen çok tuhaf, ve akıl almaz ama gerçeğin ta kendisi.
When you have eliminated the impossible, whatevery remains, however improbable must be the truth.
İmkansız olanı ihtimal olarak ortadan kaldırdığınızda geriye kalan ne kadar olanaksız görünse de gerçeğin ta kendisidir.
You live in an improbable future, so you don't live.
Sen olası bir gelecekte yaşıyorsun, bu yüzden aşık olamazsın.
It is also highly improbable that he has gas laid on in his house.
Aynı zamanda evinde havagazı olması son derece ihtimal dışı.
Improbable.
Olamaz.
Highly improbable, captain.
Son derece imkansız.