In fact tradutor Turco
24,053 parallel translation
In fact, his tailor is just across the square.
Aslında, terzisi meydanın karşısında.
In fact, I came to thank you.
Aslında sana teşekkür etmeye geldim.
In fact, I don't think I've ever met a bigger crisis actor than you before.
Gerçek şu ki, daha önce senden daha büyük bir... kriz oyuncusuyla karşılaşmamıştım
Several times, in fact.
Defalarca hatta.
In fact, many prophets confessed to hearing voices.
Hatta birçok peygamber sesler duyduklarını itiraf etmiştir.
In fact of all the lawsuits we're facing, the company's rebranding.
Bize açılan bunca davanın ardından şirket isim değiştiriyor.
In fact, some believe there are alternate realities playing out that very scenario, with other lives that we're leading...
Aslında kimisi tam o senaryoyu oynatan alternatif gerçeklikler olduğuna inanır. Yönettiğimiz başka hayatlarla.
In fact, I will give you your first assignment right now.
Hatta şimdi ilk görevini vereceğim.
In fact, it put Primm on the map.
Hatta Primm'i haritada gösterilir duruma getirdi.
In fact, we may be at a bigger risk of losing the money we did invest in this home.
Üstelik bu eve yatırdığımız parayı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabiliriz.
In fact, curiously enough, you were the only one that ever created a fan page of this guy.
Aslında işin garibi bu adam için fan sayfası yapan tek kişi sendin.
In fact, you're the only guilty man in the entire pen.
Aslında bu kodesteki tek suçlu adam sensin.
In fact, there was a spring from this very river near our estate in the Enchanted Forest.
Aslında Büyülü Orman'daki evimizin yanında tam da bu nehirden gelen bir pınar vardı.
In fact, some people even claim to have actually seen the Dress White Ghost.
Hatta bazı insanlar beyazlar içindeki hayaleti gördüğünü bile söylüyor.
In fact, I am due for a meeting with the D.A.
Hatta savcıyla olan toplantıya geç kalmak üzereyim.
Perfect, in fact.
Harika, hatta.
In fact, you were the last person to see Matt before he fled the country.
Hatta ülkeden kaçmadan önce Matt'i gören son kişisiniz.
Quite clever of you to posit that Rodger wanted to frame you, when in fact, you framed Rodger.
Aslında siz Rodger'ın kuyusunu kazarken Rodger'ın sizin kuyunuzu kazıyormuş gibi göstermek, oldukça zekice.
In fact, the word "tyrant" has been bandied about.
Aslında zalimce demişti.
In fact, why am I here with any of these people? "
"Aslına bakarsan, bu odadaki insanların herhangi biriyle niye aynı odadayı ki?"
In fact, it's at least 150 miles outside the search area.
Ayrıca arama bölgesinin en az 150 mil dışarısında kalıyor.
In fact, I'm the only one who can do that job, aren't I?
Aslında bu işi yapabilecek tek kişi benim, öyle değil mi?
In fact, you were the last person to see Matt before he fled the country.
Hatta, ülkeden kaçmadan önce Matt'i en son siz görmüşsünüz.
In fact, don't ever mention her name.
Hatta ismini bile söyleme.
You know, in fact, I'm getting a little hungry myself.
Biliyor musunuz, aslında şahsen ben biraz acıkmaya başladım.
I... you know, art is... is really, in fact, indeed my true passion.
Ve bildiğiniz gibi, sanat... Benim asıl tutkum sanattır.
But you did in fact sleep with Sam in high school, did you not?
Ama aslında lisedeyken Sam'le yatmıştınız, değil mi?
In fact, half of what you just said went right over my head.
Hatta söylediklerinin yarısını şimdiden unuttum.
In fact, he's the one who taught me how to use a knife.
Hatta bana bıçak kullanmayı öğreten oydu.
In fact, you could look around this living room and say these two are responsible for all this.
Aslında şu odaya bir göz geçirip bütün bu her şeyden ikisinin sorumlu olduğunu da söyleyebilirsiniz.
In fact, it allows me to prove that I'm past the crazy idea that there was something between us.
Hatta böylece aramızda bir şey olduğu saçma fikrini aştığımı da kanıtlayacağım.
In fact, I'm getting, you know, deep into the second half here.
Hatta ömrümün ikinci yarısının sonlarındayım.
- No, in fact, if I have to suppress it, I can't even more.
Hayır, hatta bastırmaya çalışırsam daha da beter oluyor.
In fact, if I move the rest of my stuff in your place, then we'd already be spending the weekend together.
Aslında bütün eşyalarımı senin evine getirsem her hafta sonunu beraber geçiririz.
In fact, they put her in classes with kids a lot older than her.
Onu kendinden büyüklerle aynı sınıfa koymuşlardı.
Uh, in fact, let's start with the Fauré, shall we?
Hatta Fauré ile başlayalım, tamam mıyız?
If there is any truth in these rumors, one day, you will have to confront that fact!
Bu söylentilerde ufacık bir gerçek varsa bir gün gerçekle yüzleşme zorunda kalacaksın.
And given the fact that you two look exactly alike, you should be able to fit in them. What's next?
Ve tamamen ona benzemene bakılırsa sana olabilir.
At this point, I think we have to accept the fact that he is a legitimate existence in your life.
Bu noktada, sanıyorum ki onun hayatında gerçekten olduğunu kabul etmeliyiz.
In that way, it adds to the fact that it's the greatest army you can find.
Böylece bulabileceğiniz en iyi orduyu toplarsınız.
It was hard for us to hear, but in the spirit of tolerance, we accepted the fact that a 9-year-old might not want to fall asleep under the watchful eyes of her half-naked fathers.
Bunu duymak bizim için ağır oldu ama hoşgörülü olup dokuz yaşındaki bir kızın, yarı çıplak babalarının gözleri üzerine dikilmişken uyumak istemeyebileceği gerçeğini kabullendik.
Papers called him'the Jack of Knives'on account of the fact that's what he called himself in the letters he sent, taunting them.
- Aman Tanrım. - Onları kışkırtmak için gönderdiği mektuplarda kendine öyle dediği için gazeteler de ona "Hançerli Jack" dedi.
You went back and put salt on the squire and the highborn woman's corpses after the fact to steer the search in that direction.
Geri dönüp soylu kadına tuz serptin ki araştırmaya bu yönde devam edilmesini sağlamak için.
- Well, the fact that he doesn't overtly espouse violence just shows how sophisticated ISIS has become.
- Açıkça şiddet göstermemesi IŞİD'in çok yönlü bir hale geldiğini gösteriyor.
And no one else in the bar is reacting to the fact that a horse walked in?
Peki bardaki kimse bir atın içeri girmesine tepki vermemiş mi?
Yeah, well, what... what about the fact that he never stops your family from just barging in any time?
Tamam, peki ailenin sürekli evime girip çıkmasına laf etmemesine ne diyeceksin?
He's both criminally and forensically sophisticated, and the fact that he's been able to function and evade caption in 3 countries means that he's highly intelligent and almost certainly multilingual.
Hem suç açısından hem de adli açıdan deneyimli, ayrıca 3 ülkede cinayet işleyip polisten kaçabildiğine göre son derece zeki ve birden fazla dil biliyor.
Generally, getting across an air gap is... Is one of the more difficult challenges that attackers will face just because of the fact that there... everything is in place to prevent that.
Temel olarak baktığımızda izole bölgeye erişmek saldırganların yüzleşeceği,... oldukça zor durumlardan biridir çünkü herşey bunu önlemek için tasarlanmıştır.
What does... what are the implications of the fact that we now are in a post-STUXnet world?
Asıl konuşmamız gereken şeyler,... artık STUXnet'ten sonraki dünyada mı yaşıyoruz?
The fact that the entire town was actually constructed in a giant snow globe probably has an effect on your bar count.
Tüm kasabanın dev bir kar küresinin içinde olması sinyal çubuklarının sayısını etkiliyordur muhtemelen.
This was a courtesy meeting, because Renford is a very big deal in our circle and he's got more money than God, despite the fact that he's paying off three other wives.
Bu görüşmeyi nezaketten yaptık çünkü Renford çevremizde önemli biri ve Tanrı'dan bile zengin, üç eski karısına nafaka ödemesine rağmen.