In plain sight tradutor Turco
466 parallel translation
Everybody come out in plain sight.
Herkes açıkça görünecek bir yere çıksın.
I couldn't help seeing her forcing herself on you,... right there in plain sight.
Kardeşin henüz mezarında bile değilken...
Well, the drawing room being just across the hall, Mr Lowry was in plain sight the whole time.
Salon holun karşısında Bay Lowry bütün zaman boyunca net bir şekilde görünüyordu.
Put this in the briefcase and leave it in plain sight.
Bunu çantaya koyup göz önünde bir yere bırak.
When there's a town in plain sight?
Kasabanın yanındaki ovaya ne dersiniz?
And this, in plain sight of everyone.
Ve bunu herkesin gözünün önüne koymuşsun.
You keep your hands right where they are in plain sight.
Ve sen. Ellerini oldukları yerde tut görebileceğim bir yerde.
Get out of the car, and keep your hands in plain sight.
Arabadan çıkıp ellerini görünecek şekilde tut.
In plain sight.
Görünür bir yerde.
Nothing in plain sight linking him to Dakota's disappearance.
Dakota'nın kayboluşuna görütecek bir ipucu yok.
You have to get past those crushers, then up those stairs in plain sight.
Şu üç polisi geçmelisin ve saklanamadan yukarıya çıkmalısın.
You took a pretty big risk, Philby, hiding the body in plain sight.
Oldukça büyük bir risk aldın, Philby, cesedi görünür bir yere koyarak.
- I mean, was it in plain sight?
- Yani, dışarıdan görülüyor muydu?
The third commandment is never leave your cap in plain sight.
Üçüncü kural, asla şapkanı görüş alanında bırakmamandır.
Leaving that truck in plain sight is dangerous!
Kamyoneti böyle ortada bırakmak tehlikeli!
- I think she wants us in plain sight.
- Sanırım bizi görüş alanında istiyor.
Yes, in plain sight.
Evet, makul olan da bu.
In plain sight.
Makul bir yer.
But only by passing through the crimson drawing room... could one see The Return of Spring... the much-discussed nude by Bouguereau... which Beaufort had had the audacity to hang in plain sight.
Ama ancak kırmızı odadan geçenler... Bouguereau'nun çok tartışılan nü resmi Baharın Dönüşü'nü görebiliyordu. Beaufort'lar bu resmi herkesin görebileceği biryere asma cesaretini göstermişlerdi.
He's probably hiding in plain sight.
Muhtemel kolay bulunur bir yerde saklanıyordur.
Or that he in fact hides in plain sight posing as delivery or maintenance workers.
Ya da postacı veya tamirci kılığına girmiş de olabilir.
This may be due to his superior knowledge of the inner structure of buildings and duct works or that he, in fact, hides in plain sight posing as delivery or maintenance workers.
Bunun nedeni binanın iç yapısını ve kanalların rotasını iyi bilmesi olabilir. Ya da postacı veya tamirci kılığına girmiş de olabilir.
Hide in plain sight.
Açıkta saklanacaksın.
Lay down your weapons in plain sight.
Silahlarınızı çok sakin bir şekilde yere bırakınız.
My spotty puppy coat is in plain sight and leaving tracks.
Alacalı kürküm göze batıyordu.
Ethan, you're going into the embassy in character, during a party, hide in plain sight, highest possible profile.
Ethan, başka birinin kılığına girip konsolosluktaki partiye gideceksin, ortalıkta görüneceksin.
Knowing Sisyphus, he probably has it hidden in plain sight.
Sisyphus'ı tanıdığımdan, muhtemelen onu basit görünen bir yere saklamıştır.
"The best place to hide something is in plain sight."
"Bir şeyi saklamak için en iyi yer gözümüzün önünde olandır."
By all accounts, the man we're looking for, the man she saw, has a knack for vanishing in plain sight.
Denilenlere göre, onun gördüğü ve bizim aramakta olduğumuz adamın göz önünden bir anda kaybolmak gibi bir becerisi var.
You dressed them like locals, and hid them in plain sight.
Onları yerel halk gibi giydirdin... ve onları basit görünen yere sakladın.
Hidden in plain sight...
Sıradan görünüşle saklanmış.
Do youfurther admit thatthis unnatural depiction... occurred infull public view where itwas accessible to... and in plain sight of minor children?
Ayrıca kabul ediyor musunuz? Bu olağan dışı tasvir, halkın görebileceği şekilde küçük çocukların bile kolaylıkla ulaşabileceği bir yerde sergilenmişti.
Well, I, I've been out, in, in plain sight.
- Görüş alanının dışındaydım.
Keep your hands in plain sight.
Ellerini görünür biçimde tut.
My car's been out there all night in plain sight.
Arabam bütün gece orada durdu.
Hidden for you to find... or in plain sight for you to ignore.
Bulacağın gizli yerde... veya, sade bir gözle yok sayman.
No, that box was left in plain sight at the first murder scene.
O ilk cinayet mahallinde bulunuyordu.
You left blood-soaked towels in plain sight Your alibi?
Ama kanlı havluları ortada bıraktın. Gerekçen? Ted'in kolundan bulaşan kan.
From the beginning we had the instinct to keep this to ourselves, to hide in plain sight.
Başlangıçta bunu kendimize saklamamız gerektiğini hissettik, Gözlerden uzak olmayı.
Hidden in plain sight.
Açık görüşte değil.
Come out slowly with the child in plain sight.
Çocuğu göreceğimiz şekilde, yavaşça ortaya çıkın.
You hid in plain sight, offering aid to the victim.
Saklanmadan bekledin, kurbana yardım ettin.
Evil hiding in plain sight I use this spell with all my might
Göz önünde saklanan iblis Bütün gücümle kullanıyorum bu tılsımı
They left the evidence in plain sight instead of dropping it into the nearest star.
Gemiyi en yakın yıldıza göndermek yerine gözle görünür kanıt bırakmışlar.
You can't carry a body in plain sight on campus, even at night.
Gece bile olsa, kampüste uluorta ceset taşıyamazsın.
He strung it out in such plain sight, no one ever saw it.
Kimsenin fark edemeyeceği şekilde süslemeden germiş.
don't hide it, keep it in plain sight.
saklamamış, ortalık yerde bırakmış.
In the sight of God, all things are made plain, my son.
Tanrı'nın huzurunda herşey bellidir, evladım.
In plain sight.
Herkesin gözü önünde.
Your garbage is in a public area. Plain sight.
Çöpün halka açık yerde.
Guy's wearing the evidence in plain sight.
Adam, kanıtı giymiş dolaşıyor.