Intense tradutor Turco
3,888 parallel translation
I feel the intense feelings of romantic love are fading from our relationship.
Bizim ilişkimizdeki yoğun romantik aşk duygularının kaybolduğunu hissediyorum.
It's even more intense at the egg.
Yumurtanın başındayken daha da yoğun.
He's assumed this very intense involvement in our relationship as if he's a part of it somehow.
Bu yoğun ilgisiyle ilişkimizin bir parçası falan olduğunu sanıyor.
It is a very intense scene.
Bu çok güçlü bir sahne.
It's none of my business, but that looked kind of intense.
Bunların hiçbiri beni ilgilendirmez. Oldukça etkileyiciydi.
It's a super intense German personal power massager.
Çok güçlü ve Alman malı olan bir kişisel masaj aleti.
Burns are most intense here and here.
En ileri yanıklar burada ve burada.
It's similar to my experiments, but much more prolonged and intense.
Benim deneylerimle benzerlikler var ama bunlar daha uzun süreli ve yoğun.
You know, I-I've been thinking that... maybe meeting somebody one-on-one is too intense, so... Friday night, my friends are having a party.
Düşünüyordum da biriyle baş başa tanışmak gerilmene sebep olmuş olabilir bu yüzden cuma akşamı bizimkilerle parti veriyoruz.
Your mysterious, unnamed client seems like a pretty intense guy.
Sizin gizemli, isimsiz müvekkiliniz istekli bir adama benziyor.
Nocomprende, but that dude looks intense.
Neden anlamadım ama adam çok gergin görünüyordu.
She's pretty intense.
- Çok ciddi biri.
We need more intense testing procedures.
Daha yoğun test prosedürlerine ihtiyacımız var.
[Hansen] There's some guys, the competitive spirit in them is so intense, they have to race.
Rekabet ruhuyla dolu bazı adamlar var içlerinden geliyor, yarışmak zorundalar.
So I had these very immediate and intense relationships with people all the way around, and carried stories from one to another.
Böylelikle gezdiğim her yerde insanlarla ani ve içten bir ilişki geliştirdim ve bir çok hikayeyi taşıdım.
She's also a former U.S. federal agent who's recently been under intense scrutiny.
Ayrıca son zamanlarda ciddi denetim altında olan bir Amerikan federal ajanı.
"This week, as national attention has increased, the Sanford Police Department's handling of the investigation has come under intense pressure to release..."
- "Bu hafta, ulusal ilgi arttığından Sanford Polis Departmanı'nın soruşturmayı ele alışı inanılmaz bir baskı altına..."
Sayre's law... the politics of a university are so intense because the stakes are so low.
Sayre'nin yasaları. Üniversite politikaları çok katı çünkü menfaat oranları çok düşük.
And it was so intense down there.
Aşağıdaki güç çok yoğundu.
An intense war?
Şiddetli bir savaş mı?
Check out these holes here. The ground, it's pretty intense.
Şu deliklere bak, toprakta, çok etkileyici.
We should have gotten a less intense black guy for diversity, but we don't have any in our roster.
Çeşitlilik için daha sakin bir zenci getirmeliydik. Ama elimizde başka kimse yok.
Sounds intense.
- Ağır gelmiş olmalı.
Like, that was pretty intense.
Zor şeyler yaşadı.
That's a little intense.
Bu biraz aşırıymış.
Bilocations have more intense personalities.
Bilokasyonların daha yoğun karakterleri var.
We got up there and the party was definitely a little more intense than any of us had anticipated.
Yukarıya çıktık ve parti kesinlikle bizim beklediğimizden daha hareketli bir partiydi.
I notice that you seem to have a lot of intense feelings for this Savanna woman.
Bu Savanna'ya karşı aşırı duygular beslediğini fark ettim.
It was intense.
Oldukça çarpıcıydı.
Detective Terney seems a little... intense.
Dedektif Terney biraz gergin gorunuyor.
There are signs of an intense struggle before she was strangled.
Boğulmadan önce hayli mücadele ettiğine dair izler var.
This is my first time, and it's... Intense.
Buraya ilk gelişim ve bu çok yoğun.
I had the most intense situation at the library today with this guy, Mike...
Mike diye bir adamla kütüphanede hayatımdaki en gergin anları yaşadım.
I didn't realize this whole process was gonna be so intense.
Henüz farkında değilim, ama süreç çok yoğun olacaktır.
Yeah, well, it's hard to concentrate in these intense situations.
Şey, böyle gergin durumlarda konsantre olmak zor.
Her story's pretty intense.
Hikâyesi çok etkileyiciydi.
This Russian stink eye... it's pretty intense.
Bu Rus keskin göz, bayağı bir etkileyici.
She was kind of intense.
Gergindi.
It was just really intense.
Çok çılgıncaydı.
An intense fear of dying.
Yoğun bir ölüm korkusu.
Only someone has altered it to make the phosphorus highly explosive especially if it's exposed to intense heat.
- Kurbağa mı dedin sen? - Evet ama biri fosforu oldukça patlayıcı yapmak için bunu değiştirmiş. Özellikle de yoğun ısıya tabi tutulursa.
God, this stuff is intense.
- Tanrım, çok yoğun bir maddeymiş.
I get it. It's a lot of pressure. And our world can be a little intense.
Üzerinde birçok baskı var ve bizim dünyamız biraz mantık dışı.
This class is so intense.
Bu ders çok yoğun geçiyor.
It's intense.
Çok yoğun.
- Sounds intense.
- Anlayabiliyorum.
The shape suggests that intense heat distorted what was once a much smaller hole.
Şekle göre yoğun ısı küçücük bir deliği genişletmişe benziyor.
Didn't think it was gonna get this intense.
Bunun şiddetli olacağını düşünmedin.
He's crazy intense, but I've never met anyone who cares more about this job.
Craig aşırı istekli ama daha önce işi için bu kadar çırpınan kimseyi görmedim.
The pain should be quite intense.
- Acı oldukça keskin olacaktır.
AND THE CUTS APPARENTLY CAUTERIZED WITH INTENSE HEAT.
Frederick dedi ki... Delta Sierra Juliet.