It's always like that tradutor Turco

There is some talk troops are on the way. But it's always like that.

Askeri birlikler yola çıkmış, fakat bunlar her zamanki gibi söylenti.

It's always been like that.

Her zaman böyle olmuştur.

It was like you suddenly turned a blinding light... on something that had always been half in shadow.

Gölgede kalmış yarımın karanlığına birden vuran gözleri kör edici bir ışıktı sanki!

No, I guess there's nothing a man like you can do, except keep on running. But no matter where you go, you're gonna run into that same fence, and it always has wire on it.

sanırım koşmaya devam etmesi dışında yapabileceğin hiçbir şey yok.

It's always like that at night.

Geceleri hep böyle olur.

It's always like that.

Hep böyle olur.

It includes such items as a Mediterranean villa... perched like the nest of a sea bird over that coast... they call the Divina Costiera, where it's springtime always.

Hep bahar mevsimi yaşanan Divina Costiera dedikleri yerdeki sahile bir deniz kuşu yuvası gibi yerleştirilmiş Akdeniz yazlık evi gibi şeyleri kapsıyor.

Yes, it's boring if always like that.

Kafaya takarsan evlilik çok can sıkar.

It's always like that.

O her zaman öyle.

That's for sure. I wanna hold it like we always held it, with skin!

Ben burayı her zamanki gibi korumak isterim :

I suppose it's always like that.

Sanırım hep böyle olur.

One thing leads to another, it's always like that,

Bir şey, başka bir şeye yol açar, Her zaman olduğu gibi

Isn't it enough that you've always treated me like a squaw without subjecting dear, sweet Becky to this crude, vulgar...

Bana sanki Kızılderili karınmışım gibi davrandığın yetmiyor gibi birde bu aşağılık kaba adamın Biricik Becky'e böyle- -

It's been like that from the beginning, always keeling over.

Başından beri hep böyleydi, sürekli kendini kaybediyordu.

It's always like that.

Hep böyle zaten.

Yes, it's always like that.

Evet, bu hep böyledir.

It's always like that.

Her zaman da böyleydi.

It's always been like that.

Bu hep böyle olmuştur.

What isn't? Well, I know it's easy enough to figure out about a patient or a guy like me that's always hanging around all the time, but what about a stranger?

Bir hastayı ya da ortalıkta dolaşan benim gibi birini çözümlemenin kolay olduğunu biliyorum fakat bir yabancı olsaydı nasıl olurdu?

It's always been like that.

Her zaman böyle oluyor.

I do? Oh, it's always so foolish to ask in cases like that, isn't it?

Pek aptalca bir soru, değil mi?

Do you always hide it like that?

Onu her zaman böyle saklar mısın?

It's always like that.

Her zaman böyledir.

Yes, it's always like that.

Evet, hep böyle oluyor.

It's always like that now.

Artık hep böyle.

I mean, it's like I always felt that he was taking care of me... and now I just don't know what to do.

Yani, her zaman benimle ilgilenen biri var gibi hissediyordum... ve şimdi ne yapacağımı bilmiyorum.

It's always like that.

Hep böyledir.

It's always been like that!

Hep böyleydi bu adam.

It's always like that, the truth won't get you very far

Her zaman böyledir, gerçekler seni bir yere götürmez.

- But it's always like that.

- Ama hey böyle.

Oh Bobby,... it's probably Beauty, she always sounds like that when she barks.

Oh Bobby,... O muhtemelen Beauty'dir. Havlarken hep öyle sesler çıkarır.

# Hello, world, it's like a different way of livin'now # # And thank you, world, I always knew that we'd be free somehow #

# Merhaba, Dünya, sanki yeni bir yaşam şimdi # # ve sağol, Dünya, biliyordum bir gün özgür olacaktık bir şekilde #

But I like it that he's always available.

Ama bunu seviyorum, her zaman hazır.

It's always guys like you that try to get away with it.

Evet. Sizin gibiler hep kaçmaya çalışır zaten.

I know it's not always like that, so I figure something bigger is going on.

Demek ki büyük bir iş dönüyor.

It's like I always said, you got your Ronald Reagan, you got your Lee Iacocca, you got your Geraldo Rivera, and that's all you need.

Hep söylediğim gibi, Ronald Reagan'ın olacak, Lee Iacocca'n olacak, Geraldo Rivera'n olacak, başka bir şeye de ihtiyacın yok.

... it's always like that with him....

- Hiç kendine toz kondurmazsın.

That's what he always does this, you know. He gets a little cranky like this. It's only'cause he's getting psyched up for a big game.

O daima yapar bunu.He always does this.Huysuzlaşıyor çünkü büyük oyunla ilgili psikolojik.

It's just that every time I've seen pictures of battlefield scenes and, uh, I always see the drummer boy lying dead next to his drum and, uh, if it's all the same to you, sir, I'd like to trade my rifle in for a drum.

Yani ne zaman bir savaş fotoğrafı görsem hep yanında davuluyla ölmüş bir davulcu görüyorum. Sizin için fark eden bir şey yoksa, davulumu verip tüfek almayı tercih ederim.

Well, it's just that you're always stuck in your office, you know, worrying about losses and profits and career moves, while we're out here having fascinating, fun-filled conversations about things like, well, like sexual stimuluses.

Sen ofisine kapanıp kâr, zarar ve kariyer gibi endişelere gömülürken biz burada cinsel uyaranlar gibi ilgi çekici ve eğlenceli konularda sohbet ediyoruz.

I still won't be sitting here with you, because I have something at home that doesn't care what I look like, accepts me for what I am, and is always there when I need it... my couch.

Çünkü evde dış görünüşüme aldırmayan bir şey var. Beni olduğum gibi kabul eden ve her ihtiyacım olduğunda orada olan bir şey var. Kanepem.

Anyway, why's it always gotta be like that when you come over here?

Hem, neden her geldiğindee bunu yapmak zorundayız?

It's not always like that. lt always has to be fucking like that.

Hep yapmıyoruz. Hep bunu yapıyoruz.

- It's always yours to take or leave. - Come on, it's not like that.

- Sen ne istiyorsan öyle yap.

There'll always be some guy, even some friend of yours, thinking he can treat me like Stuckey, thinking that it's allowed.

Her zaman bana Stuckey gibi davranabileceğini, buna hakkı olduğunu düşünen biri hatta senin bir arkadaşın olur.

It's always been like that with you, Maurice.

Sen her zaman öyleydin Maurice. İleri görüşlüsün.

It's always like that with you guys.

Sizlerin aklındaki hep bu.

You've been really great with me, Leon... and it's not always like that. You know?

Bana karşı çok iyisin, Léon.... herkes böyle davranmaz, biliyor muydun?

It's always like that with twins.

İkizler hep böyle olur.

It ´ s just that, you know, when I was, when I was a kid, I always imagined what I would... be like or where I would be... or what I would have when I got older.

Bu sadece, bilirsin, ben çocukken, her zaman nasıl biri olacağım... nerede yaşayacağım... büyüdüğümde nelere sahip olacağım diye hayaller kurardım.

You're always going on about how it's like the ultimate hit and that.

Sen hep güçlü bir doz almanın nasıl bir şey olduğunu söyleyip dururdun.