Like that tradutor Turco
199,347 parallel translation
Something like that.
Onun gibi bir şey.
I'm gonna be rolling your hands like that.
Bunu avuçlarında yuvarlayacağım.
We would never do something like that.
Asla böyle bir şey yapmayız.
It's like that time we discovered that huge fish creature in the Seine in Paris.
Şey gibi diyorsun, hani Paris'teki Sen Nehri'nde şu devasa balık türünü keşfetmiştik ya?
Even your brain couldn't stand another roasting like that.
- Senin beynin bile... -... böyle bir şeyi tekrar kaldıramaz.
It's never done anything like that before.
Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı.
He said the only way to really fix an old floor like that is to tear it up and replace the whole thing.
Öyle eski bir zemini onarmanın tek yolunun söküp tekrar yapmak olduğunu söyledi.
Why do you bounce with your hands in the air like that?
Niye ellerini öyle havaya kaldırarak zıplıyorsun?
Why does it look like that?
Niye böyle görünüyor?
You like that, don't you?
Hoşuna gitti, değil mi?
It all seems obvious when you say it out loud like that.
Böyle yüksek sesle söyleyince her şey ortada görünüyor.
I haven't slept like that in a long time.
Uzun zamandır böyle uyumamıştım.
But, like I told her, the only thing of note was that there was this little barking dog.
Ama ona söylediğim gibi dikkate değer tek şey o küçük havlayan köpekti.
So, some famehungry floozy reminds all of Seattle why they hate you, and then this zombie army outfit that's like your only family, throws you out because this floozy outed you as a human?
Yani bir şöhret düşkünü Seattle'a neden senden nefret ettiğini hatırlattı ve sonra bu kaltak seni insan olarak gösterince ailen olarak gördüğün zombi ordusu seni attı mı?
I mean, I was saying that that's why you would talk to me... Um, looking like you do.
Senin gibi görünen biri neden benimle konuşsun diyordum.
I feel like she was in here every night, but I can't be positive she was here that night.
Her gece buradaymış gibi ama o gece burada mıydı emin olamıyorum.
I know that family is important to the Wrens, just like it is to all Mandalorians.
Wrenlar için ailenin önemli olduğunu biliyorum tıpkı tüm Mandalorianlar için önemli olduğu gibi.
The only thing I'm learning is that Ezra must be really gifted to learn as well as he has from a lousy teacher like you.
Öğrendiğim tek şey Ezra'nın senin gibi berbat bir hocadan bir şeyler öğrenip şu hale gelmesi onun gerçekten üstün yetenekli olduğunu gösteriyor.
That's not what it looks like.
Böyle görünmüyor ama.
I know what that's like... to have someone missing.
Bunun nasıl olduğunu bilirim, birini kaybetmenin yani.
What does that look like?
Nasıl bir şeye benziyor?
I like to think in some small, heinous way I had something to do with that.
Küçük, iğrenç çözümleri düşünmeyi severim ve bununla ilgili bir şey yaptım.
It's like a seahorse, but it's a dragon about a foot long... that most people don't even know exists.
Denizatı gibi ama 30 cm büyüklüğünde bir ejderha çoğu insan varlıklarından bihaberdir.
And that's what it looked like then.
O sırada böyle görünüyordu. DENİZ BİYOLOĞU
It's like, if you can document that change, you can reveal this to the public in a powerful way.
Bu değişimi belgeleyebilirsek, bunu halka etkili bir şekilde gösterebiliriz.
As long as you don't mess up and, like, crash your tank or kill that coral, then they're all gonna continue living.
İşleri batırıp, tanka zarar vermezseniz ya da mercanı öldürmezseniz, yaşamaya devam ederler.
Here is what that's looking like at the moment.
Şu anda böyle görünüyor.
There are crabs and lobsters... and little shrimps that will do things like defend corals.
Yengeç ve ıstakozlar vardır... ve küçük karidesler, mercanı savunmak gibi şeyler yaparlar.
Like, that whole thought just became much more depressing.
Bütün olanlar çok daha depresif görünmeye başladı.
You're gonna like yourself much more... if you can say, " Well, I sure tried to turn that around.
Düşüneceksin... Eğer şunu söyleyebilirsen... kendini daha çok seveceksin : " Bunu değiştirmeyi denedim.
If you were to take the hardest seven days in the Tour de France, put'em all together back-to-back-to-back-to-back, that would be what this Haute Route course was like.
Fransa Bisiklet Turu'nun en zor yedi gününü arka arkaya koyduğunuzu düşünün, Haute Route'un parkuru işte buna denk geliyordu.
- Like, that I'm recovering.
- Sanki toparlanıyormuşum gibi.
Each director of laboratory, like me... I have to sign a code of ethics, that what we are doing is not harmful or detrimental to the whole anti-doping society.
Ben dâhil, her laboratuvar başkanı meslek etiği sözleşmesi imzalayarak yaptığımız işin dopingle mücadele camiasına zarar vermediğini onaylamak zorundayız.
It's like they're saying they've been here for ever, and I know they haven't, but part of me is starting to think that it's real.
Sanki evvelden beri burada olduklarını söylüyorlar ve öyle olmadığını biliyorum ama bir yanım gerçek olduklarını düşünmeye başladı.
All I can say is that we are lucky it was a benevolent race like the Monks, not the Daleks.
Tek söyleyebileceğim, şükür ki Dalekler değil de Keşişler gibi iyi niyetli bir ırka teslim olmuşuz.
Not even that bald bloke who looks like an egg!
Yumurta kafalı keltoş bile görmedi.
That's why I like it.
Bu yüzden seviyorum.
I appreciate you're trying to help, but all the things that make my son's everyday life difficult... like reading social cues, exchanging small talk... all the things I've helped him navigate his entire life,
- Yardım isteğinize minnettarım. Ama sosyal işaretleri anlamak, sohbet etmek gibi olaylar oğlumun günlük yaşamını zorlaştırıyor. Ona yardımcı olmaya çalıştığım konular randevu sırasında daha da artacak.
You need to turn that down, like, 70 %.
Bunu en az yüzde 70 azaltmalısın.
That was my longest relationship, like a month.
Muhtemelen en uzun ilişkimdi. Bir ay sürdü.
I would like to hear that sound.
O sesi duymak isterdim.
I like the sound of that.
- Kulağa hoş geliyor.
Well, you know, it's easy to take each other for granted and I never want to do that to you, because your love, it's like a river.
Biliyorsun birbirini cepte görmek kolay ve sana bunu yapmayı asla istemem, çünkü senin aşkın bir nehir gibi.
Your soul is, it's like a secret that I never could keep.
Ruhun bir türlü tutamadığım bir sır gibi.
Like, a week later, they told my dad that if he didn't do what they said,
Bir hafta sonra babama söylediler ve istediklerini yapmazsa...
You'd like that one too.
Onu da severdin.
She's the only person that I've ever met who's even remotely like me.
Tanıdıklarım içerisinde bir nebze de olsa bana benzeyen tek kişi o.
That doesn't sound like fun at all.
Bu hiç eğlenceli görünmüyor.
Is it cool that you come in like this?
Eve böylece girmen normal mi?
So, would you like to hear more about that onceinalifetime opportunity?
Hayatta bir kez karşına çıkacak iş fırsatı hakkında daha fazla bilgi ister misin?
If you can tell me for sure that I'm not going to end up like aa cockroach, then fine.
Eğer sonumun hamam böceği gibi olmayacağından eminsen, o zaman sorun yok.
like that one 32
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25