English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / It opens

It opens tradutor Turco

938 parallel translation
Just now, it opens the door and enters.
Kapıdan içeri girdi.
Get up on top and cruise around until it opens up.
Yüksel ve ortalık açılana kadar dolaş.
It's a one-reeler, and it opens in this very town the day after tomorrow.
Kısa metrajlı bir film ve çekimi, yarından sonra bu kasabada başlıyor.
It opens the lungs, washes the countenance, exercises the eyes and softens down the temper.
Ciğerleri açar. Gözlerini çalıştırır ve öfkeni dindirir.
Be at the place as soon as it opens.
Açılır açılmaz orada ol.
- It opens when?
- Ne zaman açılıyor?
Careful, it opens at six a.m. Sometimes earlier.
Dikkat, Sabah 6'da açılıyor Hatta daha erken.
It opens and there's Alec's face!
Madalyonu açıyorum ve karşımda Alec'in yüzünü görüyorum!
It opens this way.
Şuradan açılıyor.
It opens tomorrow.
Sezon yarın açılacak!
It opens tomorrow.
Yarın başlıyormuş.
See how it opens.
Nasıl açıldığına bak.
Look, this is the way... it opens.
Bak, böyle açılıyor.
This is your study kit and this is how it opens.
Bu çalışma setin, böyle açılıyor.
The door to my quarters still rattles when it opens.
Kamaramın kapısı açılırken ses yapıyor.
It opens up a whole new area.
Yepyeni bir saha açıyor bu.
It opens up the eustachian tubes.
Böylece östaki borusu açılıyor.
Apply pressure to the centre until it opens.
Açılana kadar merkeze basınç uygula.
Now, the statue will arrive at the gallery just at the time it opens, 10 : 00.
Saat 10 : 00'da galeri açıldığında heykel orada olacak.
- I'll be here when it opens.
- Açıldığında burada olacağım.
It opens into another whole valley through there.
Buradan bir başka vadiye çıkılıyor.
# It opens the door to miracles of spring #
# Tüm kapıları baharın mucizelerine açan #
She opens the left side of the blanket and takes him into it.
Battaniyenin sol yanını açarak onu içine alır.
I'll think of you whenever a show opens and say to myself : "She's well out of it."
Yeni bir oyun başladığında kendi kendime şöyle diyeceğim "İyi ki o buralarda değil."
When he opens it, there you are.
Cüzdanı açtığında tam karşısındasınız.
Each turn opens it just a hair.
Her dönüsü sadece bir saç açïyor.
Yeah, will be if it ever opens up.
- Evet, eğer bir gün açılırsa.
This button, it rings the alarm and opens the doors.
Bu düğme alarmı çalıp kapıların açılmasını sağlıyor.
Now, Ed, what'll it take till the bank opens?
Tamam. - Tamam Ed.
A person stepping down at the accelerator opens it wide, like putting the gaz pedal right to the floor.
Gazdan ayağını çeken biri yayı esnetmektedir. Yani pedala tabana kadar basmak gibi olur.
But if he opens his mouth. It seems a nun, not a policeman.
Öyleyse ona sor, sonuçta o bir rahip değil, bir polis.
When she opens it, the light will stream across the room.
Karım kapıyı açınca ışık odaya dolacak.
When she opens her eyes, it might be better if she saw you first.
Gözünü açtığı zaman önce sizi görse daha iyi olur.
You cover Roger while he opens it, then get the money out.
Roger kasayı açarken, etrafı gözleyin. Sonra da parayla birlikte çıkacaksınız.
It belches flame, an abyss opens at its foot
Ateş püskürüyor, bir uçurum beliriyor Dağın eteklerinde
And when he opens his big fat Red mouth, it's goodbye, Charlie.
O büyük ve kızıl ağzını açtığında "Hoşça kal, Charlie." olacak.
YOU'LL BE THE FIRST PERSON NEEDING A BED WHEN IT FINALLY OPENS.
Sonunda açıldığı zaman yatağa ihtiyacı olan ilk kişi sen olacaksın.
Butter melts in her mouth When she opens it to speak
" Beni öpme, beni tırmalama Benimle oynama, beni mıncıklama
If the Pentagon ever opens up a Stupidity Division, they know who can lead it.
Pentagon, Aptallık Bölümü açacak olursa başına kimi geçireceğini biliyor.
She opens the package from her lover, thinking it's candy.
Sevgilisinin verdiği paketi içinde çikolata olduğunu sanarak açar.
If the door's not chained, the rascal opens it himself.
Aman Tanrım!
The leprosy eats away the fabrics, it hardens the tendons, it blunts the sense of the tact, it stiffens the fingers, it attacks the eyes, like it attacks the liver and the marrow of the bones and opens the road to other illnesses.
Cüzzam dokuları yer bitirir, tendonları sıkılaştırır, ısı ve dokunma duyularını köreltir, parmakları katılaştırır, sinirleri kuru biz zırhla kaplar, körlüğe neden olur, karaciğere ve kemik iliklerine saldırır, tıpkı gözlere saldırdığı gibi,
If she opens her mouth, we've had it.
Eğer ağzını açarsa yandık.
Now, he only has a few seconds, so he conceals the key, runs to the door, opens it, gets out and then closes it.
Sadece birkaç saniyesi kaldı. ... anahtarı saklayıp, kapıya koştu, kapıyı açtı ve kapıyı geri kapattı.
It has one window, which opens onto this alley.
Oradaki pencere şu ara sokağa açılıyor.
He opens his mouth and I get angry. It's so stupid!
Bu salak her ağzını açtığında sinirden gözüm dönüyor.
Then a whorehouse opens, and soon young men visit it regularly, like addicts.
Bir genelev açıldığından beri, ve çok geçmeden genç delikanlılar düzenli olarak ziyarete alıştılar.
- ( Door opens ) - I'll fix it...
Gereği neyse yapacağım...
It's about time you started, cos when you do, a whole new world opens up.
Artık tutma zamanın geldi çünkü bunu yapmaya başlayınca,... önünde yepyeni bir dünya açılır.
If he opens his big mouth again, it's lampshade time!
Koca ağzını yine açarsa, abajur vaktidir.
It cures warts, opens the bowels, prolongs life.
Şişliğinizi alır, bağırsakları açar, ömrünüzü uzatır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]