Justifiably tradutor Turco
38 parallel translation
And justifiably, too.
Ve de haklı olarak.
I'm sure I did so justifiably and under extenuating circumstances.
Eminim böyle bir şeyi haklı bir şekilde ve hafifletici nedenlerle yaptım.
I excuse your rudeness on the grounds that you are justifiably overwrought.
Kabalığını aşırı sinirli olman nedeniyle affediyorum.
And quite justifiably so.
Hakları da yok değil.
The United States government is justifiably concerned.
Birleşik Devletler hükümeti tabii ki konuyla ilgileniyor.
Justifiably.
Nefsi müdafa.
She goes out on you and then you could justifiably....
O seni aldatırsa sen de haklı olarak...
" The Russian diplomats, like all other Russian officials or party members or whatever, lived in terror of the great man, and justifiably so, because if they gave, unpopular advice, they might find themselves in a concentration camp
Rus diplomatlar, diğer bütün Rus devlet adamları ve parti üyeleri gibi Büyük Adam'ın korkusuyla yaşıyorlardı haklı olarak. Çünkü tutmayan bir tavsiye verirlerse toplama kampına gönderilebilir ya da kafalarına kurşun yiyebilirlerdi.
It was a blot on the name of Christendom in the Muslim view and justifiably so.
Hristiyanlık adına yapıldı. Müslüman bakış açısıyla bu, Hristiyanlık adına bir kara lekeydi ve haklıydılar da.
Um... Well, yeah, I mean, I did something really stupid. And Ben is justifiably upset about it.
Çok aptalca bir şey yaptım ve Ben haklı olarak sinirlendi.
Mr President, you authorised this military action, and justifiably so.
Sayın Başkan, haklı bir sebeple bu harekatı başlattınız.
The implication was that these leaders could justifiably be killed because they had become so corrupted they were no longer Muslims, even though they said they were.
Bunun anlamı bu liderlerin haklı olarak öldürülmüş olabileceğiydi çünkü çok bozulmuşlardı ve Müslüman olduklarını söyleseler de artık değillerdi.
And under the theories of Sayyed Qutb this meant that he was no longer a Muslim and so could justifiably be killed.
Kutub'un teorisine göre bu artık onun Müslüman olmadığı anlamına geliyordu ve bu yüzden de öldürülmesi caizdi.
Or the justifiably-bitter Surely Woolfbeak?
Yoksa acı-tatlı Surely Wolfbeak mi?
I've just spent way too long dealing with a justifiably pissed off mother.
Haklı şekilde sinirlenmiş bir anneyle yeterince uğraştım. Bu kadınla "derhal" konuşmak zorundasın.
With such disagreement among the statements, Mr. Bullock, on what basis could an inquiry justifiably go forward?
Beyanlar arasında bunca tutarsızlık varken Bay Bullock, neye dayanarak bu soruşturmayı ilerletebiliyorsunuz?
But you want your uncles put away for it, even though you didn't see them do it and she was justifiably upset on this night because you had ended the relationship.
Ama dayılarını bunu yaparken görmemene rağmen hapse attırmak istiyorsun ve o gece haklı olarak üzgündü çünkü ilişkini bitirmiştin.
And I can bet on my life that we will all get out of here alive and well and justifiably happy.
Hayatım üstüne bahse girerim ki hepimiz buradan sağ salim kurtulacağız.
Okay, whoa, just tell me that no one's trying to stop a wedding, run a Ponzi scheme, give anybody fake cancer, or turn into a justifiably vengeful townie?
Pekala, bana kimsenin bir düğünü engellemek istemediğini bir Ponzi entrikası çevirmediğini, birini kansersin diye kandırmadığını ya da haklı sebebleri olan intikam peşinde bir üniversiteliye dönüşmediğini söyleyin.
- Whoo! Lastly, I want to refresh your memory as to what it is - that New Orleans police are justifiably famous for.
Son olarak, New Orleans Polisi'nin haklı yere meşhur olduğu şey konusunda hafızanızı tazelemek isterim.
And that's Mr. Dicks taking a page out of the Chicken Little playbook, he's using this crash to justifiably foment a mass hysteria among the electorate... And I do believe that this would put Mr. Dicks in the title role of Chicken Little himself.
Ve bu Bay Dicks'in küçük tavuk senaryosudur, ve O haklı olarak bu çarpışmayı siniri bozuk halkı kışkırtmak için kullanıyor... ve kışkırtma işinin, bu oyunda Bay Dicks'in kendisine biçtiği bir başrol olduğuna inanıyorum.
I guess you were justifiably irritated.
Haklı olarak kızdın tabii.
So after buying Neil a sticker and leaving the bartender a justifiably poor tip, we ended our night out just as we began it :
Neil'e çıkartma aldıktan sonra ve barmene de "haklı olarak, naçizane" bir bahşiş bıraktıktan sonra gecemizi başladığımız gibi bitirdik ;
Justifiably threatened, scared?
Haklı olarak korkmuş, ürkek?
Maybe she's justifiably worried... about the possibility of a nuclear holocaust.
Belki sadece nükleer bir yok oluşun kapımıza kadar gelip dayanmış olması onu korkutuyordur.
So, I am justifiably proud of myself.
Haklı olarak kendimle gurur duyuyorum.
Justifiably.
Yasadışı olarak mı?
Its products are justifiably well-known and used throughout the world.
Ürünleri herkesçe bilinir ve tüm dünyada da kullanılır.
You're probably exhausted, a-and justifiably.
Muhtemelen gayet anlaşılır bir şekilde yorgunsun.
So here is this foul stack of stench justifiably offensive in any category, and I ask you why after she left his power or whatever it was that gave her fear or revulsion or repulsion, why did she twice after that
Buradaki kötü koku, her konuda haklı saldırgan, ve sormak istiyorum ; onun gazabında kurtulduktan sonra ya da ona korku veren her ne ise kin veya nefret de olabilir, neden o kadın, iki defa kişisel olarak onu Oklahoma'da ziyarete gitti?
Sister Mary has completed her mission and now, justifiably, she wants to move on.
Rahibe Mary misyonunu tamamladı ve haklı olarak gitmek istiyor.
Opinion is justifiably varied.
Haklı olarak herkesin fikri ayrıdır.
It's a car I have justifiably called...
Bu, haklı olarak çağırdığım bir araba.
Justifiably.
Muhteşem bir başarıdır.
You want me to cancel on Vanessa, who's gonna be justifiably furious, to... to write a "Snow White" / Lady Gaga musical to be directed by Blair Waldorf?
- Lady Gaga müzikal oyunu için mi iptal ettim?
Justifiably.
Adamların başaramadı!
Justifiably.
Haklı olabilirler.
Justifiably.
- Haklı olarak.