Kept tradutor Turco
29,783 parallel translation
This refuge you've created has kept you going, but it's also trapped you in the past.
Yarattığın bu sığınak seni korumaya devam ediyor ancak geçmişinde sıkışıp kaldın.
I mean, it's so convoluted, I just kept reading the same paragraph over and over again, trying to figure out what the heck you were saying.
Çok karışık. Ne dediğini anlayacağım diye aynı yeri defalarca okudum resmen. Olamaz.
But you just kept revising and rewriting and adding words to your title. I think you just twisted yourself up into a knot.
Aynı taslağı düzeltip eklemeler yapmaya devam edip durdun ve bence kendini açılmaz bir düğümün ortasında buldun.
Before we start, I know you were a Buddhist monk and kept a vow of silence.
Başlamadan, Budist bir keşiş olduğunu ve sessizlik yemini ettiğini biliyorum.
I kept asking myself,
Kendime sorup durdum...
What if we kept him?
Ya onu tutarsak?
I-I just kept hearing all the haters.
Sürekli benden nefret edenlerin söylediklerini duyuyordum.
I'm so pleased, for the contract, for the wedding... for the baby... and that I kept you from that slaughterhouse in Naples.
Anlaşmadan, düğünden, bebekten ötürü çok memnunum. ve seni Napoli'deki o kesimhaneden aldığımdan ötürü.
But I never saw the end, the guards kept breaking'our balls.
Ama sonunu hiç göremedim, gardiyanlar izin vermedi bir türlü.
I'd have just kept it to myself.
Her şeyi kendime saklardım.
I kept it in memory of my people.
Halkımın hatırası olarak sakladım.
Police suspected the Juarez Cartel, but the investigation dried up because detectives kept getting murdered.
Polis Juarez Cartel'den şüphelendi ama, dedektifler sürekli öldürüldüğü için soruşturma yarıda kaldı.
This is why you were kept in the dark on this one.
Bu göreve tam bilgilendirilmedin.
I couldn't stop myself from checking it to see if you were alive or dead, and it was making me crazy, so I shut it off, and then I found myself enjoying the feeling, so I kept it off.
Öldün mü, kaldın mı diye sürekli ekrana bakmaktan aklımı kaçıracaktım, sonunda kapattım. O duygudan kurtulmak hoşuma gidince, kapalı bıraktım.
Kept you alive for this long.
Bu zamana kadar seni hayatta tutmuş.
I think I've kept my mouth shut the entire time Clark has been here while you have ignored me.
Sanırım sen burada Clark ile birlikteyken beni görmezden gelmenle ilgili çenemi çok kapalı tuttum.
I kept it after he died, but it was stolen from this property... oh... maybe 20 years ago.
Vefatından sonra onu sakladım ama belki 20 yıl kadar önce buradan çalındı.
Yeah, except the river kept showing me his Pokémon cards.
Evet ama nehir bana Pokémon kartlarını gösterdi.
You kept these? Hey.
Bunları sakladın mı?
- He kept saying, "I'm gonna get even with them. I'm gonna get even with them."
- Üzgünüm. - "Bunun acısını onlardan çıkaracağım" deyip duruyor.
We've... w-w-we've kept on you.
Senden haberdardık.
End of your peachy life as a kept man, as a ponce, a leech.
Kadın parasıyla yaşayan kapatma bir erkek ve asalak olarak yaşadığın güzel hayat biterdi.
She kept telling me that Emily would get bored, chuck me over, and I kept waiting for that to happen... the easy way out.
Emily'nin sıkılacağını, beni bir kenara atacağını sürekli söyler dururdu. Kolay yoldan halletmek için bunun gerçekleşmesini bekledim.
All I kept thinking was... play this right and you'll get a job driving cars.
Tek düşündüğüm başarırsam araba kullanacağın bir işim olurdu.
"My lady," she kept saying. "She's mine."
Sürekli "hanımım", "O benim" diyor.
You know, before I knew who she was, I kept seeing her around in different places, like coffee shop, movies, bookstore.
Onu tanımadan önce kafe, sinema ve kitapçı gibi farklı yerlerde sürekli görüyordum.
You kept digging.
Şimdiyse geri döndüm.
He was the right age, he kept the bells in the shed. A-And look at where they ditched the belt...
Yaşı uygundu, kulübede zilleri saklıyordu ve kemerin atıldığı yere bakın.
I kept the knife.
- Bıçağı sakladım.
A contract that kept our workers employed for years to come.
Personelimizin gelecek yıllarda, işlerinde kalmasını sağlayan bir sözleşmeydi.
I kept telling myself that this was a desperate effort to keep us safe.
Kendime, ailemizi korumak için bunun ümitsiz bir çaba olduğunu söyleyip durdum.
- Your clients have willfully kept information...
- Müvekilleriniz kasten bilgi sakladı.
Who kept in touch with Garrett?
Garrett'la kim iletişimini koparmadı?
My dad and I kept telling the doctors and nurses that something was wrong.
Babamla hemşirelere, bir şeylerin ters gittiğini söyleyip duruyorduk.
You know, before I knew who she was, I kept seeing her around at different places.
Onu tanımadan önce, farklı yerlerde görüp duruyordum.
We kept you alive all the way to California.
Seni California'ya-kadar canlı tuttuk.
We kept him going.
Yoluna devam etmesini sağladık.
When he first came in, he kept rattling off strange numbers.
İlk geldiğimde saçma numaraları sayıyordu.
This is where they kept the worst of the worst of the criminally insane.
Orada en berbat kişileri. .. tutuyorlardı.
You just kept taking it?
Öylece alıp duruyor musun?
All I kept thinking was if that family treated their own flesh and blood like animals, what were they doing to my baby?
Tek düşündüğüm şey, eğer bu aile their own flesh and blood like animals, Bebeğime neler yapmışlardır
Kept writing the physics about what was coming, but no one would publish it.
Neler geldiği konusunda fizik yazmaya devam etti, Ancak kimse bunu yayınlamaz.
I don't know why, but I kept it ever since.
Neden olduğunu bilmiyorum, Ama o günden beri saklamıştım.
I hung with the same crew since tenth grade, and when the end of days hit, we just kept having fun.
onuncu sınftan buyana, aynı ekiple takıldım. Ve günler bittiği zaman, eğlenmeye devam ettik.
We would have kept kicking your ass too if Dad didn't make us stop.
Eğer babamız engel olmasaydı senin kıçını tekmelemeye devam ederdik.
Look, what I'm trying to say is this... Michael, you always kept us warm and safe like a bright, glowing sun.
Demek istediğim bize burada sıcak ve güvenli bir yuva verdin.
We just kept saying... how lucky she was.
Devamlı ne kadar şanslı olduğunu söylerdik.
We just kept saying how blessed she was to be alive.
Devamlı, hayatta olduğu için ne kadar şanslı olduğunu söylüyorduk.
If he kept these bottles in his slippers, then, every morning, he had them in his hand first thing.
İlaç şişelerini terliklerine koyunca, her sabah, ilk iş eline onları alırdı.
You know, for the first 18 months, he kept obsessing about his ex.
İlk 18 ay boyunca, eski sevgilisini kafaya takıp durdu.
So he always kept them unfastened?
Yani onları hiç bağlamıyor.