English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ L ] / Landscape

Landscape tradutor Turco

1,246 parallel translation
You have to plan to be a viable entity in today's economic landscape.
Bugünün ekonomik koşullarında varlık gösterebilmek için planlamalısın.
A desolate landscape in Aragon...
Aragon'da, ıssız bir bozkırda...
In that pure white landscape you feel like you're on some strange, distant world.
O saf bembeyaz manzarada kendini yabancı, uzak bir dünyada gibi hissedersin.
In that pure white landscape you feel like you're on some strange, distant world.
O saf bembeyaz manzarada yabancı, uzak bir dünyada gibi hissedersin.
Landscape of the Alps.
Alplerin manzarası.
"Professor Challenger is determined to explore this extraordinary landscape."
"Profesöz Challenger manzarayı keşfetmek için kamp kurmamızı sağladı"
People are very quick to fly off the handle and condemn as terrorists... people who are, you know, exploring a newtechnology landscape... in a way that they don't understand.
İnsanlar teröristlerin üzerine çullanmakta aceleci davranıyorlar. Ki bu insanlar yeni teknolojilerin açığa çıkmasına yardım ediyorlar. Ama bir şekilde, bunu anlamak zor olabiliyor.
The landscape is food.
Toprak ekmektir.
- The landscape. Stay on the horse.
- Durum. atın üstünde kal.
This landscape is about to change.
Bu manzara her an değişebilir.
Well, let's just say if I'd left 15 years ago the landscape of Mexican cinema would be very different today.
Şöyle diyelim, eğer 15 sene önce bıraksaydım, Meksika sineması bugün daha farklı bir noktada olurdu
Dorothy, I used to landscape, ok?
Ben bahçe düzenlemesi yapardım Dorothy, tamam mı?
Landscape alone's gotta be 100, 150 G's.
Sırf kır manzarası 100-150 bin eder.
The dry season has transformed the landscape.
Kurak mevsim manzarayı değiştirmişti.
Across the landscape other mammoths are making the same journey
Kırı geçen diğer Mamut'larda aynı seyahati yapıyor.
A staggering landscape created by fractures in the continent.
Kırılan kıtadan sarsıcı bir manzara yaratılmıştır.
- Why is it... that the landscape never looks more beautiful than when you're standing on the edge of a cliff?
Nedendir bilinmez, manzara asla bir uçurumun kenarında durduğunuz zamanki kadar güzel değildir.
Beautiful landscape
Manzara çok güzel.
I have dreamt nightly of your face. To walk to the landscape of my life with the rhythms of your writing... ringing in my ears.
Geceleri yüzünü hayal ettim ve kulağımda yazılarının nameleri tınlarken günlerimi geçirdim.
- I've just been busy. - I've been busy with my landscaping company, Landscape Escape.
- Ben de biraz meşguldüm, peyzaj şirketimle Landscape Escape.
The last time I lent you something it became part of the landscape in Sun City. Remember?
En son verdiğim şeyi Sun City manzarasının bir parçası yaptın, hatırlıyor musun?
- A landscape architect.
- Bir bahçe mimarı.
In this breathtaking landscape, these age-old rock steps, linking the valley to the Phoenix Mountain villages, will soon be flooded by the Yangtze River.
Bu nefes kesici manzara, vadiyi, Anka Dağı'ndaki köylerle birleştiren bu eski taş basamaklar yakında Yantze Nehri'nin suları altında kalacak.
I dote on whatever mangles the landscape.
Manzarayı bozuyorlar ama ben hoşlanıyorum.
A few miles away, buried inside a mountain, is NORAD, which oversees our nuclear missiles, many of which dot the Colorado landscape.
Bir kaç kilometre ötede, bir dağın içinde nükleer füze programımızı yöneten kurum, NORAD var. Bu füzeler Colorado'nun bir parçası.
Nowhere in the world... could you find a landscape more ravishing than that.
Dünyanın hiçbir yerinde... bundan daha büyüleyici bir manzara bulamazsın.
He wants a landscape.
Manzara istiyormuş.
But after that touch, whenever I watched him after that, I noticed how light he was on his feet. I could imagine him moving quickly and usefully... across a landscape offlame and broken glass.
Ama o dokunuştan sonra nasıl farklı yürüdüğünü fark ettim o kırık camların ve pencerelerin arasından nasıl hızla geçtiğini düşündüm.
Look at t'landscape.
Haritaya bak.
- Yeah. Well, see, I do a lot of gardening, some landscape architecture.
Bahçecilik işleri, peyzaj mimarlığı yapıyorum
The landscape still looked like it did near our village - cliffs, fields... and there was always the river, a ruled line of blue.
Topraklarsa hala bizim köyümüzdeki topraklara benziyordu. Tepeler, yeşillikler ve her zaman nehir vardı. Maviyle çizilmiş bir hat gibi uzuyordu.
In the desert there is an outcrop of rock, the only place at Giza from which the entire pyramid landscape is visible.
Çöl ortasında yüksek bir kaya bulunuyordu. Giza'da piramit alanının tam görülebilir olduğu yegane yer burasıydı.
We can't duplicate in a gym the type of landscape that human legs evolved upon.
İnsan ayaklarının evrimleştiği türden bir zemini... jimnastik salonunda yaratamayız.
That has an effect on the landscape
Bunun bu manzaraya etkisi var.
THE LANDSCAPE IS LITTERED WITH SLAVES TO BEAUTY WHO HAVE NOSES THAT ARE TOO SMALL,
Etrafımız burnu fazla küçülmüş göğüsleri fazla büyümüş güzellik köleleriyle dolu.
As the landscape changed, so did the marsupial mammals.
Çevre bu şekilde değişirken keseliler de değişti.
Satellite dishes blossomed in our landscape.
Çanak antenler bir anda manzaramıza girdi.
his name is Marco, a landscape architect he is a rich man
Onun ismi Marco, bir mimar. Zengin birisi.
I know you are a landscape architect but I visited a psychiatrist you're in one of his pictures, he was there with you
Seni mimar olarak biliyordum. Ama bi psikiyatrisi ziyaret ettim. Sen onun resimlerinin birindeydin, oda resimde senle beraberdi.
Not since Johann Gutenberg's invention of the printing press which changed forever the landscape of man's destiny has one book reached so many and achieved so much.
Johann Gutenberg'in, insanoğlunun kader çizgisini sonsuza dek değiştiren, matbaa icadından bu yana bu kadar çok satılan ve başarılı olan bir kitap daha olmamıştır.
We had landed on the most fantastic landscape I had ever seen.
İnişimizin en fantastik kısmında çok güzel manzaralar gördüm.
It depicts an inner landscape, which represents the Wheel of Time. It is viewed as a Buddha's dwelling, comprising more than 700 deities or manifestations of Buddha nature.
İç peyzaj çalış o zaman tekeri temsil eder ve mesken olarak kabul edilir bir Buda, ve içeren 700'den fazla tanrılar ya da doğa Buda ifadeler.
The Dalai Lama will now initiate the students into this sacred landscape.
Şimdi Dalai Lama tanıtacak bu manzara kutsanan başlamak üzere olanlar için.
Chris Harper's behind it. Rather than fall back on the usual twee landscape scenes, she talked her friends into posing nude for the local Women's Institute calendar.
Arkasında Chrisi Harper var.Alışılmış doğa görüntülerine düşmek yerine Arkadaşlarıyla yerel Kadın Enstitüsü takvimine çıplak poz vermeleri için konuştu.
You know it was that ruined landscape of Los Angeles that he wrote about. Pulp of course is a pure fantasy. It isn ’ t the real life Bukowski.
Bir sanatçı veya bir şair veya herhangi bir kimse kendisini yaptığı işteki o noktaya getiren o ruhu yitirirse şekille daha çok ilgilenip gerçeklerin üzerini örtmeye çalışırlar.
- The landscape is beautiful.
- Arazi güzel.
"Again and Again Even knowing the landscape of love And the little churchyard there With it's sorrowing names And the hauntingly silent abyss Into which the others descend..."
"Tekrar ve tekrar Manzaradaki aşkı dahi biliyor... ve küçük kilise mezarlığında kederle... ve sessizlik içine iniyordu..."
Seoul, night landscape and capture vehicles.
Aydınlatma lambalarını hedef alın, araçları zaptedin.
When did the landscape change?
İşler ne zaman değişti?
Full of hatred and fear, wars scarring its landscape.
Nefret ve korku dolu, savaşların zarar verdiği.
12, 01 : 39 : 19 : 12, As the landscape becomes more urban, 13, 01 : 39 : 22 : 00, the sex gets rougher.
Manzara şehirleştikçe, cinsellik de kabalaştı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]