Lark tradutor Turco
346 parallel translation
It's not the lark you might imagine
Düşündüğünüz eğlence değildir
It's the story of the paté made of lark :
Tarlakuşuyla yapılmış patenin öyküsü gibi.
half lark and half horse.
Yarı tarlakuşu yarı at.
One lark.
Bir tarlakuşu.
One lark, and one horse.
Bir tarlakuşu ve bir at.
- One lark.
- Bir tarlakuşu.
What a lark!
Hiç bu kadar eğlenmemiştim.
Oh, I'm... I'm happy as a lark.
Ben bir tarla kuşu kadar mutluyum.
What a lark.
Matrak adam.
But as soon as his problem's solved, he'll be as gay as a lark again.
Ama yakında problemlerini çözer.O zaman yine eskisi gibi neşeli olacak.
I worked for a gentleman once who likewise, with two friends, accoutered themselves as you have, sir, and then went out for a lark.
Eskiden bir beyefendinin yanında çalışırdım. İki arkadaşıyla sizin gibi giyinip eğlence olsun diye çıkmışlardı.
Happy as a lark. Singing away, digging locks.
Şen şakrak şarkı söyleyip çukur kazıyor.
Mud-Lark.
Mud-Lark.
Mud-Lark.
Mud-Lark'mış.
Mud-Lark!
Mud-Lark!
No, singing like a lark.
Hayır, tarlakuşu gibi şakıyor.
- today onboard the crack express, Silver Lark.
- Bugün Silver Lark'ta bir trene yoldayken saldırı düzenlendi.
I'm as happy as a lark.
Bir tarlakuşu kadar mutluyum.
When you come home at night, you're singing like a lark.
Gece eve gelince bülbül gibi şakıyorsunuz.
My heart is prancing gay as a lark
Yüreğim dolup taşıyor çılgınlar gibi
At dawn, you rise up with the lark
Şafak sökerken uyanırsın tarlakuşu sesiyle
Ladies and gentlemen, we're off on a lark.
Bayanlar ve baylar, oyun başlıyor.
Anyway, there he was, poor chap, happy as a lark and without a cent.
Her nasılsa geldi ve bir iş tuttu. Bir kuruş parası olmadan mutlu bir şekilde takılırdı.
Ellie was as happy as a lark.
Ellie bir çayırkuşu kadar mutluydu.
She's happy as a lark, living in Chicago.
Chicago'da yaşıyor şimdi, kuşlar gibi şen şakrak.
Stir with the lark tomorrow, gentle Norfolk.
Yarın şafakla birlikte kalkarsın, sevgili Norfolk.
But he wouldn't even get on Old Thunder when the boys saddled him up for a lark.
Ama çocuklar şaka için eyerlediklerinde Yaşlı Fırtına'ya binmedi bile.
We're just doing this for a lark.
Bunu yalnız eğlenmek için yapıyoruz.
Don't try that vulture lark.
O akbabayla fazla konuşmayın.
- What lark got you here?
- Sen neden buradasın?
A lark.
Saka bu.
It wasthe lark, the herald ofthe morn,
Hayır, tarlakuşuydu. Sabahın habercisi...
I'm fed up with this lark.
Bu kadar şaka yeter artık.
Hello, Miss Lark, I got one for you
Merhaba Bayan Lark, sizin için de var.
Miss Lark likes to walk in the park with Andrew.
Bayan Lark, Andrew'la birlikte parkta yürümeyi sever.
Ah, Miss Lark, thank you.
Bayan Lark, teşekkür ederim.
A lark, a spree
Eğlence, cümbüş
" Can you hear a lark in any other part of town?
" Tarla kuşu öter mi şehrin başka bir yerinde?
The young ones, Fane, for one, must lark about in the billiard room and break all the windows.
Genç olanlarınız, Fane, sen mesela, bilardo odasında azıtabilirsiniz. Bütün camlar kırılacak Norwood'un apaçık emri var.
Like a lark who is learning to pray
Gece boyunca ötmek
So I went back to the hire-car lark. With the Rolls there.
Tekrar araba kiralama işine döndüm.
- Lark.
- Tarlakuşu.
The dinner was delicious, and... that was quite a lark.
Yemek çok lezizdi, ve sağlam bir tarlakuşuymuş.
But when I was in the park with him this morning, he was as happy as a bloody lark.
Ama bu sabah onunla parkta buluştuğumda... keyfi gayet yerindeydi.
What, is the jay more precious than the lark... because his feathers are more beautiful?
Sırt tüyleri daha güzel diye, Serçeden daha mı değerli karga?
Hey, little lark, get outta the dark
Hey, minik tarla kuşu! Durma karanlıkta!
Don't you think washing dishes at the most expensive restaurant a lark?
New York'un en pahalı restoranında bulaşık yıkamak komik değil mi?
I'm going to call her. You're not having a lark.
Ben ararım, burayı eğlenceli bulmadın madem.
It was the nightingale, and not the lark, that pierced the fearful hollow of thine ear.
Bülbülün sesiydi, tarla kuşunun değil. ürkek kulaklarının işittiği.
"Hark, hark, the lark at heaven's gate sings, and Phoebus'gins to -"
" Kulak ver, kulak ver. Tarlakuşu cennetin kapısında cik cik ötüyor.
- Lark?
- Tarlakuşu mu?