English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ L ] / Let's not go there

Let's not go there tradutor Turco

153 parallel translation
There are lots of nice things to do in the dark but let's not go rowing in Central Park.
Karanlıkta yapacak hoş şeyler çok oluyor ama Central Park'ta kürek çekmekle olmuyor.
Let's not go there.
– Gerçekten öyle!
There's a law that says when old folks can't cut the mustard any more, you can make'em let go, whether they like it or not.
Yaşlı adamlar artık işin altından kendileri kalkamaz hale gelmişse, onları postalayabileceğini söyleyen bir kanun var.
Let's not have another funeral like last week, huh, Mike? There you go, kid
İşte böyle çocuklar.
Do not stand there like idiots, let's go for it!
Öylece bakmayın hadi! , Gidip arayalım!
I probably just dropped the keys in there too, let's go take a look. Oh shit, they're not in there.
Hassiktir, burada değil.
Let's not go there again.
Bir daha oraya gitmeyelim.
There is plenty of Jim to go around. Let's not forget we're friends.
Şu dünyada bir sürü Jim var.
Let's not go there.
Bu konuya girmeyelim hiç
There's not a locked door in the whole country. Let's go!
ÜIkede kilitli bir kapı bile yok.
- There's not much time. Let's go.
Buradan çıkmalıyız.
There's a pond not far from here. Let's go.
- Buradan çok uzakta olmayan bir gölet var.
- So let's not go there.
- Oraya gitmeyelim o zaman.
Let's not go there.
- Buna başlamayalım.
With that tight body of yours and Nelle's nasty little- - Anyway, let's not go there.
O sıkı vücudunla Nelle'in yaramaz küçük... Her neyse, en iyisi buraya girmeyelim.
- Phoebe, let's not go there.
— Phoebe, bu konuya girmeyelim.
But then he wanted to read me his poetry and go out to dinner... and the whole chat bit, and I'm like, "Let's not even go there."
Ama ne zaman bana akşam yemeğinde şiirler okumaya başladı... ve ardından biraz muhabbet ettik, Tatlım'O yola hiç çıkmayalım'dedim.
Umm, before we go further, if there's anybody here who has reason why Joel and Risa should not be joined in holy matrimony, let him speak now, or forever after hold his peace.
Devam etmeden önce ; Joel ve Risa'nın kutsal evlilik bağıyla bir araya gelmemesi için bir sebebi olan varsa, ya şimdi konuşsun, ya da sonsuza dek sussun. Sussun...
Let's not go there.
O konulara girmeyelim.
- Let's not even go there.
- Oraya hiç girmeyelim istersen derim.
Oh. come on. let's not go there.
Hadi ama, oraya girmeyelim.
For once, let's not go there.
Bir kez olsun oraya gitmeyelim.
If he's not the guy, if what he needs from you just isn't there, let him go.
Eğer aradığın kişi değilse, senden istediği şeylere sahip değilsen bırakırsın gider.
- Let's not go there until we know something.
- Birşeyler öğrenene kadar oraya gitmeyelim.
- Let's not go there today, Ma.
Bugün o konulara girmeyelim anne.
He is very important to Gary. So let's not go there, all right?
O Gary için çok önemli Oraya gitmeyelim, tamam mı?
It's not about that anymore, we're just... we should accept the fact that we're different from each other, and let the friendship go from there.
Konu zaten bu değil. Birbirimizden farklı olduğumuzu kabul edip... dostluğumuza buradan devam etmeliyiz.
He is very reluctant to take part in fuzzy political discourse and there's the difference between the pragmatist who wants to work with concrete stuff and not let the steam go out through his ears, like we used to do in the 1960's.
o da, kuralları belirlediği bir alanla radikal olabilir bizim 60'lardaki halimiz gibi
Let's not go there.
Bence bu konuya hiç girmeyelim.
Let's not even go there.
O konuya hiç girmeyelim bile.
If there's a heart available, I'm not going to let it go to waste.
Uygun bir kalp bulursam bunu boş yere harcamayacağım.
Okay, you're talking to somebody who could host a show on deadbeat dads so let's not go there.
Tamam. Karşında berbat babalarla ilgili günlük bir programa sunucu olabilecek biri var. Bu yüzden o konuya girmeyelim.
There are no second chances. lf you do not pass this test on your first try you will be let go from the program and replaced by one of a zillion other guys who would kill to have this job.
İlk denemede sınavı geçemezseniz eğitim programından çıkarılırsınız. Yerinize bu işe girmek için adam öldürmeye razı olabilecek milyonlarca insan var.
- Let's not go there yet. - He made it.
- Şimdi o konulara girmeyelim.
How should I know? I'm not from here. Let's go over there.
Şuraya gidelim.
Let's not go there till we hear back from trace, all right?
Laboratuvardan sonuçlar gelene kadar o konuyu açmayalım, olur mu?
No, let's not go there.
- O halde bu konuya hiç girmeyelim.
- But let's not go there right now.
- Fakat, orasını fazla karıştırmayalım.
Let's not go there.
Boş verelim onu.
I'm not gonna say there's plenty more fish in the sea, I'm not gonna say if you love her let her go and I'm not gonna bombard you with clichés but what I will say is this... it's not the end of the world.
Denizde daha bir sürü balık var demem, onu seviyorsan gitmesine izin ver demem ve sana klişe laflar etmem fakat söyleyeceğim şey şu :
Let's not go there.
Boşver orarya gönmeyelim.
I know. Let's not go there yet.
Henüz bunu düşünmeyelim.
I go down there. When I get down there, there's a guy with a gun to the back of my head, tells me not to turn around, he might let me live.
Oraya indiğimde, bir adam silahını kafamın arka tarafına dayadı.
Let's not go there. Do me a favour.
- Evlat, ben çok şeyin eskisiyim.
Oh, let's not even go there.
O konuya hiç girmeyelim.
Mommy, let's not go there again.
Anne, yine başlamayalım.
Let's not go there again, shall we, Tobey?
Yine o konuya girmeyelim Tobey, olur mu?
Let's not go there.
O konuya girmeyelim.
Yeah, yeah, well, let's go, there's not much time. Hop in.
Tamam, hadi gidelim.
I was just thinking in there, however crazy it seems, he's absolutely right not to let go!
Oradayken bunu düşündüm. Ne kadar çılgınca gelirse gelsin o doğru olanı yapıyor.
Let's not go there yet, okay?
Olayları o nokatya getirmeyelim, tamam mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]