Lives alone tradutor Turco
361 parallel translation
Lives alone with his housekeeper.
Hizmetçisiyle yalnız yaşar.
He lives alone.
Yalnız yaşıyor.
A house where a woman lives alone has a certain feel to it... like something naughty might happen.
Bir kadının tek kaldığı bir evin değişik bir havası oluyor. Sanki her an müstehcen bir şeyler olabilirmiş gibi.
She lives alone?
Yalnız mı yaşıyor?
- He lives alone?
- Yalnız mı yaşıyor?
And a drifterlike me lives alone I don't know where my grave willbe
# Benim gibi bir avare de yalnız yaşar. # Mezarımın yeri belli değildir.
- They say he lives alone.
- Yalnız yaşadığı söyleniyor.
Haata fish also lives alone in its long long life
Hani balığı da yalnız yaşar. - Üstelik çok yaşlı.
He lives alone. Deep in the forests of Lapland.
Lapland ormanlarının derinliklerinde yalnız başına yaşar.
Her mother Fabiola, her grandfather Eugenio... and her ancestors further back... were all born in this palazzo... where today Domitilla lives alone.
Onun annesi Fabiola, ve büyükbabası Eugenio... ve onun ataları... hepsi Palazzo'da doğmuştur... Domitilla'nın şuan yanlız yaşadığı evde.
An old man lives alone there and he left early.
Orada yaşlı bir adam yaşıyor ve erkenden çıktı.
- He lives alone now.
- Şimdi yalnız yaşıyor.
Uncle lives alone in a garden
Amca bahçesinde yalnız olacak!
She lives alone.
O yalnız yaşıyor.
Auntie lives alone.
Teyze yalnız yaşıyor.
Lives alone.
Yalnız yaşıyor.
Now, she lives alone with him.
Şimdi, o onunla alone yaşar.
Your Aunt Lydie lives alone in a 7-room flat
Lydie Teyzen yedi odalı bir sarayda yalnız yaşıyor.
She lives alone.
Yalnız başına yaşıyor.
- She lives alone.
- Yalnız yaşıyor.
- She lives alone?
- Yalnız mı yaşıyor?
She lives alone now.
Şu anda yalnız yaşıyor.
He lives alone in that hotel.
Otelde yalnız yaşıyor.
He lives alone and writes music...
O yalnız yaşıyor ve müzik yazıyor...
I heard she lives alone.
Yalnız yaşadığını duydum.
Here everyone lives alone.
Burada herkes yalnız yaşar.
Rumour has it he lives alone on top of the highest mountain in Illinois.
Bir söylentiye göre, tek başına yaşıyormuş. lllinois'deki en yüksek dağın tepesinde.
Mrs. Michael Cirelli, apartment 10 in Gotti's building. Lives alone.
Bayan Michael Cirelli, Gotti'nin binasındaki 10.dairede yalnız yaşıyor.
Her chart shows she's had two previous births, but she lives alone.
Dosyalarına göre iki doğumu olmuş ama tek başına yaşıyor.
She lives there alone... with the ghosts of bygone days.
Geçmişte kalmış günlerin hayaletiyle... orada yalnız yaşar.
Didn't it ever occur to you that once we started we could never ask anybody for help, even if we were dying, the rest of our lives that we're all alone and always will be?
Bu işe bir kez bulaştığımızda, ölüm döşeğinde bile olsak kimseden yardım isteyemeyeceğimiz hayatımızın geri kalan süresi boyunca bir başımıza olacağımız ve hep öyle kalacağımız aklına geldi mi?
They live their sordid lives, thinking of women and money. I feel so alone. And the winter is awful.
Kadınlara ve paraya düşkünler, kendini o kadar yalnız hissediyorsun ki!
We're more alone now than we've ever been in our lives.
Yaşamda şimdiye kadar olduğundan daha yalnızız.
May we uphold them with our prayers... encourage them with our letters... honor them with our love, and may our lives... not less than theirs, be dedicated to that same Lord... who alone can give to life a perfect freedom and a final peace.
Onları dualarımızla koruyalım, mektuplarımızla yüreklendirelim sevgimizle onurlandıralım. Onların yanı sıra bizim hayatlarımız aynı Tanrıya adansın. O Tanrı ki, hayata mükemmel özgürlüğü ve nihai huzuru bahşedendir.
The lives of everyone depend on you alone.
Herkesin hayatı, yalnızca sana bağlı.
I heard once that there lives a Natasha all alone and thought I'll settle there.
Natasha senin burada yaşadığını duydum ve belki yerleşirim diye düşündüm.
A young girl lives there alone, refuses to take a husband.
Orada yaşayan bir genç kız var. Evlenmek istemiyor.
Now he lives here alone... with the dog.
Şimdi ise tek başına köpeğiyle birlikte yaşıyor.
A bear lives out his life alone indomitable, unconquered, but always alone.
Bir ayı ömür boyu yalnızdır boyun eğmez, yılmaz, ama daima yalnızdır.
You should save lives, not watch flames leave the dead body alone!
Göreviniz hayat kurtarmak, Ateş seyredip... ölen hastayı yalnız bırakmak değil!
When you live alone, you forget other people have lives.
İnsan yalnız yaşayınca, diğerlerinin hayatı olduğunu unutuyor.
They fought here alone and gave up their lives so that this nation shall not perish from the earth. "
"Burada tek başlarına savaşıp hayatlarını verdiler böylece bu ulus dünyadan silinmedi."
Hey, leave Dad alone. Don't you think he knows he made the biggest mistake of all our lives?
Peki, bu seni belki şaşırtır, Al ama bazıları o sorumluluğun paylaşılması gerektiğine inanıyor.
40-50,000 lives a year could be saved in the US alone, Doctor.
Yalnızca Amerika'da yılda 40-50,000 kişi kurtulabilir doktor.
In this theater alone, 80,000 Americans and comparable numbers among the allies have had their lives cut short so that the rest of us might live in the sunlight of freedom.
80.000 Amerikalı ve hemen hemen aynı sayıdaki Müttefik askerleri, geride kalanların özgürlük ışığı altında yaşamaları için yaşamlarını feda ettiler.
By the merest chance, the lives of all the honest men aboard... would soon depend on me alone.
Gemideki şerefli adamların hayatlarının sadece bana muhtaç olması çok uzak bir ihtimaldi.
They lived alone for the last 60 years of their lives, without the women who'd made life itself worthwhile.
Hayatlarının son 60 yılını yalnız geçirdiler, Hayatlarını anlamlı kılan kadınları olmadan.
However, one member of our family lives all alone.
Ancak, ailemizin tek bir üyesi yalnız yaşar.
In a massacre in eastern Anatolia alone 38 young men lost their lives.
Doğu Anadolu'daki bir katliamda 38 genç insan hayatını kaybetti.
"Batman, come alone to where lives hang in the balance or the law in Gotham dies."
"Batman, karara bağlanmamış hayatların yerine yalnız gel yoksa Gotham'da adalet ölür."
He lives quietly and alone.
Tek başına sessiz bir yaşam sürüyor.