Lunch is on me tradutor Turco
67 parallel translation
Just for that, lunch is on me.
O halde yemekler benden.
- Lunch is on me.
- Yemek benden.
Lunch is on me.
Öğle yemeği vakti.
Lunch is on me, baby-poo.
Öğlen yemeği benden, şekerparem.
Next time lunch is on me.
Bir dahakine yemekler benden.
"Next time, lunch is on me."
"Bir dahaki sefer öğle yemeği benden."
By the way, lunch is on me.
Bu arada, öğle yemeği benden.
I want to thank you for getting rid of the Phantom Virus. Lunch is on me, guys.
Size hayalet virüsü yok ettiğiniz için teşekkür etmek istiyorum.Öğle yemeği benden, çocuklar
Number one, this lunch is on me.
İlk olarak, yemek benden.
You deliver that script, and lunch is on me, you Lebanese piece of shit.
O senaryoyu gönder. Öğle yemeği de benden olsun.
Lunch is on me.
Öğle yemeği benden.
Lunch is on me. Come on.
Haydi, öğlen yemeği benden.
- So lunch is on me. - Let's see this new house we've been hearing about.
- Şu methini duyduğumuz yeni evi görelim.
Tomorrow lunch is on me.
Yarınki yemek benden.
Lunch is on me provided Joyce has her stomach stapled.
Yemek benden, Joyce midesini kelepçelediği takdirde.
So, lunch is on me.
O yüzden yemekler benden.
I'm gonna withdraw as much as I can, as fast as I can. Lunch is on me.
Çekebildiğim kadarını çekeceğim, öğle yemeği benden.
Lunch is on me today, guys.
Bugün ben ısmarlıyorum çocuklar.
Lunch is on me at Duffy's.
Öğlen yemeğini ben ısmarlıyorum, Duffy'de.
Then lunch is on me.
Öğle yemeği benden.
Thanks for helping out, Uncle G. Lunch is on me
Zhi amca, yardımların için sağol.
Hey, everyone, lunch is on me today.
Hey millet, öğle yemeği bugün benden. Alın bakalım.
Lunch is on me.
Bana öyle geliyor.
Lunch is on me.
Ben ısmarlıyorum.
Your lunch is on me.
Yemeğiniz benden.
By the way, your lunch is on me.
Bu arada ben ısmarlıyorum.
So I think you deserve to hear first that... lunch is on me!
Önce benden duymayı hak ediyorsunuz. Yemekler benden!
Lunch is on me!
Yemekler benden.
Hey, we can order whatever we like, because Lunch is on me.
Hey, ne istersek sipariş verebiliriz, çünkü öğle yemeği benden.
Lunch is on me.
Yemekler benden.
Alright, lunch is on me.
Pekala, öğlen yemeği benden.
Ladies, lunch is on me.
Bayanlar, yemekler benden.
Lunch is on me, by the way.
Bu arada, yemeğin benden.
Well, you tell Maxine... That lunch is on me. And dinner.
Maxine'e de ki öğle yemeği benden.
After we deliver the package, lunch is on me.
Paketi teslim ettikten sonra yemek benden.
Lunch is on me, all right? Allow me.
Bugün yemek benden
Hey, Helen, lunch is on me.
Helen. Öğle yemeği benden.
Lunch is on me.
Yemekleriniz de benden olsun.
Lunch is on me.
Yemek benden.
Okay, tell me you have a hit in CODIS, and lunch is on me.
DNA veri tabanından bir şey çıktı dersen sana yemek ısmarlarım.
By the way, this lunch is on me.
- Bu arada bu yemek benden.
Well, if it's any help, lunch is on me.
- Eğer yardımı olacaksa yemek benden.
My mother is going to buy me a new lunch box with a lily on the lid
Annem bana yeni bir beslenme çantası alacak. Zambaklı olanlardan.
You totally ditch me for our lunch date, then you invite him along to have dinner with us which infringes on our personal time, which is precious, right?
İlk olarak öğle yemeğinde beni ektin, sonra Afacan Dennis'i akşam yemeğine çağırdın baş başa geçirdiğimiz o çok değerli ve yegane zamanı boşa harcadın.
Look, lunch is on me.
Bakın, yemek benden.
Oh, so, you coming over to my neck of the woods for lunch is really no reflection on how desperately you needed to see me?
Yani muhitime gelmen ümitsizce beni görmek için değil miydi?
When one of my sons calls me for no reason and agrees to take me to lunch something heinous is going on
Eğer oğullarımda biri beni sebepsiz yere aramışsa, ve kendi rızasıyla beni öğle yemeğine çıkarmayı kabul etmişse, kötü birşeyler oluyordur.
Lunch is on me, Dr Addy.
Yemek benden Dr. Addy.
Okay, first of all, that cafeteria is unsanitary, so Troy and Fitz dared me and Darrin to sneak off school grounds for lunch, and Darrin's like, "it's on!" and I was like, "it's so on,"
Tamam, ilk önce o kafeterya sağlığa zararlı. Troy'la Fitz, benle Darrin'e öğle yemeği için okulu ekemezsiniz dediler. Darrin ise "Ekerim!" dedi, ben de "Üstüne bile geçerim" dedim.
Leak to the trades that Andrew Garfield's agent is taking meetings with his ex, get it all over town, wait an hour, then get me lunch with Andrew on the books for this weekend, someplace Italian.
Andrew Garfield'ın menajerinin eski sevgilisiyle görüşeceğini basına sızdır, herkes duysun, bir saat bekle, hafta sonuna Andrew'la öğle yemeği ayarla. İtalyan restoranı olsun.
Finch, looks to me like our new number is waiting on a lunch date.
Finch, görünüşe göre yeni numaramız yemek randevusu için birini bekliyor.
lunch is ready 54
lunch is served 17
on me 427
lunch 488
lunch box 16
lunch time 24
lunch and dinner 24
lunchtime 59
lunch break 22
lunch is served 17
on me 427
lunch 488
lunch box 16
lunch time 24
lunch and dinner 24
lunchtime 59
lunch break 22