Magnificent tradutor Turco
3,122 parallel translation
Magnificent religious symbol that towers down over Rio de janeiro in Brazil.
Brezilya'da Rio de Jenerio'nun üstünde kale gibi yükselen muhteşem dini sembol.
You'll be ecperiencing Brazil, a magnificent country.
Brezilya'yı da görmüş olacaksın. Muhteşem bir ülke.
I mean, if I don't like it, there's no point in me saying, "Oh, it's magnificent, that."
Bir şey beğenmediysem "harikaymış" diyemem asla.
But I've been walking for eight hours, and the view from here is magnificent.
Onlar için bu, ya bat ya çık meselesi. Ama 8 saattir yürüyorum ve buradan manzara muhteşem.
I think it looks magnificent.
Bence muhteşem gözüküyor.
It tastes magnificent.
İşte o zaman lezzeti inanılmazdır.
As I looked up at that magnificent old structure, I realized I wasn't letting my feelings for Zoey mislead me.
O olağanüstü eski binaya baktığımda anladım ki beni yönlendiren Zoey'e olan hislerim değildi.
But Sita, is magnificent.. amazingly beautiful.
Ama Sita, mükemmel... çok güzel.
Dahlquist, you've done it again, you magnificent bitch.
Dahlquist, yine yaptın yapacağını seni inanılmaz sürtük.
That is one magnificent psycho.
Bak sen şu kaçık pezevenge!
How dare he talk about my magnificent tail like that!
Ne cüretle göz kamaştırıcı kuyruğum hakkında böyle konuşabilir? !
Her Grand Royal Highness Princess Celestia of Equestria is pleased to announce the Grand Galloping Gala to be held in the magnificent capital city of Canterlot on the 21st day of yadda yadda yadda cordially extends an invitation to Twilight Sparkle plus one guest.
Equestria'nın Prensesi Celestia büyük Galloping Gala'sını bildirmekten keyif duyar Canterlot'un görkemli başkentinde yapılacak olan vesaire vesaire vesaire Twilight Sparkle ve bir konuğuna içtenlikle birer davetiye taktim ederim....
Our courtship would be magnificent.
Yaptığımız kur olağanüstü güzel olurdu.
Well, this is a magnificent example of just how big an animal can grow if it has an external skeleton.
Bu, harici iskelete sahip bir hayvanın ne kadar büyüyebileceğini gösteren muhteşem bir örnektir.
A magnificent beast.
Muhteşem bir hayvan.
chip TAYLOR : This is one of the world's most magnificent natural phenomena.
Bu dünyanın en olağanüstü doğal fenomenlerinden biridir.
A magnificent antelope that lives nowhere else on Earth.
Bu, dünyanın başka hiçbir yerinde yaşamayan muhteşem bir antiloptur.
Magnificent, aren't they?
Harikalar, değil mi?
And it's a truly magnificent sight and awe-inspiring.
Gerçekten muhteşem görüntü ve heyecan verici bir ilham kaynağı.
Preah was able to build this magnificent city with ease.
Preah bu muhteşem sarayı kolaylıkla inşa etmişti.
Whose magnificent horses are these matched blacks?
Bu ahenkli siyah atlar kimin acaba?
Are they not magnificent?
Muhteşem değiller mi?
This magnificent building is the only one left, the original seven.
Bu muhteşem yapı orijinal Yedi Harikanın içinde tek ayakta kalandır.
Our adventure is about to carry us thousands of miles over ocean, magnificent coast to Peru.
Araştırmamız bizi yüzlerce kilometre uzakta, okyanusun diğer tarafındaki Peru'nun muhteşem sahiline götürmek üzere.
As we discover the magnificent buildings as the Parthenon and many of our medieval cathedrals.
Onu, Parthenon gibi büyük yapılarda görürüz. Ve birçok Ortaçağ katedralinde.
It's magnificent.
Muhteşem.
He wrote a magnificent piece of prose called "Helmet For My Pillow," which was about his experiences at Guadalcanal and Peleliu.
"Yastığım Miğferim" adında Guadalcanal ve Peleliu'da yaşadıklarını anlattığı muhteşem düz yazıları var.
Magnificent.
Ah, ha-ha. Fevkalade.
It's magnificent, isn't it, sir?
Fevkalade, değil mi, efendim?
Magnificent.
Muhteşem.
I rode my bike so I wouldn't have to pass by the stump that used to be the earth's most magnificent sycamore tree.
Bir zamanlar dünyadaki en görkemli çınar ağacından geriye kalan ağaç kökünden uzak durmak için bisikletle gidip geliyordum.
The California Condors are magnificent birds.
Kaliforniya akbabaları çekici kuşlardır.
Your men look magnificent.
Adamların harika görünüyor.
It's a magnificent ode to Father Leo.
Peder Leo için muhteşem bir kaside.
Magnificent, gorgeous.
Şahane, süper.
In a few days I would have gathered enough slaves to build a magnificent palace.
Bir kaç gün içinde, yeterince kölem olduğu zaman, Muhteşem bir saray yaptıracağım.
Kevin was showing us his magnificent estate.
Kevin'da bize, muhteşem evini gösteriyordu.
It's going to be magnificent.
Harika olacak.
What a magnificent puzzle you are, and a true hero.
Ne muhteşem bir bilmecesin. Ve gerçek bir kahraman.
You look magnificent.
Muhteşemsin.
Can you imagine anything more magnificent than to be a soldier and to serve Rome with courage and faithfulness?
Asker olmaktan daha muhteşem bir şey düşünebiliyor musun? Cesaret ve bağlılıkla Roma'ya hizmet etmekten?
Peaches, darling, come look at the magnificent waterfall.
Şeftali, hayatım gel de şu muhteşem şelâleye bak.
Magnificent.
Mükemmel.
In magnificent song
Muhteşem şarkılarla
What a magnificent setting for the second race of the World Grand Prix!
Dünya Kupasının ikinci yarışı için ne kadar harika bir ortam!
Sita has raised three magnificent cheetahs.
Sita üç muhteşem çocuk büyüttü.
It is with blossoming personal joy that I announce the return of the mighty, the magnificent, the merciful,
Onun kişisel başarısının gelişmesiyle Anons ediyorum. Kudretli, görkemli, insaflı,
- It's magnificent.
- Müthiş bir ağaç.
Magnificent. Really magnificent.
Büyüleyici.
It's magnificent.
Olağanüstü olmuş.
- It's a magnificent motor.
İnanılmaz bir araba.