Medicine tradutor Turco
9,979 parallel translation
Two drops of this medicine in some wine should ease the headache, Your Majesty.
Bu ilaçtan şarabın içine atılan iki damla baş ağrınızı hafifletecektir Majesteleri.
The medicine I prescribed was a mild opiate to soothe a headache!
Yazdığım ilaç baş ağrısını dindirmek için hafif bir uyutucuydu!
Someone tampered with the medicine.
Birisi ilacı kurcalamış.
- He's a doctor of theology, not medicine. Fuck!
- O ilahiyat doktoru, tıp değil.
You did it. This is good medicine.
Başardın, bu iyi bir tedavi.
That's good medicine.
İyi bir tedavi bu.
I don't need the medicine.
İlaca ihtiyacım yok.
I'm a student of anatomy, medicine.
Ayrıca anatomi ve tıp öğrencisiyim.
Um, it's just... you know, when you gave me this job, you said I'd be doing medicine.
Şey... Bana bu işi verdiğinde doktorluk yapacağımı söylemiştin.
No boyfriend, you want to be in emergency medicine, dad a doctor, both went to Harvard...
Erkek arkadaşın yok, acil tıpta olmak istiyorsun.
Hey, first rule of emergency medicine... don't piss off the nurses.
Acil tıbbin ilk kuralı, sakın hemşireleri kızdırma.
E.R. medicine?
Acil doktorluğu mu?
We bring medicine to you people...
Siz insanlara ilaç getiriyoruz...
In her medicine cabinet.
Onun ilaç dolabında.
That's my medicine!
O benim ilacım!
- A charter school for medicine? - What?
- Tıp için sözleşmeli bir okul mu?
The only clue was a fingerprint on a bottle of medicine by her bed.
Tek ipucu yatağının kenarında duran ilaç şişesindeki parmak iziydi.
Honestly, having you here is the best medicine I could hope for.
Dürüst olmak gerekirse burada olman ihtiyacım olabilecek en iyi ilaç bana.
Everybody else has been dispo'd or turfed to medicine.
- Diğerleriyle ilgilenildi ve ilaç verildi.
You said that you needed the money for the medicine.
İlaç için paraya ihtiyacın olduğunu söylemiştin.
It's time to take your medicine.
İlacını alma zamanın geldi.
I'm a doctor of literature, not medicine.
Benim doktoram edebiyat dalında, tıp dalında değil.
I got to take medicine back to the tents.
Bu ilaçları çadıra götürmem gerek.
Take the DNA out of a virus, and you can use it to deliver medicine instead of a poison, but you need a very powerful virus.
Bir virüsün DNA'sını alırsan, onu zehir yerine ilaç olarak kullanabilirsin. - Ama çok güçlü bir virüs gerek.
The medicine...
İlaçlar...
We're really only just now starting to research in kerauno-medicine.
Kerauno ilacı üzerinde daha yeni çalışmaya başladık.
I've told her you'll bring her medicine to calm her down.
Onu sakinleştirmek için ilaç vereceğini söyledim.
Er, some medicine, just..... calm you down, help you sleep.
Uyumana yardımcı olması için bir ilaç. Biz her şeyi halledeceğiz.
I tracked down the courier who was supposed to give me my medicine, but apparently you intercepted it, Agent Thomas.
Kuryenin izini buldum. İlacımı bana o getirecekti. Anlaşılan ilacı ulaştırmasına mâni olmuşsun, Ajan Thomas.
I can't help wondering... worrying... whether or not the medicine Agent Thomas used to save me had a few... side effects.
Ajan Thomas'ın verdiği ilacın birkaç yan etkisinden biri olabilir diye düşünmeden edemiyorum.
That the medicine they used on you made you one of the experiments?
Üzerinde kullandığı ilaç seni bir denek mi yaptı?
Not some crazy-ass medicine.
Saçma bir ilaç değildi.
Got a call my miracle medicine's ready to try.
- Mucizevi ilacım teste hazırmış.
The medicine.
İlaç sayesinde.
What medicine?
Ne ilacı?
The one that you intercepted to get the medicine to save my friend...
Arkadaşımı kurtardığın ilacı aldığın kurye.
Would you like to help administer some medicine to the patient?
Denemek ister misin, hastaya bazı ilaçlar vermeyi?
Taste of her own medicine, right?
Kokusu çok kötüydü değil mi?
I put my hand in the medicine cabinet of life and pulled out six pills.
Hayatın ilaç dolabına elimi daldırdım ve 6 tane hap çektim.
Honey, medicine is for sick people.
Tatlım, ilaç hasta insanlar içindir.
Pediatric medicine.
- Sorun değil. Çocuk bakımı.
He's taken a dose of Dr. Kirke's medicine.
Dr. Kirke'ün ilacından bir doz almış.
And daddy gives them medicine so they never get sick, and they're happy when daddy and the other men take them away.
Babam da onlara ilaç verir, böylece hiç hastalanmazlar babam ve diğer adamlar gelip onları götürdüklerinde de çok mutlu olurlar.
- Mm-hmm. - And I'm sure she needs her medicine.
İlaçlarına ihtiyacı olduğuna adım gibi eminim.
It's how I fell in love with medicine.
- Tıpa böyle âşık oldum.
I'll go and get the medicine.
Ben gidip ilaç getireyim.
I'm not interested in medicine.
Tıbba pek ilgim yok. İnsanlarla aram pek iyi değil.
The refugees flooding into the camps, they will be without food and medicine by the end of the week.
Mülteciler kamplara akın ediyor. Hafta sonu gelmeden aç ve ilaçsız kalacaklardır.
About how the medicine works?
Tıbbın nasıl işlediğini?
That's medicine?
Bu ilaç mı?
Medicine?
- İlaç mı?
medical 88
medic 237
medicinal 21
medication 58
medics 19
medically 65
medications 23
medical emergency 31
medicated 17
medical supplies 37
medic 237
medicinal 21
medication 58
medics 19
medically 65
medications 23
medical emergency 31
medicated 17
medical supplies 37