Naught tradutor Turco
281 parallel translation
Ah, there's naught I won't be glad to do for a patient of Dr. Griffin.
Dr. Griffin'in bir hastası için yapmaktan mutluluk duymayacağım hiçbir şey yoktur...
Nothing, zero, naught.
Hiç, sıfır, bomboş.
That's a fine song. "Naught Brown Maidens." Do you know it?
Güzel bir şarkıdır. "Esmer Bakireler." Biliyor musun?
And got naught for it, save a bellyful of satisfaction and this lobsterback coat I took from an English colonel at Cowpens.
Bana kalan bir dolu zahmet ve Cowpen'de bir İngiliz Albayından aldığım bu uzun kuyruklu ceketi saymazsak, elde var sıfır.
There's naught so remarkable about shooting a squirrel in the eye.
Sincapları gözünden vurmanın dikkat çekici hiç bir yanı yok.
From this moment on, this hand, this steel, this heart, will exist for naught but the love of the lady...
Bu andan itibaren, bu el, bu çelik ve bu kalp, boşa var oldular ama leydimin aşkı için...
- With this, my lord, myself have naught to do.
- Konuyla pek ilişki kuramadım, efendim.
- Naught to do with Mistress Shore?
- Yani Bayan Shore'la ha?
I tell thee, fellow, he that doth naught with her, excepting one, were best to do it secretly, alone.
Aman, kuracak olursan da dikkat et, ahbap. Bu işi kim yaparsa gizli yapmalı, bir kişi hariç.
Whatever we learn will serve our brother naught while we remain here.
Peki buradan çıkmamıza izin vermezlerse ne olacak?
Naught, if you don't make a success of it.
Eğer başarılı olamazsan hiçbirşey yok.
She's naught else to do, the nosey parker.
Yapacak başka işi yok, meraklı taze!
- There's naught wrong with married life.
- Evlilik o kadar da kötü değil.
- There's naught to strike about yet.
- Şimdilik grev için bir neden yok.
- There's naught to tell.
- Söyleyecek bir şey yok.
I don't care what you do with your money. It's naught to do with me.
Paranı ne yaptığın beni ilgilendirmez.
"Naught worse than the narrow spirit of liberals"
"Dar görüşlü liberallerden daha kötüsü yoktur."
Nevertheless, as soon as the cargo turns into butterfly everything comes to naught.
Ancak, kargo kelebeğe döner dönmez, her şey boşa gidecek.
- Naught else remains?
- Bir şey kaldı mı?
After all I've done for you, was everything for naught?
Sizin için yaptığım her şey boşuna mıydı?
All perjured, all forsworn, all naught, all dissemblers.
hepsi yalancı. kötü. içten pazarlıklı.
Every living islander Just goes for a naught.
Adanın her sakini Bir hiçmiş anlaşılan.
The earth shall rise on new foundations We have been naught, we shall be all
Bizi hiçe sayanlar bilsin Bundan sonra her şey biziz
What a shame. All that superb engineering, and all that cunning espionage, for naught.
Ne yazık, bütün bu süper teknik ve bütün o usta casusluk havaya uçtu.
Well, you'll get that, if naught else.
Başka ne olur bilmem, ama dinleneceğiniz kesin.
Naught but an aging fool.
Yaşlı bir deliden başka bir şey değil.
Pratt was the first to go, but Pratt and Pratt put on a second-wicket stand of naught which was broken by O'Dinga, in his most hostile move.
İlk çıkan Pratt oldu, kaleye geçen Pratt ve Pratt O'Dinga'nın düşmanca hamlesiyle oyun dışı kaldı.
ANNOUNCER : That's B. Pratt, hit wicket, naught.
İşte B. Pratt, oyun dışı kalıyor.
He'd taken his own score up to naught when he mistimed a shot of Bowanga and was lbw.
Skoru sıfıra yükseltti ama Bowanga'nın atışıyla oyun dışı kaldı.
" Naught but sorrow and torment, misery and strife.
Üzüntü ve azap, sefalet ve çekişmeden başka bir şey yok.
Yes, you need to drink until you feel your head floating, but then don't drink anymore or you'll act foolish, and all that I'm telling you will be for naught
Evet, başının döndüğünü hissedinceye kadar içmen gerekiyor. Ama daha fazla içme yoksa aptalca davranırsın... ve tüm söyleyeceğim edepsizleşeceğindir.
O Creator of all the universe, without whom we would be naught but scarab beetles on the -
Evrenin yaratıcısı, onsuz bokböceğinden başka birşey olamazdık.
But when life loses its value and is taken for naught the Pact is to avenge.
Ama, yaşamlar hiç değeri yokmuşçasına yiterken _ Anlaşma, öç almak.
The glory was mine for the plucking and then naught!
Yiğitliğin zaferi bana aitti ve sonra hiç!
Is there naught we can do?
- Yapabileceğimiz bir şey var mı?
NINETEEN SIXTY AND NAUGHT.
196 ve sıfırda.
I assure you, doctor, I have naught left inside me to be purged of.
Sizi temin ederim, doktor, içimde artık temizlenecek bir şey kalmadı.
"Kill'em all," says he. "There's naught but baccy and vanilla aboard this hulk."
"Hepsini öldürün," dedi o da. "Bu hurdada tütün ve vanilyadan başka bir şey yok."
There's naught to be afraid of...
Korkacak bir şey yok...
But all for naught.
Ama elde var sıfır.
Simple catch, and Darling is out for naught.
Basit bir kurtarış. Darling sayı yapamıyor.
When there is naught but ash, only then should they be...
Onu yakarken orada sadece külleri kalana kadar oradan ayrılmayın
What I believe, who I think I am, all of it comes to naught when it comes to you.
Kim olduğumu sandığımı, hiç bilmiyorum. Sen söz konusu olduğunda herşey önemsizleşiyor.
"Where iron horses go to rot and children toot their horns a lot. A damsel's pleas shall come to naught."
"Demirden atların çürüdüğü sirenlerin bürüdüğü yerde genç bir kızın yalvarışları, kabul görmeyecek bile."
There was naught wrong with my food, you know.
Yemeklerimde hiçbir sorun yoktu.
I'm glad our get-togethers haven't gone for naught.
Birlikteliğimizin boşa gitmediğinden memnun oldum.
This project is for naught without a reconnaissance mission.
Keşif grubu gönderemiyorsak projenin anlamı kalmıyor.
Good theories, but all for naught.
Güzel teoriler ama hepsi boş.
If we've aroused our clans for naught -
Halkımızı meçhule gönderiyor.
Pay They Will And All For Naught.
Bir hiç uğruna ödeme yapacaklar.
There was naught wrong with my food, you know. - And what did we find left on the table?
Peki masada ne bulduk?