Not that simple tradutor Turco
1,500 parallel translation
No, it's probably not that simple.
Hayır. Düşündüğüm kadar kolay değil.
Yeah. Yeah. But it's not that simple, Will, all right?
Ama o kadar basit değil, Will, tamam mı?
C.C., it's not that simple.
C.C., o kadar basit değil.
Victor, it's not that simple.
Victor, bu kadar basit değil.
It's not that simple.
O kadar basit değil.
It's not that simple. It worked with Ruby. Why not with these previous two girls?
Muhtemelen helikopterlerin sesini duyunca paniğe kapıldı ve onu çukurun içine bıraktı.
It's not that simple.
O kadar kolay değil.
It's--it's not that simple.
O kadar basit değil.
- It's not that simple.
O kadar basit değil Evet, basit.
Not that simple, is it?
Bu o kadar basit değil, değil mi?
It's not that simple!
Kolay değil!
- You know it's not that simple.
- Bu kadar kolay olmadığını biliyorsun.
Hmm... I still feel that his death is not that simple.
Ben hâlâ bu ölümün öyle basit bir ölüm olmadığını düşünüyorum.
I feel that this woman is not that simple.
Bu kadının sıradan biri olmadığını hissediyorum.
And it's not that simple.
Ve bu kadar da basit değil
- lt's not that simple.
- O kadar kolay değil.
- I'm sure it's not that simple.
- Eminim bu kadar basit değildir.
It's not that simple, though, is it, Ian?
Mesele bu kadar basit mi Ian?
It's not that simple.
Bu o kadar kolay değil tabii.
- It is not that simple.
- Bu o kadar kolay değil.
- It's not that simple.
- Bu iş o kadar basit değil.
Anna, it's not that simple.
Anna, o kadar basit değil.
Dad, it's not that simple!
Baba, mesele o kadar basit değil!
It's not that simple, Ben.
Bu o kadar kolay değil, Ben.
It's not that simple because- - ask Charlie- - there is no absolute truth.
Bu kadar basit değil istersen Charlie'ye sor, ortada tek bir doğru yok.
Why are you trying to protect her? It's not that simple.
O kadar basit değil.
- It's not that simple.
- Bu o kadar basit değil.
- It's not that simple.
- Bu o kadar kolay değil.
So it's not that simple, Artem.
O kadar işler basit değil, Artem.
- It's not that simple.
- O kadar basit birşey olamaz.
It's not that simple.
Bu o kadar basit değil.
- Not that simple.
- O kadar basit değil.
Not that simple. Germans make good cars, but they're political dwarfs now.
Almanlar iyi araba yaparlar ama aynı zamanda politik açıdan cücedirler.
It's not that simple, buddy...
O kadar kolay değil dostum.
Honey, it's not that simple.
Tatlım, bu o kadar basit değil.
It's not... that... simple. Well, then, what am I missing?
Griffith Park'ı 4000 dönüm üzerine kurulu bir yer.
It's not that simple, Kim.
- O kadar kolay değil Kim.
They do not readily accept the idea that a simple plant or herb may be useful.
They do not readily accept the idea that a simple plant or herb may be useful.
We will have a very simple test that can tell you whether or not you'll survive the shot, and no one ever has to risk dying again.
İğneyi vurununca hayatta kalıp kalmayacağınızı size söyleyebilecek çok basit bir testimiz olacak, ve bir daha kimse ölmeyi riske atmayacak.
But beneath Eugene's headgear thrived an active imagination and a useful gift for aeronautical model building, as well as the hope that someone might not dislike him for the simple fact that he was different.
Ama Eugene'in başlığının altında etkin bir hayal gücü ve yararlı bir havacılık modeli yapma yeteneği yanında birisinin sırf kendisinin de farklı olmasından dolayı onu beğenmemezlik etmeyeceği umudu vardı.
It's not that simple.
- O kadar basit değil.
That's not a simple girl!
O sıradan bir kız değil!
More often than not, things that you've shared with me can be explained away by simple things, like squeaky houses or rattling pipes or you know, some normal thing that's going on that has people more freaked because they're under a high degree of stress.
Benimle paylaştığınız şeyler sık sık basit olaylarla açıklanabilir. Gıcırtılı evler ya da tıkırdayan borular ya da bildiğiniz gibi, bazı normal şeylerin olması insanları korkutabilir, çünkü yüksek derecede stres altındadırlar.
Not as simple as all that.
O kadar kolay değil. Bir sürü işlem gerek.
Mommy, why don't you just find a good man... that can help take care of us? It's not that simple, darlin'. No ordinary man can just handle our situation.
Büyüdüğümüz geniş varoşları büyük park alanları olan alışveriş merkezlerini inşa ettik çünkü benzin ucuzdu fakat benzin fiyatları yükseldikçe o alanların yaşamak için istenilen yerler olmaktan çıkacaklarını görebilirsiniz.
But it's not really that simple, because nature is full of mistakes.
Ama durum o kadar da basit değildir... çünkü doğa hatalarla doludur.
- No, Joyce, that's not simple enough.
- Hayır, Joyce. Anlatamadın.
Still, can you explain to me, an almost sane person, why that simple woman, who is not part of any scheme, testified in court that the Chechen killed the Russian officer Volodya with a knife?
Yine de aklı başında birisi bana şunu açıklayabilir mi ; bu entrikanın bir parçası olmayan sıradan bir kadın, neden mahkemede Çeçen çocuğun elinde bir bıçakla Rus Subayı öldürdüğünü söylesin ki?
And that's not so simple.
Ve bu iş öyle basit değildir.
It might not have been a miracle as that simple-minded priest said, but who if not God was it that put them in your way?
Sıradan bir insan bile bunun bir rastlantı olmadığını bilebilir. O günahkarları senin yoluna Tanrı çıkardı.
Sorry, it's just not quite that simple.
Afedersin ama bu iş o kadar kolay değil.
not that i know of 367
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that i can think of 48
not that many 24
not that 758
not that long ago 19
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that i can think of 48
not that many 24
not that 758
not that long ago 19