Of' em tradutor Turco
7,177 parallel translation
Is that all of'em?
Hepsi içeride miymis?
Put'em in an awful bad spot, if someone were to rob them of that money.
Birileri onları soysaydı, çok berbat bir duruma düşerlerdi.
I'm not afraid of'em.
Onlardan korkmuyorum.
Some babies are never born at all, you know? And some babies are born, their parents take care of'em, some babies, you know, somebody else raises'em.
Bazı bebekler hiç doğmaz, bazıları doğar ve ebeveynleri onlara bakar bazı bebekleri de başkaları büyütür.
Shit, maybe he's one of'em.
- Kahretsin, belki de onlardandır.
A lot of'em.
Bir sürü...
I found my shirts cleaned and pressed in the back of my closet, only i-i-i hadn't washed'em.
Gömleklerimi buldum... Yıkanmış, ütülenmiş ve dolabıma konmuştu... Ama onları ben yıkamamıştım.
Yeah, I didn't think any of'em were good.
Bence hiç de öyle değil profesör.
'Fore you approach, you take them two guns of yours and lay'em on that rock over yonder.
Yaklaşmadan önce iki silahını da çıkar ve ilerideki taşın üstüne koy.
Considerin I'm one half of them fellas, yeah... Seems to be a lot of'em.
Yarısını ben olduğumu düşünürsek evet, çok fazla gözüküyor.
Southern youth, farmer's sons, - cream of the crop - - and I say, "let'em burn".
Güney gençliği, çiftçi çocukları en güzide çocuklar...
One of them, maybe even two of'em, is here to see domergue goes free.
İçlerinden biri, belki de ikisi Domergue'yu kurtarmak için burada.
But one of'em is.
İçlerinden biri.
Because when that snow melts, the rest of Jody's gang - all fifteen of'em that were waiting, in red rock are comin'here.
Çünkü karlar eridiğinde, Jody'nin çetesinden geri kalan Red Rock'ta bekleyen on beş kişi de buraya gelecek.
And... I believe when it comes to what's left of the Jody Doe-ming-grey gang... I'm lookin'at'em, right here right, right now.
Ve inanıyorum ki Jody Dominggrey çetesinden geri kalanlara gelince şu an, burada gördüklerimden ibaretler.
Both of'em.
İkisini de.
Have you ever heard of'em? No.
Tabii ki hayır.
Cows, yes, plenty of cows but none with mines around'em.
Sığır görmüşlerdir mutlak ama mayın tuzağı olanları değil.
It gets easier to get'em out of there you know, when they're... when they're in chunks.
Çıkarması kolay oluyor yani anlarsın işte, parça parça çıkıyor.
No, you don't think of'em like that.
Onları böyle düşünme.
There's hundreds of'em.
Binlercesi var.
You gonna cook them taters or make a necklace out of'em to wear with your skirt?
O patatesleri pişirecek misin yoksa kabuğundan kolye mi yapacaksın?
Son of a bitch, let's open up on'em!
- Şerefsiz herif, hadi vuralım şunları.
All three of'em.
Üçünü de hem de.
There be'ordes of'em!
Bir ordu insan geliyor.
Because when all the other pricks from my class at Dartmouth went off to Wall Street to suck every nickel from the poor and middle-class, I didn't want to be one of'em!
Dartmouth'da benimle aynı yıl mezun olan diğer tüm dingiller orta sınıf, fakirlerin cebindeki her senti çalmak için Wall Street'e gitti. Onlar gibi olmak istemedim!
Six of'em.
Altı tane.
I got a ton of'em. You can ask me again.
- Bir kez daha sorsana.
Where the hell is Harold and the rest of'em?
- Harold ve diğerleri nerede?
Just haven't been able to let myself get rid of'em, you know?
Bunlardan bir türlü kurtulamadım.
You know most of the kids are gonna be Mexican, so make'em feel at home.
Çocukların çoğu Meksikalı olacak onları evlerinde hissettirelim.
Just get'em one of these red chili piñatas, a bunch of these... green candies from St. Patrick's Day, and we got a party.
Kırmızı biber pinyatalarından alalım bir demet yeşil Aziz Patrick Günü şekerinden ve bir parti gibi olsun.
Some are okay, but a lot of'em are just bums who are getting paid off.
Bazıları tamam da, genelde yevmiyeli serseriler işte...
He sticks'em in a corner of the garage he works at.
Çalıştığı garajda bir köşeye bırakıyor onları.
I have enough saved up to give'em each a pair of socks if the electricity gets me.
Eğer elektriğe çarpılırsam ihtiyaçlarını karşılayacak kadar birikimim var.
But the head of counternarcotics, General Jaramillo, wasn't one of'em.
Fakat Uyuşturucuyla Mücadele'nin başı General Jaramillo onlardan değildi.
Never heard of'em?
ETA'yı hiç duymadınız mı?
Over the years, plenty of'em had been buried out in the fields.
Yıllar boyunca tarlalara birçok ceset gömülmüştü.
Actually I'll take 20 of'em.
Aslında onlardan 20 tane ver.
All right well I'm gonna be here until about midnight tonight so I'm gonna leave all the pennies there until then and that guarantees that your wish is heard and you know, at the end of the night I'll have to go in and swoop'em all up but, all will be well.
Peki o zaman ben gece yarısına kadar tüm pennyleri burada bırakıp dileğinin duyulduğuna emin olacağım ve, gecenin sonunda onları süpüreceğim, ama her şey güzel olacak.
"He might have three of'em down there."
"3 tane olabilir." demişti
I'm preparing a series of'em with all the ballyhoo I can muster.
Bir araya getirecebileceğim tüm tantanalı şeylerle birlikte bunlardan bir seri hazırlıyorum.
Now you get your ass out there and you show'em why your ma is so proud of you.
Şimdi kıçını kaldır ve sahneye çık da annene seninle neden gurur duyduğunu göster.
A whole lot of'em.
Bir sürü.
There's probably 50 of'em in here.
Burada daha elli tanesi vardır.
♪ At least three of'em choosing red ♪ ♪ Bottoms on the sofas up in VIP, sue me ♪ ♪ For being young and reckless, wild and imperfections ♪
â ™ ª At least three of'em choosing red â ™ ª â ™ ª Bottoms on the sofas up in VIP, sue me â ™ ª â ™ ª For being young and reckless, wild and imperfections â ™ ª
Don't need to pay'em till the end of the week.
- Haftanın sonuna dek ödemem gerekmiyor.
Son of a bitch knew if he in't toss'em back, I'have come for'em.
Piç kurusu hemen mideye indirmezse benim yiyeceğimi biliyordu.
- Both of'em?
- İkisi de mi?
There's just one of'em.
Sadece bir tane var.
Both of'em.
Her ikisi de.