English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ O ] / Of course he is

Of course he is tradutor Turco

746 parallel translation
Oh, but of course he is.
Elbette.
Of course he is.
Elbette öyledir.
- Of course he is.
- Elbette ciddi.
- Of course he is.
- Elbette.
- You're drunk again! - Of course he is.
- Her zaman ki gibi sarhoş.
But of course he is.
- Ama öyledir işte.
Of course he is.
Tabii ki Ira Amca.
Of course he is.
Tabii ki öyle.
Of course he is, we have no secrets from each other!
Elbette öyle, birbirimizden sakladığımız hiçbir şey yok.
Don't contradict your mother, Samantha, of course he is.
Anneni yalanlama, Samantha, elbette öyle.
Of course he is, Oyabun!
Tabiki ediyor, Oyabun!
Of course he is!
Elbette geliyor!
Of course he is.
- Tabii ki burada.
- Of course he is!
- Elbette öyle!
- Of course he is.
- Elbette alacak.
- Is he? Of course he is!
Tabi mutlu..
Villa's going to be overrun. - Of course he is.
Villa kaybediyor.
The wife is extremely rich. She even opened up that shop for him, so of course he should be nice to her.
Karısı çok zenginmiş, mağazayı o açtığından nazik olmalıydı tabii.
Of course, he is.
Şu anda öyle.
Of course, if he is in right mind, he should think so.
Aklı başında biriyse elbette farkına varmıştır.
Of course, he is a very busy man.
Tabii, çok meşgul bir adam.
- How do you do? His real name is Sir Evelyn Anthony Peregrine Scathe, so of course he's called Billy, and we're thinking of getting engaged.
- Gerçek ismi Sir Evelyn Anthony Peregrine Scathe, ama elbette biz ona Bill diyoruz.
Of course I must tell you, miss, that Johnny is... he's what you'd call a menace to society.
Bilmelisiniz ki, Johnny toplum için bir tehdit.
Of course not. He is a servant.
Tabii ki hayır.
But in our circumstance and course of thought'tis heavy with him. And am I then revenged to take him in the purging of his soul, when he is fit and seasoned for his passage?
Bu herifin günahları korkunç olmasına korkunç ama öç almış olur muyum, ruhunu arındırırken, büyük yolculuğa hazırken vursam?
In the course of this, business discussion he burst into tears, fell on his knees and threatened suicide.
Bu iş görüşmesi esnasında göz yaşlarına boğuldu, diz çöktü ve intihar tehdidinde bulundu.
In the first place this young lady is under exclusive contract to Mr Kirk Edwards, of course He cannot discuss her future availability at this time
Bir kere, bu genç hanım Bay Edwards'la sözleşme imzaladı ve şu anda geleceğe ilişkin bir şey söylemek mümkün değil.
- Of course not. He's probably out looking for a job.
Muhtemelen iş arıyordur.
Of course not. I doubt if he's even conscious of what rank he is.
Elbette hayır. Rütbesinin ne olduğunu bildiğine bile şüpheliyim.
- [Cheering] - Savage, of course, but then so is he.
Vahşice, orası kesin, fakat o böyle biri.
Of course, he talks to himself a great deal... but he is so clean and so neat and so capable.
Gerçi kendi kendine çok konuşur... ama çok temiz, çok düzenli ve çok yeteneklidir.
Provided, of course, that he is not permitted... to indulge in those... excesses of work and emotion... that induced his former crisis.
Tabii eski krizine sebep olan yoğun ve duygusal çalışma temposuna girmesine izin verilmediği takdirde.
Of course not. Where is he?
- Nerede o?
Of course, he is nervous, sort of high-strung, doesn't want me out of his sight, watches me a little too closely sometimes, but he's sweet when you get to know him.
Kuşkusuz, o sinirli, bie şekilde oldukça gergin, Beni hep gözünün önünde istiyor, bazan beni çok yakından izliyor, fakat onu tanıdığında tatlı biri.
That there poultice is sure the stuff to suck out the poison, provided, of course, he ain't got hydrophoby.
O lapa, kesinlikle zehiri dışarı emecek olan şey. - Yeter ki kuduz olmasın.
I asked who is that. He said "Of course Akiko"...
Kiminle deyince, yüzsüz yüzsüz, "Akiko'yla tabii." dedi.
His family has money, of course, but he personally is broke.
Para ailesinin parası, kendisi züğürdün teki.
But then, of course, he is almost an Arab.
Ama tabii, o, Arap sayılır.
Of course, he's a man of his word, is Captain Bligh.
Tabi ki sözünün eri bir adam, Kaptan Bligh.
He'll take me along, will enrol me for Harvard, have me follow a PR-course, and employ me in one of his factories, as head chemical research.
Beni de götürecek beni Harvard'a kaydettirip bir Halkla İlişkiler kursu gördürecek ve kimyasal araştırma başkanı olarak fabrikalarından birinde bana iş verecek.
That is, of course, if he ever does find us.
Tabii, eğer bizi bulabilirse.
I shall see you in the morning as arranged. Unless, of course, I find it necessary to contrive a longer stay on board. But if the captain's all the bishop says he is I don't fancy I shall be very welcome.
Planladığımız gibi sabah görüşürüz tabii gemide daha fazla kalmayı gerekli görmezsem, ancak kaptan, Bishop'ın dediği gibiyse pek iyi karşılanmayacağım.
The only way you can tame a bird is to let him fly free, if he can fly, of course.
Bir kuşu evcilleştirebilmenin tek yolu onun özgürce uçmasına izin vermektir, eğer uçabilirse, tabii ki.
Is he in the house? Of course.
O evde mi?
Of course, you are working and he is sitting.
Herhalde, sen çalışıyorsun o oturuyor.
Of course, the fact that he has paint all over him and paintings stuck on his feet is merely circumstantial evidence.
Tabi ki, aslında üzerine dökülen ve ayaklarına bulaşan boyalar ancak dolaylı kanıt olabilir.
And, of course, he is right... he's bound to survive.
Haklı tabii. - Bir şekilde hayatta kalmak zorunda.
'The success of this course has put an added strain upon him'and he is just now completing the notes for the second lecture.
Bildiğiniz gibi, bu kursun başarısı onun üstüne ek bir yük getirdi... ve kendisi şu anda ikinci ders için notlarını tamamlıyor.
If he can be of any help to you, he is, of course, available.
İhtiyaç duyduğun zamanlarda onun yardımını isteyebilirsin.
He is resisting of course because he is invulnerable.
Elbette o dayanacak çünkü o sağlam.
Of course, he is the major shareholder, Sophie.
Ne de olsa o en büyük hissedar Sophie.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]